two, love is more depressing than depression.

1.1K 100 7
                                    



20 Ekim, Cuma.



Aslında nasıl başlayacağımı bilmiyorum, daha doğrusu unuttum çünkü en son yazışımın ardından bir hafta falan geçti, zaman kavramını uzun süre önce yitirdiğim için hangi günde olduğumuzu bile bilmiyordum, bu yüzden Bucky' e sordum. Sağ olsun çok yardımcı oldu bana bu konuda.

Her neyse, aslında bunun bir günlük olması gerekiyordu ve benimki haftalık gibi oldu ama sonuç olarak yazıyorum değil mi? Hem anlatacak çok fazla şey olmuyor, bütün gün yaptığım tek şey yatağımda yuvarlanmak ve yemekten ibaret olduğu için birkaç günde bir yazmamın daha mantıklı olduğunu düşündüm.

Ayrıca hey, üşeniyorum tamam mı? Senin gibi bir gerizekalı için de kıymetli ellerimi yoracak değilim.

Neler yaptığıma gelirsek, gerçekten hiçbir şey yapmadım. Günlerim o kadar monoton ve sıkıcı ki -aslında bundan oldukça memnunum çünkü tüm o dünyayı kurtarma, yenilmezleri kurtarma, kendi götümüzü kurtarma olaylarından o kadar bıkmıştım ki bir anda bu kadar sakinlik bünyeme birazcık fazla geldi. Ama her gün farklı bir uzaylı ırkı tarafından tehdit edilmediğimiz için çok mutluyum, insan gibi yaşamayı unuttuğumu farkettim. Bu gerçeği farketmemde ki en büyük etken,bugün sabah Bella Ciao söylerek kahvaltı hazırlayan Sam' di. Kesinlikle ilginç bir manzaraydı, aklıma geldikçe hala midem bulanıyor.

Bunların dışında, gün içinde psikoloğumla olan 2 saatlik randevuma her gün gitmek zorundayım, dürüst olmam gerekirse zorunda bırakıldım. Sevgili James sanki her akşam beni karşısına oturtup kafamı sikmiyormuş gibi bir de psikoloğa gitmeye zorluyor ve küçük çaplı bir isyan başlatmama gerçekten çok az kaldı. Herkes büyük bir depresyonda olduğumu düşünüyor ve her an bileklerimi kesebilecekmişim gibi davranıyorlar ancak şaşırtıcı bir biçimde iyiyim. Gerçekten iyiyim, sanırım bu yazma işi bana cidden iyi geldi çünkü yazarken karşımda sen varmışsın gibi sövüyorum, bu yüzden daha iyi hissetmeye başladım.

Ruhen bundan önce ki birkaç haftaya kıyasla daha iyi olsam da, sana olan kırgınlığım hala orada Steve. Sanki biri göğsüme baskı yapıyormuş gibi bir kırgınlık bu, ama içimde ki üzüntünün yerini yavaş yavaş öfkeye ve nefrete bıraktığını biliyorum. Kimin aklına gelebilirdi ki bir gün senden nefret edebileceğim?

Sonuç olarak hayatım böyle bir kısır döngünün içine girdi, sabah kalk, Steve'den nefret et, uyu, Steve'den nefret et, kısa ağlama krizleri ve küfretme seansları. Kesinlikle iyiyim, en azından her akşam kafamı yastığa koyarken artık yanında benim yerime Peggy'nin olduğunu ve beraber uyuduğunuzu -ya da uyumaktan çok farklı şeyler yaptığınızı- düşünmüyorum. O kadar da sefil bir durumda değilim.

Pekala, o kadar sefil bir durumdayım.

Bucky aptalı aşağıdan bana sesleniyor ama duymamış gibi yapacağım çünkü beni spor yapmaya ve sağlıklı yaşama teşvik etmeye çalışıyor. Fakat ben sigaralarımla ve fast food yemeklerimle oldukça mutluyum, bu arada evet sigaraya başladım. Yeniden.

Sigarayı senin sayende bırakmıştım, senin yüzünden de tekrar başladım. Ne kadar ironik değil mi? Hayatımı güzelleştiren insanın bir an da hayatımın için sıçması... Üzerimde ki etkin tam olarak bu Rogers.

Sigara içmemden hep çok iğrenirdin, kokusundan değil, bana zarar verdiği için iğrenirdin ve sen bunu dile getirdiğinde beni o kadar değerli hissettirirdin ki kalbim acırdı. Ama şimdi büyük resme baktığımda görüyorum ki, aslında hiç de değerli değilmişim. Bir vedaya bile layık görmediğin bir insandım senin için.

Ah, gerçekten. Sana çok kırgınım Steve, ve bu his içimi parçalıyor.

Amelia.

••••••

bu hikayeyi eski sevgilime ithaf ediyorum dlwlldslşs

As long as it takes you  ➽  Steve RogersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin