day 3

11 1 0
                                    

Ash:

Hepsi tamamen gittiğinde yanımda onlarla aynı olan ama buna karşın masum görünen bir tanesiyle yalnız kalmıştım. Ayağa kalkıp hızla geri çekildim. "Nesiniz siz?" Kıkırdayarak birkaç adım yaklaştı. "Bilmem, neyiz biz?" O adım attıkça geri gidiyordum. Normal bıçaklı bir insan karşımda olsa daha az korkardım. Az önce hiçbir iz bırakmadan karşımda bir adam ölmüştü, beni de öldüreceklerinden emindim. Silahıma uzansam fark eder miydi? Elimi hafifçe pantolonuma doğru atmaya çalıştığımda gözlerini oraya dikti. Elimi hızla çekip göğsümde çaprazladım ve boğazımı temizleyerek söze girmeye çalıştım. "Neden öldürdünüz o adamı?" Kafasını hızla yukarı kaldırıp gri gözlerini gözlerime dikti. Bunun kadar parlak ve açık tonda gözlerle karşılaştığımı hiç hatırlamıyordum. Kedilerin gözleri gece parlardı ama onunkiler daha çok ışık saçıyordu. Gözleri sürekli gülümsediği için kısılıyordu.  "Bunları sana anlatacağımı nereden çıkarttın peki?" Omuz silktim, bir yerden çıkartmamıştım. Sadece beni saklamıştı, hayatımı kurtarmış olduğunun farkındaydı. "Beni neden kurtardın?" Ellerini arkada birleştirip gülümsemesini daha da büyütüp sağa sola sallandı. Bir çocuk gibi görünüyordu, bedeni buna karşın bir genç kızın sahip olduğu gibiydi. "Çünkü seni kendime saklamak istedim. Eğlenecek bir insanım yok." Kahkaha atıp kafamı göle doğru çevirdim. Alaylı kahkaham istemeden fazlaca büyümüş ve yüksek çıkmıştı. Ne halde olduğumu, şu an ne yaptığımı bilmiyordum ama gülünçtü. Ya ben kafayı sıyırmıştım ya da olanlar gerçekten vardı. Birincisi daha mantıklı geliyordu ve bu sinir bozucuydu. "İnsanın?" kafasını aşağı ve yukarı salladı. Şımarık hareketleri oldukça sinir bozucuydu. Onu, bu katil, diye götürsem.. Şizofren olduğumu mu düşünürlerdi? "İnsanlar evcil hayvan değillerdir." Kafasını sağa doğru eğip ne dediğimi anlamaya çalışır gibi bir hale büründü. "Evcil hayvan mı? Hayvanları evcilleştiriyor musunuz?"

Ormana doğru adımlamaya başladım. Peşimden seke seke geliyordu, duyabiliyordum.  Olanları gidip anlatacaktım fakat bana inanmayacakları için kendileri gelmek isteyeceklerdi. Devamını onlar düşünebilirdi, ben bu yaşadıklarımı unutup hayatıma devam etmek istiyordum. Birkaç adımın ardından durup tekrar ona döndüm. Gözleri kocaman açılmış, bedeninden daha küçük elleri bacaklarını saran uzun beyaz elbiseyi sıkıca tutuyordu.  Heyecanlı görünüyordu, böyle bir şey nasıl bu denli psikopat ve acımasız olabilirdi? İnsana benziyorlardı evet, gözle görülür farkları yoktu.. Ama tehlikeli oldukları barizdi. "Nereye geliyorsun?" Küçük omuzlarını kaldırıp indirdi. Parlak gözleri hafifçe koyulaştı, yüzü düşmüş gibiydi. "Peşinden geliyorum, neden?" Elimi çenemin altına koyup düşünür gibi yapmıştım, bu sırada dikkatle izliyordu hareketlerimi. Benimle aynı hareketi yapıp düşünüyor gibi gözükmeye çalıştı. "Bir bakalım.. Mesela hayatımda olmanı istemiyor olabilirim?" İnsan öldürmesini bir bahane olarak sayamazdım, yapmadığım şey değildi bu yüzden konu dahi edinmemiştim. Benim tek amacım onu yakalatmak ve bu işlerden kurtulmaktı. Kurtulmak istediğimden değildi fakat hayatını tehlikeye attığım tek kişi ben değildim, bu yüzden uzaklaşmıştım. Biraz.

