BÖLÜM5️⃣

220 15 2
                                    

Gece beni nereye sürüklüyordu, bilmiyordum. Evden bir hışım çıkmış. Yanıma telefon veya hırka dahi almamıştım. Ama şuan bunların bir anlamı yoktu. Annem, benim bırakıp gitmesine rağmen annem saymam, hiçbir zaman ondan nefret etmemem, hatta onu anlamaya bile çalışmam... Şimdi düşünüyordum da büyük salaklıktı. O bana evlendiğini söylemeye bile tenezzül etmemişti. Benimle sadece yılda 4-5 kere sesli, 1 kerede görüntülü konuşan annem son 2 yılda bu huyunu da bırakmıştı. Türkiye'ye dönme konusunu ne zaman açsam, işlerini bahane eden kadın, müstakbel kocasıyla Türkiye'de tura çıkıp mutlu pozlar paylaşmıştı. Onu son zamanlarda umursamadığımı, hatta ölse bile umrumda olmayacağını düşünsem de, nedense gerçekleri öğrenince çok koymuştu. Kırılmıştım. Yalnızdım. Ne bir akrabam vardı. Babam zaten yoktu. Annemin de varlığını biliyordum. Ama yoksaymaya çalışıyordum. Anlaşılan o ki başaramamıştım.

Bir kitapta Yalnızlık kimsenin olmaması değil, beklediğin kişiden ilgi görememektir. Diye bir yazı okumuştum. Benimki öyle değildi. Arkadaşlarım vardı evet. Fakat ailem yoktu. Uzunca bir süre düşündüm. Çıkmaza girmiş gibi hissediyordum. Belki hesap sorabilirdim. Tabi beni takar mıydı? Orası malûmdu işte...

Daha sonra , fazla yürüdüğüm için yorulduğumu hissettim. Bulduğum ilk köşeye sindim. Kafamı kaldırıp, etrafıma bakındım. Burası bana çok yabancıydı. Yalnız kalmak için bulduğum en ara sokaklara girmiştim. Ve sonuç: kaybolmuştum. Gece gece daha fazla ilerlersem başıma iş alacağımı düşündüğümden, sabah olmasını bekleyecektim. Evden çıktığımda saat gece yarısını çoktan geçmişti. Muhtemelen 4-5 saate etraf aydınlanırdı. Beklemeye başladım. Bekledim, bekledim, bekledim ve bekledim.... Fakat daha fazla dayanamayıp gözlerimdeki ağırlıkla uyuyakaldım.

               **********
Kafamın içindeki uğultu sesleriyle, açılmamaya direnen gözlerimi kırpıştırdım. Biri beni dürtükledi. Korkuyla çığlığı bastığımda etrafımda 3 adamın olduğunu farkettim. İyi giyimli değillerdi fakat sokakta yaşıyor gibi bi halleri de yoktu. Hepsine teker teker gözlerimi gezdirdiğimde, bir yandan da çoktan havanın aydınlandığını farkettim. Daha sonra bir adamın telefonda "Kızı bulduk, abi. Napalım?" diye sorduğunu duydum. Kim bana napıcaktı. Neler dönüyordu burda? Telefonla konuşan adam diğer 2 adama dönüp, "Eve götürmemizi istedi." dedi. Ben ise konuşamıyordum. Nutkum tutulmuştu sanki ve susamıştım. Dilim damağıma yapışmıştı. Sadece boş gözlerle onları izliyordum. Hepsi birden bana doğru gelip, kolumdan tuttular. O an aklım başıma geldi ve çırpınmaya başladım. Fakat ayı gibi güçleri vardı. Daha sonra burnumun sızladığını hissettim. Ve kendimi uykunun kollarına attım.

               **********
Uyandığımda, hiçte tanıdık olmayan bir odada buldum kendimi. Sade ve fazla eşya olmayan, gri-kahverengi renginde boyanmış duvarlar, krem renginde başlığı olan bir çift kişilik yatak, 2 taraftada beyaz komodinler vardı. Ferahtı. Ama şuan konumuz bu değildi.

Benim burada ne işim vardı ki? Yatakta doğruldum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Benim burada ne işim vardı ki? Yatakta doğruldum. Ve etrada bakındım. Tam ayaklanacakken, kapı açıldı ve içeri giren.. Ne? Kaan? Bir dakika Ne?! Ne?! Ne?!

