-Hendery'de geldiğine göre ona bu güzel haberi kim vermek ister?-Hendery tatlım, benimle Kore'ye taşınıyorsun!!
Hendery, ablasının ağzından çıkan kelimeleri bir kaç saniye algılayamamış algıladığında ise yanlış anladığını düşünerek, buna inanmak istememişti. Babası ve annesinin en sonunda kendisine bunu da yaptığına inanamıyor, inanmak istemiyordu. Onca kısıtlama, kavga, kurallara bir de kendisine sorulmadan başka bir ülkeye yolluyorlardı.
-Bir saniye abla, ne?!
-Benimle Seoul'e geliyorsun kardeşim, eğitimine orada devam edeceksin ve artık beraber olacağız.
-Anne, baba neden benim şu anda haberim oluyor bundan? Benim gitmek isteyip istemem önemli değil mi?
Hendery'nin ani çıkışı ile Bay Wong tek kaşını kaldırarak meydan okurcasına oğluna bakmış ve sert bir dille cevabını iliştirmişti.
-Hendery, saygısızlık yapma ve kararımıza karşı gelemeye çalışma! Bir kez olsun sadece seni düşündüğümüzü, senin iyiliğin için böyle kararlar verdiğimizi anla! Her şekilde ablan ile Kore'ye gideceksin, bu konuşma burada bitmiştir. Odana git ve valizlerini hazırla yarın sabah gidiyorsunuz.
-Ba-
-Konuşma burada bitmiştir Hendery, sus ve odana git.
Hendery sert adımlar ile yumruklarını sıkarak odasının yolunu tutmuş, odasına girdiğinde ise kapıyı sertçe çarparak yatağına oturmuştu. Gözlerinden sicim sicim yaşların aktığını ancak sağ eline damlayan gözyaşı ile anlamıştı. İşte her şeyi yoluna koyduğunu ve hayatında ilk defa mutlu olduğunu hissettiğinde yine ailesi araya girerek her şeyi mahvetmeye başlamıştı.
Aklına büyük olan geldiğinde ise ağlaması artmış ve hıçkırıklara boğulmuştu. Ne kadar da bağlanmıştı Xiaojun'a şimdi onsuz ne yapacaktı, nasıl yaşayacaktı. Tamam en başında onsuz yaşıyor olabilirdi ama şu tanıştıkları süre zarfında biliyordu ki Hendery aralarındaki bağ çok güçlenmişti. Ne yaparsa yapsın ilk önceliği Xiaojun oluyordu ve onu gerçekten seviyordu.
Telefonunu çıkararak yaşlı gözleriyle sevgilisinin numarasını buldu ve arama kısmına tıkladı. Telefonun çalma süresi boyunca hıçkırmaya devam etmiş sadece umutla karşı tarafın aramayı kabul etmesini beklemişti. Bunun yerine operatörün sesi kulaklarını doldurduğunda ağzında bir küfür mırıldanmış ve telefonunu yatağın diğer ucuna fırlatarak yatağa uzanmış bacaklarını olabildiği kadar kendine çekerek cenin pozisyonunu almıştı.
Düşünüyordu, şu an sadece düşünüyordu. Bunları hakedecek ne yapmıştı, ailesine ne yapmıştı da kendisini hemen uzaklaştıracak kadar sevmiyorlardı, ya da hangi hatası yüzünden her gün babasından azar işitip sadece ders çalışması söyleniyordu. Herkes gibi normal olmak istemişti, sadece mutlu olup anın tadını çıkarmak ama ailesine göre ilk öncelik her zaman ders çalışmaktı.
Bir gün bile olsa babasının kendi saçlarını okşadığını ya da annesinin ona sevgi sözcükleri ile yaklaştığını hatırlamıyordu Hendery. Her seferinde yemekten sonra ya da okula geldikten sonra odasına çıkıp ders çalışması söylenerek yanlarından uzaklaşmasını sağlarlardı. Hepsinin ailecek tek buluşabildikleri yer yemek masasıydı ve Hendery bu anı uzatmak için elinden geldiği kadar yavaş yemek yerdi. Şimdi ise kendisini buradan tamamen yollamak ve bir daha görmemek istiyorlardı.
Daldığı düşüncelerden odasının kapısının tıklatılması ile sıyrıldı ve göz yaşlarını silerek kapıyı tıklatan kişiye içeri gelmesini söyledi çünkü biliyordu ki bu ablasıydı, ailesi asla kapısını tıklatıp da içeri gelebilmek için izin istemezdi. Kapının aralanıp da ablasının içeri girmesi ile yatakta oturur pozisyona geldi.
-Hendery, üzgünüm bebeğim. Bunu istemediğini bilmiyordum çünkü babam aradığında senin de bunu çok istediğini söylemişti ve ben de seni mutlu edebilmek adına bunu hemen kabul ettim. Sana danışmam gerekirdi hatalıyım.
-Hayır abla, sana kızgın ya da sinirli değilim, sadece hayatımın ve okulumun iyi gittiği bir dönemde kendimi en mutlu hissettiğim anda arkadaşlarımdan , okulumdan koparak başka bir ülkeye gitme fikri beni delirtiyor. Üstüne üstlük fikrimin alınmadan böyle bir şeye karar verilmesi ise daha öncekiler gibi beni üzmekten başka bir işe yaramıyor.
-Babamı biliyorsun hayatım, annemi de. Bunu başta kabul etme nedenim senin benimle daha mutlu olacağını düşünmekti çünkü senin yaşadığını ben de yaşadım Hendery. Ne kadar geri kafalı, korumacı olduklarını, aşırıya kaçtıklarını ya da seni kısıtladıklarını ve sevgi göstermediklerini biliyorum. Bunun için üzgünüm, ebeveynlerimizi kendimizin seçmesini çok isterdim oysa çünkü bunları haketmiyoruz.
-Teşekkür ederim abla, beni anladığın için teşekkür ederim. Şu koskoca evde beni anlayan tek kişi sensin ve inan bende değerin çok fazla. Gitmek istemiyorum ama bunu nasıl engelleyeceğimi de bilmiyorum.
-Üzgünüm Hendery ama bunu engelleyemezsin. Ne kadar istesem de ben, sen ya da herhangi biri bunu engelleyemez.
Ablası Hendery'e uzanarak onu kollarının arasına almış ve iki kardeş o gece uzun uzun birbirlerinin kollarında dinlenirken Hendery, Xiaojun'dan gelecek herhangi bir arama veya mesajı beklemişti yine de sadece beklemekle kalmıştı çünkü sabah olduğunda büyük olandan hiçbir iz yoktu.
Sizleri çok seviyorum bebişler💖💗💓💕💘💞
Evet Xiaodery istendi o yüzden ilk yeni bölümü buna attım. Yarın da diğer kitaplara yeni bölümler gelecek. Sizce Xiao nerede veya ne yapıyor?? Ah Hendery ah neler çekiyorsun be evladım🥺🍼💦

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗼𝗵 𝗱𝗮𝗱𝗱𝘆!/ 𝘅𝗶𝗮𝗼𝗱𝗲𝗿𝘆
FanfictionXiaojun, okulda gördüğü kendinden küçük sevimli çocuğa tutulmuştu, uzun arayışlar sonucu Instagram'ını bulduğu bedenin bir kink hesabı olduğunu öğrendiğinde onun sahibi olabilmek için Hendery'e mesaj attı. WayV Xiaojun&Hendery