20𝘈𝘯𝘥 𝘐'𝘮𝘢 𝘭𝘦𝘵 𝘵𝘩𝘦𝘴𝘦 𝘣𝘶𝘭𝘭𝘦𝘵𝘴 𝘵𝘢𝘭𝘬 (𝘠𝘦𝘢𝘩, 𝘺𝘦𝘢𝘩)

1.8K 155 132
                                    


Smut

Hendery dün gecenin ardından kızarık yanakları ile okul kapısından içeri adım atmaktaydı. Dün gece Xiaojun'a bir kaç çıplak fotoğrafını göndermiş üstüne üstlük ses kaydı da atarak işlerin kızışmasına neden olmuştu. Asıl sorun bu değildi asıl sorun Xiaojun'un kendisine penisinin fotoğrafını yollamış olması ve böylelikle kendisini uzunca bir süre tatmin etmek zorunda kalmış olmasıydı.

Bunun ne kadar normal bir şey olduğunu bilse de dün gece kendine Xiaojun'un fotoğrafı yüzünden dokunmuş olması yanaklarının kızarmasına ve kendisini aptalca hissetmesine neden oluyordu. Arkasından adının seslenilmesi ile daldığı derin düşüncelerden çıkmış ve kızarık suratını arkadaki Yukhei'ye çevirmişti.

Yukhei yanakları kızarmış ve baygın gözlerle kendisine bakan beden ile endişelenmiş ve elleriyle omuzlarını tuttuğu çocuğu sarsmıştı bir süre. Tabii Hendery'nin kendisine ne yaptığını sorması ile biraz da olsa rahatlayarak elinin altındaki bedeni sarsmayı bırakmış ve ellerini omuzlarından indirmişti.

-Napıyorsun Yukhei?

-Yanakların kıpkırmızı ve baygın gözler ile bakıyorsun sadece endişelendim Hen. Neyse ki iyisin sanırım, değil mi?

-İyiyim ben sadece sabah olduğundan dolayı olmalı, pek uykumu alamadım da.

-Peki, hadi sınıfa gidelim yoksa Bay Kang bizi fena azarlayacak.

-Tamam gidelim.

İkili konuşarak ve gülüşerek sınıflarına adımlamışlar ve her zamanki gibi yan yana oturarak sıralarına geçmişlerdi. Herkes bu ikiliye imrenir, uzunca bir süreden beri arkadaş olduklarını bilmelerine rağmen aralarındaki ilişkiyi başka bir şekilde isimlendirip ikilinin arkasından dedikodu yaparlardı.

Tabii Yukhei arkalarından söylenen her bir cümleden ve üzerlerindeki gözlerden haberdardı. Sadece kimseyle sorun yaşamak istemiyordu ki bu sadece Hendery'i hayal kırıklığına uğratmak olurdu ve Yukhei bir kez daha en yakın arkadaşı ile arasına soğukluk girsin istemiyordu. Bu yüzden duyduğu her şeyi duymamış, üzerlerinde hissettiği gözleri görmemiş gibi davranıyor kısacası takmıyordu.

Dersler birer birer geçmiş ve Hendery asla yerinden kıpırdamayarak, sınıftan ayrılmayı reddederek tüm gününü sırasında geçirmeyi planlıyordu ki kapıda gördüğü sarı- biraz da bal rengi- saçlı tanıdık beden heyecanlanmasına, göğsünün sıkışmasına ve derin derin nefesler alıp vermesine sebep olmuş en sonunda ise kafasını sırasına gömerek kapıdaki bedenin kendisini farketmemesini ummuştu.

Eh Hendery pek şanslı bir çocuk değildi ve her isteği gerçekleşmediği gibi bu da olmamıştı. Saçını okşayan parmaklar ve tanıdık erkeksi koku ile başını gömdüğü sıradan kaldırmak zorunda kalmış ve yüzünün yakınındaki tanıdık yüz ile karşılaşmıştı. Xiaojun bütün ihtişamı ile karşısındaydı asıl sorun bu değildi Hendery emindi ki sınıftaki ve koridordaki tüm gözler ikisinin üzerindeydi. Odak noktası olmaktan nefret ettiği gibi insanların kendisine böyle bakıp daha sonrasında bir şeyler sormasından da nefret ediyordu Hendery ve bugün kesinlikle yüz binlerce kız yanına gelecek ne olduğunu soracaktı.

-Bebeğim?

-Hı efendim.

-Tüm gün benden saklanmayı düşünüyordun demek ama bak seni buldum.

-Ben aslında şey kendimi iyi hissetmediğim için bir yere ayrılmıyordum sınıftan o yüzden görüşemedik.

-Ne kadar da yalancı bir bebeksin sen öyle, utanmaz.

-Xiaojun-ah herkesin içinde böyle seslenmesen mi? Herkes bizi izliyor ve şey bundan hoşlanmıyorum.

-Bir şartla bebeğim, bu derse girmeyecek ve benimle geleceksin. Dün gece söz verdiğim gibi soyunma odasında ikimiz baş başa olacağız.

𝗼𝗵 𝗱𝗮𝗱𝗱𝘆!/ 𝘅𝗶𝗮𝗼𝗱𝗲𝗿𝘆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin