7 Eylül, 1976Dorcas gözlerini hastane kanadının tavanına açtı, Baraka'da uyandığı ana dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Bilinci yerine gelir gelmez vücudunun her yanına keskin, yakıcı bir acı saplandı. Beyaz şiltenin üstünde uzanıyordu ama altında milyonlarca küçük kırık cam parçası var gibiydi. Acıyla inledi, etrafına bakındı. Hemen yanındaki yatakta Remus ve Profesör Dumbledore oturuyordu.
"Hah! Nihayet." Profesör sevinçle ayağa kalkıp eteklerini topladı ve Dorcas'ın yatağının ucuna oturdu. Yatak hareket edince kız acıyla inledi. "Ay-ah- çok özür dilerim Bayan Meadowes. Nasıl hissediyorsunuz? Neredeyse iki gündür uyuyordunuz, endişelenmeye başlamıştık doğrusu."
"İyiyim, teşekkürler." diye yalan söyledi Dorcas. Aslında sadece dudaklarını oynatabiliyordu, konuşmak bile çenesini ağrıtıyordu. Önceki gece dişlerini sıkmış olmalıydı.
"Epey ağır bir geceyi atlatmışsın, Bay Lupin çok kan kaybettiğini söyledi."
Dorcas göz ucuyla Remus'a baktı, bileğindeki sargı bezinin ipleriyle oynuyordu.
"İlginiz için teşekkür ederim profesör, fakat bu durum benim için yeni bir şey değil. Her dolunayda aynı şeyleri yaşıyorum."
Dumbledore gözlerini kırpıştarak bir Dorcas'a, bir Remus'a baktı. Kızın aksine çocuğun hiç de önceki gece kurda dönüşüp kendini parçalamaya çalışmış gibi bir hali yoktu. Birkaç kesik ve çürük dışında tamamen sağlıklı ve dinçti. "Pekala, öyleyse... Madam Pomfrey'in sizin bu süreci gelecekte daha hafif atlatabilmeniz için elinden geleni yapacağına inanıyorum. Remus da sana yardımcı oluyor zaten, öyle değil mi?"
Remus hafif bir huzursuzluk ve görevini yerine getirmek için kılını bile kıpırdatmamış olduğu gerçeğinden gelen suçlulukla yerinde kıpırdandı. Dorcas ise bunu tamamiyle görmezden gelerek "Evet efendim." dedi en inandırıcı sesiyle.
"Harika. Herhangi bir sıkıntın olursa ofisime uğramaktan sakın çekinme. Kulenin yedinci katındaki küçük heykele ballı börek demen yeterli!"
Dorcas teşekkür edip gülümsedi, Dumbledore eski okulunun müdüründen alabildiğine farklıydı. Profesör reviri terk ettikten bir süre sonra Remus konuştu.
"Meadowes?"
Geldiğinden beri kendi isteğiyle ona seslendiği nadir anlardan biriydi bu. "Efendim?"
"Özür dilerim." Sesi içtendi. "Sana biraz daha...destek olabilirdim."
"Önemli değil."
"Peki. O zaman..." Örtünün altından sıyrılıp kahverengi botlarına uzandı. "Ben biraz dışarı çıkacağım. Gelmek istersen... Gerçi pek zannetmiyorum ama."
"Evet, sen git. Görüşmek üzere."
Odada tamamen tek başına kaldıktan sonra Dorcas başını yastığına yaslayıp bir süre pencereden dışarıyı izledi. Birilerinin onu görmesinden çekinerek perdeyi sadece bahçeyi görecek kadar aralamıştı. Dışarıda sadece birkaç öğrenci ve Çapulcular vardı, patlamalı pişti oynuyorlardı. Remus da onlara katılmıştı ve oldukça eğleniyor görünüyordu.
Kendisinin en son ne zaman bu şekilde arkadaşlarıyla gülüşüp iyi vakit geçirdiğini hatırlamaya çalıştı. Geçen Haziran'da, SBD'lerin bittiği zamanlarda olsa gerekti.Isırıldığı günden beri ailesi ve şifacılar dışında kimseyle görüşmemişti. Ona kalırsa görüşemeyecekti de, zaten böyle bir isteği yoktu. Bu günden itibaren kiminle arkadaş olursa olsun korkunç sırrını ondan gizlemek zorunda kalacak ve eğer yakın bağ kurarsa bunu saklamak gitgide daha da zorlaşacak, Dorcas en sonunda gerçeği bilmenin o kişinin hakkı olduğuna karar kılarak itiraf edecekti. Böylece karşısındaki ihanete uğramış, güveni kırılmış olacak ve Dorcas ile ilişkisini sonsuza dek kesecekti. Yani yakın ilişkilerinin kaderi belliydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alohomora | Çapulcular Dönemi
ФанфикSirius Black, Remus Lupin, Dorcas Meadowes, Marlene McKinnon, James ve Lily Potter, Alice ve Frank Longbottom. Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nın bu cesur üyeleri, gençlik yıllarına kan dondurucu bir savaşın ortasında adım attılar. 1981 yılında Birinci Büy...