Bölüm 8

2K 90 16
                                    

"Sen Bartu salağına bakma." Hakan'ın laflarına omuz silkip zile bastım. Alper'in annesi eve geldiğinden tüm cephaneyi toplayıp Kaya'nın evine geçmişti ve biz de Kaya'nın evine gelmiştik haliyle.

Gözlerini devirip kapının açılmasını bekledi. "Sanki bizim arkadaş olduğumuzu bilmiyor anasını satayım." Ofladım. "Konu ben olunca hiçbir şeye tahammülü yok."

Kapı açılınca ikimiz de sustuk. "Hiç gelmeyeceksiniz sandım." Alper'in bıkkın sesiyle gülüp içeri geçtik. "Sorun ne?" Bir an sorduğum soru çok saçma geldi. Bu ekip mesajlaşırken bile birbirine tahammül edemiyordu.

"Kaya ve Deren'in flörtleşmesini izliyoruz." Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırıp ceketimi çıkardım ve içeri geçtim. Kaya'nın Deren'le ilgilendiğini fark etmemiştim.

"Selam millet!" Herkese selam verip geniş tekli koltuğa kendimi bıraktım. "Gelmeseydiniz." Bartu'ya gözlerimi devirip Kaya'ya döndüm. "Ya üstüme giyebileceğim rahat bir şeyler var mı?" Üstüme bakıp yüzümü buruşturdum. "Böyle rahat edemiyorum da."

Kaya bana bakmaya tenezzül etmemişti bile. "Üst kattaki odalardan birinde bulursun mutlaka." Gözlerimi devirip homurdanarak ayağa kalktım. Nasıl bulacağımı da söyleseydi keşke.

Üst kata çıktığımda bir tarafta tek, diğer tarafta iki oda olduğunu gördüm. 2 odalı taraftan merdivene yakın olan odaya girdiğimde yatağın üstündeki tişörtü gözüme kestirmiştim bile.

Nike'ın Jordan serisine bayılıyordum ve bu tişört limited editiondı. Tüm dünyada 5 dakika içinde tükenmişti.

Gözümden kalpler çıkarak tişörtü elime aldığımda temiz olup olmadığını anlamak için burnuma götürdüğümde duraksadım.

Bu o geceden sonra aşinası olduğum Bartu Öz kokusuydu.

İstemsizce tişörtü biraz daha burnuma bastırdığımda kapının kapanma sesiyle ellerim ateşe değiyormuş gibi bir anda tişörtü fırlattım.

Gelen Bartu'ydu.

"Ee..." beni gördüğü pozisyonun açıklamasını bulmaya çalışırken gözlerim tüm odada dolandı. "tişörtün temiz olup olmadığını anlamaya çalışıyordum da." Kaşlarını alayla kaldırıp bana doğru birkaç yavaş adım attı ve dibime kadar girdi. "Anladım."

Yutkunup geri çekilmeye çalıştığımda bir elini belime koyup beni engelledi. "Neden onunlaydın?" Yakınlığının etkisinden sersemlemişken gözlerimi kırpıştırdım. "K-kiminleydim?"

Kekelemem onu eğlendirmiş olacak ki hafifçe gülümsedi. Aptal aptal aptal! Acilen kendime gelmem gerekiyordu.

"Hakan piçiyle." Ettiği küfürle biraz kendime geldim ve bakışlarımı yüzüne çıkardım. "Sanane." Dişlerini sertçe birbirine bastırdığında çenesi tamamen kasıldı. Az önceki gülümseyen halinden eser yoktu şimdi.

"Dün neredeyse öpüşüyorduk, biliyorsun değil mi?" Tutuşundan kurtulup birkaç adım geri gittim ve ona arkamı dönüp umrumda değilmiş gibi güldüm. "Senin de dediğin gibi," diye mırıldandım yeniden ona döndüğümde. "Neredeyse. O kız 40 yılda bir işe yaradı da büyük bir hatadan döndüm."

Ateş saçan gözleriyle hızla üzerime gelip beni arkamdaki duvarla arasına aldı. Az önce tişörtünden zorlukla alabildiğim kokusu şimdi her yerdeydi. "Hata, öyle mi?" Yutkunup bakışlarımı gözlerinden çekmemeye zorladım kendimi. "Evet." diye fısıldadım dudaklarına bakmamak için kendimle savaşıyordum.

Baş parmağını sertçe alt dudağıma bastırdığında daha fazla direnemedim ve bakışlarımı dudaklarına düşürdüm. "Sen de istedin." diye fısıldadı. Nefesi dudaklarımı okşuyordu ama yetmiyordu, çok daha fazlasını istememe sebep oluyordu.

"S-sen... isteyerek mi..." Baş parmağı hala alt dudağımdayken eğilip dudaklarını tüy hafifliğinde dudaklarıma dokundurdu. Öpecekse neyi bekliyordu? Düşüp bayılmamı mı?

"Çok istedim." Dudaklarını dudaklarıma bir kez bastırıp geri çekildi. "Şimdi de istiyorum." Dudaklarını tekrar bastırıp çekildiğinde sızlanarak ona baktım. Beni şarap çarpmış olmalıydı, yoksa bu davranışlarımın başka bir açıklaması olamazdı.

Aniden geri çekildiğinde şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırarak ona bakakaldım. "Ama bu hatayı yapmayacağım." diye sert bir sesle ekledi, hatanın üstüne bastırarak.

Ve odadan çıkıp gitti.

O an anladım, beni çarpan şarap değildi.

CehennemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin