"Kafamı hissetmiyom ha!" Taylan'ın bağırmasıyla yüzümü buruşturup elimdeki birayı kafama diktim. "Kafam şişti be!" En az Taylan'ınki kadar tiz olan ses Duru'ya aitti.Yine grupta dönen saçma sapan muhabbetler birinin evinde içme kararı vermemizle sonlanmıştı ve nezaketen Asrın, Işıl ve Duru da çağırılmıştı.
Gerçi şimdi bakıyordum da nezaketen falan değildi sanırım. Taylan Duru'nun içine düşecekti utanmasa, Asrın ve Deniz de kafa kafaya vermiş bir şeyler konuşuyorlardı sürekli.
Alper bir köşede telefonuyla oynuyordu ve ben muhabbete katılmadığım sürece pek konuşmuyordu. Işıl'la aynı koltukta farklı köşelerdelerdi.
Deren ve Kaya zaten uçuyordu. Ne ara barıştıklarını bile anlamamıştım ama ben bile Bartu'yla barışmışken daha fazlası anlamsız olurdu.
"Benim güzel bebeğim nereye daldı yine?" diye fısıldadı kulağımın dibinde bir ses. Bu sesin sahibini tanıyordum. Bu sesin sahibinin alacağı tek bir nefes için tüm nefesleri kesecek kadar hasta hissediyordum kendimi.
Onu masum ve zararsız sevebilmeyi çok isterdim ama hiçbir zaman o tür bir kız olmamıştım. Onu benden almaya çalışacak soyut ve somut bir sürü neden olacaktı ve ben hepsini yerle bir edecektim.
Böyle anlarda onun beni nasıl mahvedeceğini çok daha net bir şekilde görüyordum ve koşarak kaçıp kendimi sonsuza kadar bir odaya kilitlemek istiyordum.
Ama özlerdim.
"Hiç," diye fısıldadım aslında öyle olmadığını fazlasıyla belli ettiğim ses tonumla. "Yanyana olduğumuz zamanlarda aklının benden uzaklaşmasını sevmiyorum. Aslında ben yokken de aklının bende olmasını istiyorum..." Duraksayıp keyifle yanağımdan makas aldı. "Ama zaten öyle, değil mi fıstığım? Sonuçta seviyorsun beni."
Belki de onu sevmekten daha öte bir şey yoktu hayatımda.
"Seviyorum," diye itiraf ettim. "Ve bu bizi mahvedecek." Çünkü sevgi beraberinde kaybetme korkusunu getirir ve kaybetme korkusu sonunda kaybetmek kaçınılmaz olur.
"Çok melankoliksin." diye fısıldadı dudağıma doğru. Gözlerimi gözlerinden çekemiyordum. Omuz silkip biraz geri çekildim. "Regl olacağım sanırım."
Alt dudağını ağzının içine yuvarlayıp gözlerini kısarak bana baktı. "Hmm, bu hallerine alışmalıyım sanırım."
"Ben de bu yakınlığa mı alışmalıyım?"
"Rahatsız olduğunu mu söylüyorsun? Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi bebeğim? Sonuçta bana..."
"Evet, Bartu," diye kestim sözünü gözlerimi devirerek. "Sana aşığım ve rahatsız olmuyorum." Dudaklarımdan bir kez sertçe öpüp geri çekildi. "Sanırım açık sözlülüğüne de alışmalıyım."
"Aile var ama burada." Alper'in sitemine gülüp geri çekildim ve kalkıp Bartu'nun homurdanmalarını umursamadan Alper'in yanına oturdum. "Napıyor benim minnoşum saatlerdir sessiz sessiz?"
Bana küçümseyici bir bakış atıp küskün bir şekilde önüne döndü. "Deren'in de senin de beni gördüğünüz var sanki." diye mırıldandı şakacı bir tavırın arkasına gizlenerek. Sözlerinin altındaki minicik ciddiyet içime oturmuştu.
"Beni daha çok sevmesi onun suçu değil kardeşim. Benim fıstığımın elinde olan bir şey değil ki bu... aşık sonuçta bana." Bartu'ya gözlerimi devirip Alper'in koluna girdim ve başımı göğsüne yaslayıp alttan alttan ona bakmaya başladım.