いちごロリポップ
𝖈𝖎𝖑𝖊𝖐𝖑𝖎 𝖑𝖔𝖑𝖎𝖕𝖔𝖕Hafif esen rüzgar, toprak ve çimen kokusunun emanetini upuzun bir yolculuk boyunca benliğine karıştırdığında dinlenmek için genç kızın burun kemerini hedef almıştı.
Aralık olan camdan narince süzülen hava akımı İseul'ün yüzüne çarptığında genç kızın gözleri, ani nem kaybı ile dolmuştu. Gözlerinin durumuna tezat İseul'ün tebessümü tüm odayı ısıtırken istemeden dökülen incilerini silip devam etmişti okuduğu kitaba.
Kendini veremediği satırlarda gözlerini gezdirirken kafasının bu kadar bulanık, aynı zamanda bu kadar mayhoş hissetmesine anlam veremiyordu. Ciğerlerinde hapis tuttuğu nefesini aniden özgür kılıp kitabını yanındaki sehpaya bırakmıştı.
Oturduğu yumuşacık koltuğa sanki mümkünmüş gibi daha da çok sinerken kalp atışlarının bir anda hızlanmasına anlam veremiyordu. Tüm bedeni tüy gibi hafifleşirken görüş alanının bulanıklaştığını hisseti.
Dünyadan hafif hafif kopuyordu adeta. Kendi bedenine ilk defa yabancı hissetmişti. İyi bir yabancılıktı sanki bu.
Orada kısa bir süre düşünceleriyle boğuştuktan sonra genç kızı gerçek dünyaya telefonunun alarmı getirmişti.
Koşaradım odasına gidip hızlıca hazırlandığında hafif bir telaş hakimdi bedenine. Kendi kendine bir yandan kızıp bir yandan asla unutamadığı sorumluluklarından birinin nasıl aklından çıktığını anlamaya çalışıyordu.
Kütüphaneden ödünç aldığı kitabın teslim tarihi bugündü ve genç kız, alarmı olmasaydı son kalan yarım saatini oturarak harcayacaktı.
Evdinden hızlıca çıkıp neredeyse koşarak otobüs durağına ulaşmıştı. Sanki soluk almayı yeni hatırlamış gibi hızlı ve kesik aralıklarla ciğerlerini oksijenle ödüllendirirken arkasındaki elektrik direğine yaslanmış, anca sakinleşebilmişti.
Bineceği otobüs genç kızın şansına hemen gelmiş, beklentilerini hızlı karşılaşmıştı. Haftasonu olmasına rağmen tozların hakim olduğu yolları hızla aşmış az önce acelenim hüküm sürdüğü adımlarının yerini rahatlık almıştı.
Geç kalmadığına sevinerek az önce kitabı teslim ettiği kütüphaneden çıkmıştı. Şimdi ise hazır dışarıdayken birazcık hava almak için kütüphanenin yanındaki kafeye doğru yürüyordu.
Toz pembenin yayıldığı gökyüzündeki bulutlar turuncu ile yansırken kapısına yeni ulaştığı kafenin şirinliği, bulunduğu fotoğraf karesini daha da nefes kesici bir hale getirmişti.
İnce parmaklarını büyük kapının kulbuna yaslayıp kendine çektiğinde karşısındaki beden ile eş zamanlı hareket etmiş, ve çarpışmışlardı.
Taeyong, karşısında kim olduğunu göremeden hızlıca döktüğü kahve için özürlerini iletmeye başlamıştı. Hatta öyle hızlı konuşmuştu ki karşısındaki bedenin İseul'e ait olduğunu genç kız bileklerini kavrayınca anlamıştı.
"Ben gerçekten çok üzgünüm, önüme bakmıyordum. İnce de giyinmişsin üşüteceksin şimdi benim yüzümden."
Taeyong'un yetişemediği cümleleri genç kızın gülmesini sağlarken uzun bir sürenin sonunda genç oğlanı sorun olmadığına ikna edebilmişti.
İseul minik kafeye girip hızlıca iki kahve aldığında koşaradım ışıklandırmaların yanında duran bedenin yanına doğru ilerlemeye başlamıştı. Sürekli karşılaşmaların aksine bu sefer genç oğlanı yakından incelerken keskin yüz hatlarına rağmen sevimli bir yüzü olduğunu fark etmişti.
Elindeki kahveyi Taeyong'un ellerine tutuşturup yürümeye başladığında yeni susmuş olan oğlan yeninden söylenmelerine başlamıştı. Konuşarak genç kızın peşinden gelirken sesine hafif mahçubiyet hafif, sahte bir kızgınlık tonu hakimdi.
İseul, Taeyong'un bu haline kıkırdaması oğlanın dikkatini çekmiş olacak ki susmaya karar vermişti.
Bahardan geriye kalan soğuk tekrar kendini belli ederken İseul omuzlarına narince bırakılan kumaş parçasıyla irkilmişti. Şaşkın bakışları hedefini bulamayıp rastgele bir yerlere çarptığında genç oğlan gözlerini sakinmiş gibi karşıya dikerek İseul'e üşütebileceğini söylemişti.
Çok geçmeden ortaya atılan küçük bir laf, iki genci sohbetin en güzel rengine bulamıştı. Adımları yavaşlamış, konuşmaları hızlanmıştı. Farkında olmadan birçok alana ilgilerini ortak olduğunu fark etmişlerdi.
Fakat her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi sonsuz görünen konuşmaları İseul'ün evinin önüne gelmeleri ile son bulmuştu.
Genç kız üzerindeki ceketi asıl sahibine verip ufak bir teşekkürün ardından evine girecekti ki adımlarını Taeyong'un hafif ses tonu kesti.
"İseul-"
Genç oğlanın anında yok olan cesareti ile kız, bedenini Taeyong'a çevirdi. Pekala devam etmeliydi artık oğlan.
"Yarın, tekrar buluşmak ister misin? Özür niyetine,"
Sağ elini kaldırıp söz verirmişçesine bir havaya girmişti genç oğlan.
"bu sefer kahve olmayacak."
iyi okumalar.
en sevdiğiniz kahve türü nedir?
bir önceki bölüme bakmayı unutmayın lütfen<3 bu bölümü yazarken çok zorlandım nedense. bir haftadır yazıp yazıp siliyorım😣
kendinize iyi bakın
love y'all💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
converse ❦ Lee Taeyong
Fiksi Penggemarcₒₙᵥₑᵣₛₑ❧ Taeyong'un hayatı, gördüğü bir çift converse ile değişmişti. ˢ̶ᵗ̶ᵃ̶ʳ̶ᵗ̶ ̶ˡ̶ᶤ̶ᶰ̶ᵉ̶ ̶°̶ ̶¹̶⁴̶ˑ̶⁰̶⁶̶ˑ̶²̶⁰̶