17.Bölüm: "Üşümek"

18.8K 3.3K 1.7K
                                    

M.Can Asfuroğlu - Ben Kötü Değilim

Bir saat önce gelen bölüme oy verdiyseniz devam edebilirsiniz. :)

17.Bölüm: "Üşümek"

Üç gündür onunla konuşmuyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üç gündür onunla konuşmuyordum.

Bu basit sandığım kırgınlık aslında basit değilmiş.

Beni aramamıştı ve bunun nedenini bilmiyordum. Onu aramamıştım ve bunun nedenini bilmiyordum. Aslında biliyordum. Onu aramaya çekiniyordum. Kalbini kırmıştım ve belki biraz ileri gitmiştim. Sadece tuhaf hissettiğimden öyle tepki vermiştim. Melih bana hep sakin ve yumuşak tarafını gösterince bir anda fevrileşen kısmına alışamamıştım. Alışmak da değildi aslında mesele; bu bizim daha hiç yol kat edemediğimizi gösteriyordu. Hem ben onu tanımıyordum bile doğru düzgün ama o beni tanıyordu. Ne zaman onu tanımak istesem bana 'benim tek ailem sensin' diyordu. Üzülüyordum ve bunu bildiği halde devam ediyordu.

Odamda boyalarımla haşır neşirdim ama boyalarım kadar renkli değildi içim de, çizdiklerim de. Kalbimde varlığı giderek belli olan bir ağrı vardı ve ben bunun buraya kadar geleceğini tahmin edememiştim. İkimiz de haklıydık, ikimiz de haksızdık ve ikimiz de seviyorduk. Sanırım bu işin kuralı da buydu; her kalp kırarak sever var olduğu yeri. Dökmeden, incitmeden sevilmez ve sevemez kimse. Bizimki minicik bir şeydi ama bize büyük gelmişti. Sanki kalplerimiz küçüktü de, yaşadığımız bu olay oradan taşıp bizi üzmüştü. Olduğu yere sığamamıştı.

Sıkıntıyla omuzlarımı düşürerek yüzümdeki mutsuzlukla çizdiğim ağacın dallarını boyarken odamın kapısı usulca tıklatıldı. Nisan içeri girdiğinde, ''Rahatsız etmiyorum değil mi?'' diye sordu sakince.

''Yok,'' dedim kuru bir sesle. ''Gel.''

Nisan içeri girdi ve kapıyı kapatarak yanımda duran yatağın ucuna oturduğu gibi bana bakmaya başladı. Elimdeki fırçayı bırakmadan dalgın dalgın boyama işlemini sürdürüyordum. ''Hâlâ konuşmadınız mı?'' diye sordu bana sessizce.

''Hayır,'' dedim.

''Neden peki? Ortada büyütülecek bir durum yok ki halbuki.''

''Öyle ama ne bileyim,'' dedim sesimdeki hüzün kalbimden pay çalarken. ''Ben aramayınca o da aramıyor. Normalde arardı ama bu sefer çok kırdım sanki onu. Aramaya çekiniyorum.''

''Yasemin biz bunu bir kez daha yaşamıştık hatırlıyor musun?''

''Ama o zamanlar aramızda bir şey yoktu ve ben mantığımla hareket etmeye çalışıyordum.''

''Tamam şimdi de kalbinle hareket et,'' diye ısrarcı davrandı. ''Bu böyle nereye kadar sürecek? Bak araya mesafe girdi zaten, zaman da girerse iyice soğursunuz birbirinizden.''

''Ben ondan soğuyamam ki,'' diye mırıldandım çaresizce. ''İstesem bile yapamam ki istemiyorum da. Bunu neden isteyeyim?''

''Ben de sana bunu söylüyorum zaten,'' dedi ellerini birleştirip bana biraz daha yaklaştığında. ''Bunu istemiyorsan aramalısın. Hatalı ya da hatasız olmak değil mesele. Onun orada ne yaşadığını da bilemezsin. Normalde Melih'e kızardım ama sen orada yalnız başına kaldı deyince kötü de konuşamıyorum bir türlü.''

Çiçekler ve Yasemin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin