The neighbourhood- Daddy Issues
-
Beğenerek ve keyif alarak okuyacağınız bir bölüm olması dileğiyle;
'Başlangıç' adlı bölümümüz için,
İyi okumalar
Şirketin önüne sert bir şekilde park edilen arabadan, öfke dolu genç bir adam indi. Öfke dolu olmak, bu durumu anlatmak için yeterli bir terim değildi o an. Bu adam, öfkenin somut haliydi. Gözündeki bakış bir silah olsaydı; hiç şüphesiz insanı ilk vuruşta öldüren, ikinci şansı lügatında barındırmayan bir silah olurdu. Bastığı adımlar yeri delecek cinstendi, yerin haline üzülünecek cinsten. Bakışları sertliğinden bir şey kaybetmeden, tek bir noktaya kilitlenmişti. Gözünün hiçbir şey görmediği, etrafında ona bir şeyler anlatmak için koşuşturan ancak başarısız olan insanların halinden bile belliydi.
Hızlı adımlarla asansörün önüne gelip düğmesine bastı ve beklemeye koyuldu. O sırada kravatını gevşetiyordu, şu an kravata bile sinirliydi. Seri şekilde gelen asansöre bindi ve çok geçmeden istediği kata ulaştı. Çalışanların çoğunun adamı görünce önündeki dosyayla ilgileniyormuş gibi yapma çabasını, genç adam bu denli öfkesine rağmen fark etti ancak sesini çıkarmadı. Onların bu halleri en az kendisinin sinirli halleri kadar alışıldıktı çünkü.
Hızlı ve öfkeli adımlarla gözünü diktiği odaya doğru yürümeye başladı. Odanın önüne gelince tıklatmadan ve çarparak açtı kapıyı. Adeta kükreyerek "Ne sikim yapıyorsun sen? " diye bağırdı içerideki adama. Bu sinirli gencin aksine karşısındaki genç gayet sakin bir şekilde, başını okuduğu dosyalardan kaldırmadan "Bir dahaki sefere kapıyı tıklatmalısın, Min." deyip kahvesinden bir yudum aldı. Bu gencin daha da sinirlenmesinden başka bir işe yaramadı. Gidip yakasından tutup keyifle yudumladığı kahvesini o dosyaların üzerine dökmeyi diledi. Ancak kapının dışındaki bu meraklı insan topluluğuna bu olay ziyafetini vermeyecekti. Hepsinin gözünün ve kulağının şu an burada olduğuna emindi. Bu, evrenin değişmeyen kurallarından biri olmuştu artık. Bu nedenle yavaşça arkasını dönüp kapıyı kapattı. Bunun onları durdurmayacağını biliyordu ama en azından böyle daha rahat olacaktı.
Koltuklardan birine oturup bacak bacak üstüne attı usulca. Sanki daha yeni öfkenin vücut bulmuş hali olan kendisi değilmiş gibi. Onun bu ani değişimine karşısındaki adam da şaşırmak istedi. Nitekim yapamadı. Karşısındaki Min Yoongi'ydi sonuçta. Bu isimden sonra, durumu açıklamak için daha fazla söze gerek kalmazdı.
Öfkesi dinmiş olan ,ya da sadece öyle görünen, adam koltukta oturmuş gözünü karşısındaki adamdan ayırmıyordu. Yoongi istediği zaman görünüşünün aksi bir tip olup çıkıverirdi. Bu da o anlardan biriydi. Taehyung onun niçin buraya geldiğini, niye bu kadar sinirli olduğunu gayet iyi biliyordu. Ancak tuhaf bir şekilde bu adamın sinirini harlayıcı hareketler yapmaktan zevk alıyordu. Onun şu an karşısında sinirden dört köşe bir şekilde oturduğunu ve umursanmadığı için bu sinirin katlanarak arttığını bilmek, saatlerce gülme isteği uyandırıyordu Taehyung'un içinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rivals / Taegi
FanfictionTaehyung'un önünde eğilip yakalarını sıkıca kavradı ve "Bu yaptığını yanına bırakacağımı sanıyorsan, çok yazık ediyorsun Kim. Benimle uğraşmak istemezsin." sözlerini keskin bir bıçak gibi sarf etti, ezeli rakibine. Buna karşılık duyduğu cevap başlay...