Bana doğru geldi ve "Günaydın. Uyuyan Prenses" dedi biraz alay sinir karışımı. Hemen toparlanıp "Günaydın mı? Ne günaydını ya Kaan! Ne işim var benim burda? Sen ne yaptığını sanıyorsun? Nerdeyiz biz? Hangi hakla beni buraya getirdin?!" O da aynı sinirle cevap verdi. " Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun? Aptal mısın? Gecenin bir körü telefonunu almadan dışarı çıkmak ne demek? Seni bulduğum o sokak ne kadar ücra, ıssız bir sokaktı?! Haberin var mı senin? Herkes senin için endişelendi. Her yerde aradık. Neler olduğundan haberin var mı?! Asıl sen hesap vermek zorundasın. Yaptığın bu bencilliğin bir açıklaması olmalı!?" Lafını bitirdiğinde, söylediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Nasıl herkes beni arıyordu. Dün gece ne olmuştu ki? Aklıma yavaş, yavaş dün gece olanlar geldi. Ve dudağımı ısırdım. Kim bilir Deren ne kadar endişlenmişti. "N-ne old-duki?" kısık ve güçsüz çıkan sesime karşı "Ne mi oldu? Ben anlatayım prenses(!). Dün sen çıktıktan sonra, Deren sana ulaşamamış normal olarak. Telefonu bozukmuş, seninkinden Erhan bozuntusunu aramış ve Efeye de haber vermesini söylemiş. Erhan Efeyi aradığında, bende onunla beraberdim. Bunu duyar duymaz üçümüz seni aramaya çıktık. Ama hiçbir yerde yoktun nedense (!) Deren'e soruyoruz Ne Oldu? diye. Tek bildiği ağlamak ve bilmiyorum demek. Sonra seni o ücra sokakta bulan arkadaşlarım bana haber veriyor. Bende evime getirmelerini söylüyorum. Ve sonuç burdasın!! Ama asıl soru şu dün gece neredeydin, gecenin o saati napıyordun? 9 saat boyunca ne yaptın?" Sesi oldukça soğuk bir o kadar da kızgındı. Duyduklarım daha da üzülmeme sebep oldu. Hiç böyle şeyler olacağını tahmin etmemiştim. O an tek isteğim yalnız kalmaktı. Bencilce davranmıştım. Ama o kimdiki ben ona hesap verecektim. "Ben böyle olacağını düşünmemiştim. Haklısın bencildim. Sadece yalnız kalmak istedim. Ama sana beni araman için yalvaran olmadı. Sana hesap verecek değilim. Zaten sabah eve gidecektim. Boşa telaş yapmışsınız. Şimdi.... Eve gideceğim çekil şuradan." Sona doğru sesim sertleşmişti. Tek kaşını kaldırıp "Yapma ya... nasıl bana hesap vermeyeceksin? He bu arada Efelerin hâlâ bulunduğundan haberi yok. Seni arıyorlar. Birkaç saate de polise giderler herhalde. Deren de mahvolmuştur kesin. Napsakki?" Söyledikleriyle önce üzülmüş sonra sinirlenmiştim. Bu salak neden hâlâ haber vermemişti ki?!
"Ne demek haberleri yok? Salak mısın sen? Ne kadar endişlenmişler zaten. Sadist misin insanların üzüntüsünden mutluluk mu duyuyorsun? Deren ne kadar mahvolmuştur. Hele Erhan-"
Lafımı bitiremeden bileğimi kavramış, kendini bana doğru yaklaştırmıştı. Gözlerimizi birbirine kenetlemiştik. Fakat ben o gözlerde tek bir duygu görebiliyordum. Saf öfke.
"Erhan demek ha? Ulan herkesi düşünüyorsun da beni niye düşünmüyorsun? Ben endişelenmedim mi senin için? Beni neden görmüyorsun? Okulda, çevrende, benim evimde bile beni görmüyorsun? Bu kadar kör olmak zorunda mısın? Bu kadar önemsiz miyim? Bu kadar çok mu bağlısın o ite?" Bu laflarla resmen dumura uğramıştım. Ne yani o? Şimdi Kaan beni umursuyor muydu?

Salak Mısra bu sözlerden çıkara çıkara bunu mu çıkardın? Çocuk resmen yanıyor aşkından.

E yuh ama o kadar da abartma. Sadece önemsiyor. Belki de hoşlanıyor olabilir. Dediklerini düşündüm. Erhanı bariz bir şekilde kıskanıyordu. Anlamıştım fakat anlamamazlıktan gelmek istiyordum. Silkelendim ve kolumu ondan kurtardım. "Sen ne demek istiyorsun açık konuşsana?!". "Soruma soruyla cevap vermek he? İyi taktik. Verecek bir cevabın yok çünkü. Salağa yatmaya devam et Mısra'm"  Şu iyelik eki.. Nefret ediyordum. Ne sanıyordu ki kendini? " Birincisi şu iyelik ekini kullanma ben senin Mısra'n filan değilim. İkincisi artık Derenlere haber ver. Üçüncüsü çekil yolumdan da gideyim."
"Bir şartla". "Ne?" . "Bir şartla gitmene izin veririm ve Derenlere haber veririm." Ofladım. Başka çarem yoktu. Her ne kadar bu uyuza güvenmesemde "tamam. Söyle hadi ne istiyorsun?". "Neden yalnız kalmak istediğini söyle. Seni bu kadar neyin üzdüğünü söyle." Sanırım bunu beklemiyordum. Sesinde bariz şefkat vardı. Ama ona gerçeği söyleyecek hâlim yoktu. Onu tanımıyordum bile. Aklıma gelen ilk yalanı söyledim. "Aşık olduğum ve beni görmesi için çok uğraşmama rağmen aptal gibi beni görmeyen çocuğun sevgili yapması çok üzüyor ve onu çok sevmesi. Benden sakındığı sevgisinin başkasına göstermesi canımı yakıyor. Sorun bu anladın mı? Artık çekilir misin lütfen?" Sesime biraz hüzün katıp, söyleyebildiğim en iyi yalanı dile getirmiştim. Bakışları iyice sertleşmiş ve daha fazla sorgulayacakmış gibi görünüyordu.Oh olsundu. Ağzını tam açacaktı ki elimle dur işareti yapıp "Tek şart buydu. Şimdi ben gidiyorum. Sende Derenlere haber ver." diyip. Odadan çıktım. Garip bir gündü. Belki de gün başlangıcıydı demeliyim. Çünkü henüz Derenin sorgusundan geçmemiştim. Derin bir nefes aldım ve beni bekleyen güne adımladım.

Biraz uzun oldu fakat insanın yazdıkça yazası geliyor. Kusura bakmayın :)
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Okuldaki KorumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin