28 Kasım, Cuma.Selam Steve.
Bu masaya oturmayalı ve sana yazmayalı 1 ay oldu, açıkçası bunu yapmamamın tek sebebi artık buna gerek duymuyor olmam. Bilmiyorum, hislerim bu yönde ama hala psikoloğum ve Bucky sana takıntılı olduğumu düşünüyorlar.
Dürüst olmak gerekirse yoruldum.
Arkada bırakılıp gidilen, hiçbir değeri olmayan bir yükten fazlası değildim senin için ve evet ilk başlarda bunu kaldıramıyordum. Bu kadar iyi yalan söylemiş olman beni gerçekten şoka uğratmıştı. Bana her 'seni seviyorum' dediğin anı hatırladığım da göz yaşlarımı gizleyemiyordum, ama artık o anlar her gözümün önüne geldiğinde hissettiğim tek şey yoğun bir mide bulantısı. Bu aşamaya gelmek benim için hiç kolay olmadı, ama bu kadar kısa zamanda bunu başardığım için mutluyum.
Sana olan nefretim artık o kadar umrumda değil ki, her sabah senin yokluğunu hissederek uyanmıyorum artık. Kimse unutulmaz değil ve artık senin diğer insanlardan tek farkın eskiden senle seks yapıyor oluşumuz. Evet, kesinlikle bu kadar.
Kimi kandırıyorum ki? James'i mi, Sam'i mi, psikoloğum olan aptalı mı? Kendimi mi kandırıyorum, seni mi? Belkide bu kandırmak değildir, eğer bir şeyi sürekli söylersem ve doğru olduğunu savunursam ona inanmaya başlarım değil mi? Sanırım benim yaptığım da tam olarak bu, eğer seni sevmediğimi ne kadar söylersem, bir süre sonra gerçekten sevmemeye başlarım.
En azından planlarım bu yönde.
Her neyse, sonuç olarak seni ve sikik sevgilini unutup kendime mükemmel bir hayat kuracağım, ve bu yolda ki ilk adımlarımı atmaya başladım bile. Eskiden sürekli bahsettiğim o hayalimi hatırlarsın, -dünyayı kurtarmak zorunda olmadığımız bir zaman diliminde- bir resim sergisi açmak istiyordum, sabah akşam sana çizeceğim resimleri anlatırdım. Bana suratında ki o aptal gülümsemeyle bakar ve 'Kesinlikle bunu yapmalısın, hayatımda senin kadar yetenekli bir kadın görmedim.' Derdin. Bana yardımcı olacağından ve resimlerimden birini evinin başköşesine koyacağını söylerdin, benimle gurur duyduğunu her fırsatta dile getirirdin. Bana söz vermiştin, bu sergiyi beraber açacaktık.
Sözünü tutmadın, ben de sergiyi tek başıma açmaya karar verdim. Açıkçası birkaç gün önceye kadar bu hayalimi hatırlamıyordum bile ama çizim yapmaya ufak ufak tekrardan başladığımda hatırlamamak imkansızlaştı. Ben de dedim ki, 'Hey! Neden olmasın? Bir sergi açmak için aptal Steve Rogers'a ihtiyacın yok!'
Bir şeyleri yapmak için genelde kendimi böyle motive ediyorum.
Bucky'e bu fikrimi anlattığımda çok sevindiğini ve bana yardımcı olacağını söyledi, senin aksine ona daha çok güveniyorum o yüzden sözünü tutacağından eminim. Geçmişte biri bana dönüp, 'Bucky'e Steve'den daha çok güveneceksin' dese ona siktirip gitmesini söyler ve gülerdim. Biliyorsun, onunla hiç anlaşamazdık. Ama sevdiğimiz herkesi kaybedince aslında amaçlarımızın, hayallerimizin ve yaralarımızın aynı olduğunu farkettik. Tek istediğimiz şey mutlu olmaktı, ama bunu bile bize çok gördün bu yüzden sakın sadece benim sana kırgın olduğumu düşünme, Bucky seni görse yüzüne tükürdü.
Daha fazla anlatabileceğim bir şey yok, 1 ay boyunca her gün aynı şeyleri yaptık ve hayatımda hiçbir aksiyon yok. Arada Bucky'le antrenman yapıyoruz ve kıçımı tekmelemesine izin veriyorum hepsi bu.
Ahh, o psikoloğun canı cehenneme. Artık gerçekten yazmak istemiyorum, ama yazmak zorundayım. Çünkü biliyorum ki yazmazsam anlatamadığım şeyleri içimde biriktirmeye devam edeceğim ve kendime bu kötülüğü yapmak istemiyorum. Şimdilik bu kadar. Görüşmemek dileğiyle.
Amelia.
••••
Bu kitap benim stres topum gibi, Steve' e söverken rahatlıyorum bu yüzden okumasanızda olur. Kendi çapımda eğleniyorum işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
As long as it takes you ➽ Steve Rogers
FanficAmelia Smith, onu bırakıp geçmişine dönen Steve Rogers' ı asla affetmeyecekti. Ancak adamın geri döneceğine dair hala bir umudu vardı, umutlarını ve düşlerini kelimelerine döktü. Çaresizce onu bekleyerek.