いちごロリポップ
𝖈𝖎𝖑𝖊𝖐𝖑𝖎 𝖑𝖔𝖑𝖎𝖕𝖔𝖕𝒅𝒐𝒏'𝒕 𝒇𝒐𝒓𝒈𝒆𝒕 𝒎𝒆
Ne kadar zaman geçmişti görüşmeyeli? Yıllar, sulara özenip hızla akarken, bu kadar kolay mıydı onu unutabilmek İseul için. Bir fotoğraf ile gömebilmişti onu kitabın tozlu sayfalarına. Halbuki verilen o küçük sözler, birbirinden ayrılmayacak o eller? Hepsi kolayca süpürülmüştü ağır ve kirli bir halının altına.
Yıllardır biriken incileri yavaş yavaş yanaklarından süzülürken suçluluk duygusu, çürüyen yapraklar gibi esir almaya başlamıştı kızın vücudunu.
"Ne kadar, ne kadar acı verse de hatırlayacağım seni."
İseul'ün beyninde bir şimşek gibi çarpan bu cümle onu sersemleştirirken, bir eli ile az önce söküp aldığı kitabın bulunduğu raftan destek aldı.
Tutamamıştı sözünü, gözlerinin önüne gelen sima ile kalbine yüzlerce minik cam parçası batar gibi hissederken elleri ile başarabileceğini düşünerek savurmaya çalışmıştı acımasız duyguları.
Çenesinden süzülüp, usulca ilerleyen birkaç damla nem, titreyen parmaklarının arasında duran resmin üzerine düştüğünde bir sürü düşünce renkle alevlenmişti adeta.
Hayır, genç kız onu unutmamıştı. onun verdiği acıyı unutmuştu. En çok ta bu yaralıyordu onu her koşulda.
Kanayan güneşin vurduğu perde rüzgarın desteği ile havalandığında buruna erişemeyen o koku yapraklara değil, birçok kişinin ezip geçtiği o anılara aitti.
"İseul!" genç oğlanın ses renginden duymayı o kadar çok sevdiği ismi, artık acı veriyordu ona.
Genç kız gözlerini oğlanın bakışlarına taşıdığında karşılaştığı tek şey, uzun zamandır tek damla akıtmayan gözlerin hayal kırıklığı ile dolu dolu parladığıydı.
Göz pınarlarına nemle harmanlanmış olan bedenin titreyen sesi, İseul'ü bir çırpıda mahvederken zar zor birleştirdikleri ellerine bakabilmişti.
"Sen gidersen ben ne yaparım? Kimsem yok ki senden başka."
Oğlanın sözlerini onları sadece görerek tanıyan birisi duysaydı oldukça şaşırabilirdi. Bu iki gencin anlaşabildiğine kimse tanık olamamıştı çünkü.
Onlarla olan, atışmalarının içlerine gömdükleri sevgileriydi. her ne kadar anlaşamıyor gibi görünseler de ruhları kenetlenmişti çoktan birbirine.
"Biliyorum, benim de senden başka kimsem yok ama yapamadım. Karşı koyamadım ona. Haklarını kullanarak beni buradan aldırmak istiyor."
Kızın gözlerinden firar eden damlacıklar ses tellerine karıştığında genç oğlan sarmalamıştı küçük bedeni kolları ile.
"Çok umurundaymış gibi bizim için daha iyi olacağını söyleyip duruyor ama ben daha iyisini istemiyorum ki."
İseul'ün tizleşen sesinin seviyesi hafifçe şiddetlenirken oğlanın yapabildiği tek şey saçlarını okşayıp sessizce iç çekebilmek olmuştu.
Ne olduğu anlaşılmayan bir şekilde genç kız kolunda hissettiği bilekle ani bir şekilde kapısı açık olan arabaya sürüklendiğinde suratına sertçe kapanan kapı, üzerine kilitlenmişti.
Genç oğlan kapalı olan cama koşup sol elini cama yasladığında çalışan motor daha da korkutmuştu iki ruhu.
Oğlanın nefesinin sıcak dumanı camı buğularken İseul elini oğlanın elinin üzerine koymuş, ve ağzını okuyarak anladığı cümleyi beynine kazımıştı.
"Beni unutma."
Genç kız burnunu çekerek hızla kafasını sallarken araba yavaşça hareket etmiş ve genç oğanın eli nazikçe kaymıştı avuçlarının içinden.
O zaman aralarındaki engel, sadece bir cam parçasıyken kısa bir süre sonra kilometrelere dönüşmüştü.
Parmakları ile oynamaya başlamış olan İseul ise yüzlerce kez aynı cümleyi tekrarlamıştı.
"Ne kadar, ne kadar acı verse de hatırlayacağım seni."
bölüm sonu~
beklettiğim için çok üzgünüm👉👈
arada medyaya bu şekilde hoşuma giden şarkıları koyacağım, belki beğendiğiniz bir tane olur~
tahminleriniz var mı?🍡
kendinize iyi bakın🧚♀️
love y'all💗🕊️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
converse ❦ Lee Taeyong
Fanfictioncₒₙᵥₑᵣₛₑ❧ Taeyong'un hayatı, gördüğü bir çift converse ile değişmişti. ˢ̶ᵗ̶ᵃ̶ʳ̶ᵗ̶ ̶ˡ̶ᶤ̶ᶰ̶ᵉ̶ ̶°̶ ̶¹̶⁴̶ˑ̶⁰̶⁶̶ˑ̶²̶⁰̶