The Weeknd- Until I Bleed Out.•••
31 Aralık, Cuma.
Bazen hayatımızda inişler ve çıkışlar olur, ruhumuzu eski bir kağıt parçasıymışcasına yıpratan, kalbimizi adeta bir cam gibi un ufak eden, kıran şeyler vardır. Bazen o kadar kırılırsın ki pes edersin, nefes alamayacakmışsın gibi olur, aldığın oksijen ciğerlerine yetmez sanki hava yerine zehir soluyormuşsun gibi. Neden yaşadığını sorgularsın, yaşadıklarına rağmen hala neden hayatta olduğunu düşürsün, değdi mi? Diye sorarsın kendine, acılar içinde kıvranmama rağmen, bir soluk daha almama değer mi?
Bir süre sonra, kalbindeki ağrı azalır, ruhunda ki sancı geçmeye yüz tutar, şaşırırsın. Ne oldu da acılarım azaldı, azalmalı mı gerçekten? Diye sorgularsın kendini bu sefer. Evren seni mutlu etmeye çalıştıkça kendi önüne yeni bir engel inşaa edersin içine gömüldüğün bataklıktan çıkamamak için, neden yapar ki bir insan bunu kendine? Neden durduk yere kabuk bağlamış yaralarını tekrar kanatır?
Mutluluk senden o kadar uzaktır ki artık, hayatının sonuna kadar asla mutlu olamayacağını düşürsün, hiçbir suçun olmamasına rağmen kendinde ararsın tüm kabahati, çünkü bu insanlar o kadar acımasız, o kadar duygusuzdur ki seni hatalı olduğuna inandırırlar, zaten saydamlaşmış ruhun bu manüplasyonlara dayanamaz, suçlamaya başlar kendini. Benim yüzümden oldu, benim yüzümden bıraktı beni dersin. Bu duygu yiyip bitirir seni, ta ki ruhunu öldürene kadar.
Evet, başına gelen her şeyin sorumlusu onlardır, ama sen de suçlusundur artık, bile bile kendini bu bataklıktan çıkartmadığın için, elinde olmasına rağmen kendine acı çektirmeyi seçtiğin için, mutlu olabilecekken mutsuzluğu seçtiğin için. Ama bunların hiçbiri önemli değil, önemli olan tek şey bunu düzeltip düzeltemeyeceğin, hala çıkabilir misin bu yılanlarla dolu soğuk çukurdan? Gücün yeter mi suçluluğunla ağırlaşmış bedenini kaldırmaya?
Yapabilirim dediğin an, zafer senin olmuştur zaten. Yeter ki sen bazı şeylerin farkındalığına var, gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Unutma, iyi olmakta senin elindedir, kötü olmakta.
İnan bana Steve, aylardır kapana kısıldığım bu dört duvarın arasında düşünmeye çok zamanım oldu, biliyorsun bu kadar sorgulamam kendimi. Anı yaşarım sadece, her şeye çok kafa yormam, kendimi pek suçlamam çünkü biliyorum ki ben kendimi suçlamaya başladığım an yılanlar sarar ruhumu. Zaaflarımı gösterdiğim zaman insanlar kendinde bana yüklenme hakkını görür, bu yüzden ben hep haklıyımdır, ne kadar dimdik durursam insanlar da o kadar korkar benden. Ama işte insan bir başına kalınca düşünmeye başlıyor, düşündükçe boğuluyor.
Bu sana yazdığım son satırlar, senin için harcadığım son kağıt parçası. Vazgeçiyorum artık senden, ruhumu serbest bırakıyorum artık, çünkü seni sevmekten çok yoruldum. Sen bana ne kadar acımasız davransan da kendi içimde seni aklamaya çalışmaktan yoruldum, nasırlaşmış kalbimi serbest bırakıyorum artık, böylesi çok daha iyi inan bana.
Bu yılın son günü ve yeni yıla birkaç saat kalmışken bu yılla beraber ardımda bırakıyorum tüm acılarımı ve hüzünlerimi. Asla götürmeyeceğim onları peşimden, izin vermeyeceğim beni incitmelerine. Mutlu olmak benim de hakkım ve ben bu hakkı sonuna kadar kullandığımdan emin olacağım. Önümde çok uzun bir hayat var yaşanmayı bekleyen, kim bilir belki evlenirim, çocuklarım olur. Sakin ve sessiz bir hayatım olur. Neden olmasın ki?
Artık seni suçlamıyorum Steve, umarım iyisindir, umarım mutlusundur. Bunları tüm samimiyetimle söylüyorum, çünkü artık içimde sana karşı bir kinim kalmadı. Öfke insanı yiyip bitiren bir şey, birine kin duymak o kadar yıpratıcı ki tatmin etmeye çalıştığın intikam duygusu öldürüyor seni. Artık vazgeçtim senden, sana duyduğum tüm nefretten. Çünkü sen benim nefretime bile layık değilsin.
Sevgiler, Amelia.
•••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
As long as it takes you ➽ Steve Rogers
FanfictionAmelia Smith, onu bırakıp geçmişine dönen Steve Rogers' ı asla affetmeyecekti. Ancak adamın geri döneceğine dair hala bir umudu vardı, umutlarını ve düşlerini kelimelerine döktü. Çaresizce onu bekleyerek.