"Dinle, Bakan Ross kongre onur madalyası sahibi. Seninkilerden bir fazla." Dedi Rhodey, Sam'e. Ayakta durmuş tartışıyorlardı. Tony koltuğa uzanmıştı ve Steve de elindeki kitabın sayfalarını karıştırıyordu.
Wanda ve Vision diğer bir koltuktaydı ve Natasha da hemen Tony'nin ayak ucunda duruyordu. Ay Tanrıçası Selene ise ayakta, kollarını göğsünde bağlamıştı. Sırtını duvara yaslamış Steve'i izliyor ve bu tartışmada kimin haklı olduğunu çözmeye çalışıyordu.
"Tamam bunda anlaştık diyelim." Dedi Sam, o sırada Tony gözlerini devirmiş; Steve de derin bir nefes almıştı. "Sıradan bir suçluymuşuz gibi peşimize düşmeleri ne kadar sürer?"
"117 ülke bunu imzalamak istiyor, 117 Sam. Ve sen diyorsun ki sorun değil, hallederiz-"
"Daha ne kadar ikili oynamayı düşünüyorsun?-"
"Aslında bir denklemim var." Diye araya girdi Vision. Herkes ona dönmüştü, Selene hariç. O, Steve'i izliyordu. Derin bir nefes aldı ve Vision'a baktı sonra.
"Şimdi sorun çözülür işte." Dedi Sam.
"Bay Stark, Iron Man olduğunu ilan ettiğinden beri, sekiz senedir, geliştirilmiş kişilerin sayısı da katlanarak çoğaldı. Ve aynı zaman zarfında dünyanın sonunu getirebilecek olayların sayısı da eşit oranda arttı."
"Yani bu bizim suçumuz mu?" Diye sordu Steve.
"Yani sebep sonuç ilişkisi olmuş olabilir." Diye yanıtladı Vision. "Söylemek istediğim gücümüz mücadeleye yol açıyor, mücadele çatışmayı körüklüyor. Çatışma da felaketi doğuruyor. Gözetimse... Gözetim düşünmeden reddedilebilecek bir fikir değil."
"Tony." Dedi Natasha uzanan Tony'e bakıp. "Nedense alışılmadık bir şekilde aşırı sessizsin."
"Çünkü o kararını verdi bile." Dedi Steve, Tony'e bir bakış atıp.
"Beni çok iyi tanıyorsun." Dedi Tony ve yattığı yerden usulca doğruldu, başını ovaladı. "Aslında eloktromanyetik bir baş ağrısıyla uğraşıyorum. Olan biten bu Yüzbaşı, sadece acı. Ve sıkıntı." Mutfağa doğru yürüdü. Kendine bir bardak alıp lavaboya baktı. "Kahve telvelerini lavaboya kim döküyor? Motosiklet çetelerine otel hizmeti mi veriyorum?"
Cebindeki teknoloji üstü telefonunu çıkardı ve birkaç tuşa basarak bir hologram çıkmasını sağladı. Genç bir oğlan çocuğunun hologramıydı, gülümsüyordu. "Bu, Charles Penson. Harika bir çocuk. Bilgisayar mühendisliği mezunu. Not ortalaması 3,6. Parlak bir işi vardı. Sonbaharda Intel'e geçecekti. Ama masa arkasına geçmeden önce biraz deneyim kazanmak istedi." Dedi ve kendine bir bardak kahve doldurmaya koyuldu. "Dünyayı görmek, belki de işe yaramak. Charles, Vegas'a veya Fort Lauderdale'e gitmedi. Ben öyle yapardım. Paris'e veya Amsterdam'a da gitmedi. Eğlenceli olurdu. Yaz mevsimini fakirler için evler inşa ederek geçirmeye karar verdi. Sokovia'da. Sanırım fark yaratmak istedi. Bunu hiç bilemeyeceğiz çünkü birilerini haklamak için üzerine bina düşürdük." Kahvesinden bir yudum aldı. "Burada karar verme sürecinde değiliz. Kontrol altında tutulmalıyız. Nasıl olursa olsun. Ben varım. Kısıtlamları kabul etmezsek sınırsız oluruz ve kötü adamlardan bir farkımız kalmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐄𝐋𝐄𝐍𝐄 • 𝐒𝐭𝐞𝐯𝐞 𝐑𝐨𝐠𝐞𝐫𝐬
Fanfictionİyilik her zaman olduğu gibi yenilmişti ve dünyayı yine sevgi kurtaramamıştı. İyiler daima kazanır sözü de yalnızca masallarda kalmıştı. Yunan mitolojisindeki Ay Tanrıçası Selene'in MCU'ya uyarlamasıdır.✨