"Sen burada kalıyorsun, ben gidiyorum. Bu kadar." Kaşlarını çattı, beyaz kaşları beyaz teninde bile belli oluyordu. Özenle şekil verilmiş gibiydi, yüzünü incelemeye fırsat bulduğumdan beri kaşları dikkatimi çekmişti. Kirpikleri beyazdı yine, dağınık omuzundaki saçları dudaklarına takılıyor, ince pembe tonda dudakları saçlarından dolayı aralanamıyordu. Çatılan kaşları ardından göz bebekleri iyice irileşti. Göz rengi grinin koyu tonuna doğru yol alıyordu. Uzun tırnaklı küçük elini uzatıp kolumu sıktı. Tırmakları tenimin içine doğru yol alırken göz bebekleri büyümeye devam ediyordu. "Beni burada bırakamazsın, ben de geliyorum." Tenimin içine doğru geçen tırnaklar canımı fena şekilde acıttığında kafamı sallamak zorunda kalmıştım. "Tamam. Kes şunu." titremesine engel olamadığım sesimle konuştum. Elini çekip hiçbir şey yaşanmamış gibi gülümsedi. İşime gelebilirdi. Kendi ellerimle Luna'ya teslim ederdim onu. Bu yüzden tekrar ısrar etmek yerine yanımda yürümesine izin verdim.

Küçük adımları benimkine yetişmeye çalışıyordu. Ardımdan geliyor, iki dakikada bir hızımdan yorulup duruyordu. Hava hafif sıcaklamaya başlamıştı. Yer değiştirdiğimizi ve yaklaştığımızı sıcaklık farkından anlıyordum. "Adın ne?" adımları hızla bana yetiştiğinde kafasını kaldırmış bana bakıyordu. "Bilmene gerek yok." Elini elime uzatıp parmaklarımı kavrayarak tuttu. Elini ittirdim. Ona bakmadan elimi sweatimin ceplerine yerleştirmiştim bile. Bu kadar kısa zaman geçirmemize rağmen yüzünün asıldığını anlayabiliyordum. "Benim adım Winter." kafamı çevirip göz ucuyla süzdüm. "Hiç şaşırmadım." kıkırdayıp yerdeki çiçeklerden birine eğildi. Hafifçe çiçeği okşadı, sonra kokladı ve birkaç şey fısıldadı. "O kadar beğendiysen yanına alsana." iç çekti, fısıldaması arasında ince sesini yükseltti. "İnsanlar çok acımasız." araya duymam için koyduğu kelimeden sonra fısıldamaya devam etti. "Bunu insan öldüren bir yaratık mı söylüyor?"

Bir süre sonra kasabaya vardığımızda, kendi kendime şükürlerimi sunuyordum. Saatlerdir yol yürüyorduk ve sabah olmaya yaklaşmıştı. Bu kadar oyalanmamızın en büyük sebeplerinden biri de Winter'ın gördüğü her canlıya sevgi gösterip, ben kızdığımda bakışlarını bana çevirerek gözleriyle tehdit etmesiydi. Söz dinlemeye alışkın değildi belli ki. Çocuk bile olabilirdi. Yaşını hiç sormamıştım. Birkaç saat sonra adını bile unutacaktım ve bir daha asla görmeyecektim. Kasabadaki insanlar bakışlarını Winter'dan alamıyordu. Sabahın köründe iş için dışarı çıkan zavallı insanlar, beyazın en açık tonundan insana benzer bir varlık görmeyi normal bulmamışlardı doğal olarak. Winter bakışlardan rahatsız olacaktı ki ellerini koluma yapıştırdı. Bedenini iyice bana yaslamış, yapışık şekilde yürümeyi ilke edinmişti. Luna'nın ofisine geldiğimizde kapıyı dahi çalmadan içeri girip Winter'ı içer ittirdim. Adımları birbirine dolanıp, küçük bedeni yere düştü. Kendiyle aynı renk elbisesinin etekleri yere saçılmış, zaten dağınık olan saçları yüzüne düşmüştü. Luna'nın bakışları ince bedende dönüp durdu, tek kaşı kalkıkken bakışlarını tekrar bana çevirip sorarcasına öylece durdu.  "Sana katilini getirdim."

leuco // gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin