| 8. Bölüm |

2.7K 239 60
                                    

"İnanamıyorum, güzellik Tanrıça'sını tahtından eden o güzellik bu gün ölebilir demek de ne oluyor?" Diye hayretle konuştu Tony Stark

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"İnanamıyorum, güzellik Tanrıça'sını tahtından eden o güzellik bu gün ölebilir demek de ne oluyor?" Diye hayretle konuştu Tony Stark. Hala inanamıyordu, böyle bir güzellik ölse haksızlık olurdu. Az önce düello hakkındaki tüm gerçekleri, yanlarına gelen ufak bir çocuktan öğrenmişlerdi.

"Kes sesini Stark, ortalık karışık zaten. Bir de sen germe insanları." Dedi Natasha Romanoff.

"Kıskanma, Romanoff. Kız senden güzel diye ölmesi işine gelir değil mi?" Dedi Tony gözlüğünü havalı bir şekilde gözüne iterek. Tony sözünü bitirdiği anda Natasha tarafından yüzüne bir yumruk yemişti. "Cümleni tekrar etmek ister misin?"

"Hayır, almayayım ben." Dedi Tony çenesini ovalarken. Bu kadının eli gerçekten ağırdı. Natasha kızıl saçlarını savurarak hala bir şeyler atıştırmaya çalışan Clint'in yanına oturdu. "Kıtlıktan çıkmış gibi yeme şunları."

Ağzı dolu dolu konuştu Clint. "Ama buradaki her şey çok güzel."

"Ne dediğini anlayan var mı?" Dedi Tony, Clint'in ağzından fırlayan kırıntılara yüzünü buruşturarak bakarken.

"Sanırım bize bir şey anlatmaya çalışıyor." Dedi Bruce. Gözlerini devirdi Clint ve ağzındaki lokmayı bitirdi. "Buradaki her şey çok güzel dedim."

"Sana katılıyorum Barton. O güzelliklerin başını da Selene çekiyor." Dedi yine hülyalı hülyalı Tony.

"Senin Pepper'la bir ilişkin olduğunu sanıyordum." Dedi Bruce.

"Beni en son evden atmıştı, şu an onun benimle aynı ilişki sınırlarında olduğunu sanmıyorum. Hem göz göre göre bu güzelliği kaçıramam. Anlarsın ya, güzel bir kaçamak fena olmaz."

"Stark!" Diye sesini yükseltti yine Natasha. Omuzlarını silkti Tony ve sıkıntılı bir şekilde oturan, kaşları çatılmış, gerginliğinden ötürü kasları iyice kendini belli etmiş, göğsü hızla inip kalkan ve iki elini de dizlerinin üstünde yumruk yapmış Steve'i gösterdi. "Nesi var bunun?"

Adamın elleri sıkılmaktan bembeyaz olmuş ve parmak boğumları ise hafif mora dönmüştü. Tüm grup ona ne olduğunu anlamaya çalışırken onun aklı ise tek bir kişideydi. Selene'de.

Onun ölmesini bırak, herhangi bir zarar görme ihtimali bile adamı deli etmeye yetiyordu. Ki Selene bugün o düelloda yenilirse rakibi onu bağışlamadıkça ölmek zorundaydı. Ama içi hiç rahat değildi çünkü az önce kulak misafiri olduğu konuşmalar sayesinde artık rakibinin onu bağışlamayacağına adı kadar emindi.

Bir şeyler yapmalıydı. Ama ne? Böyle eli kolu bağlı oturmak kanına dokunuyordu ki hele söz konusu Selene'ken. Onu yeni tanımış olabilirdi ama hislerini sanki ezelden beri taşıyordu içinde. Nedenini bilmiyordu ama kendini bildi bileli Selene'e aşık gibi hissediyordu. Hislerini garip buluyordu ama aslında kehanetten ötürü böyle olduğunu bilmiyordu. O yüzden biraz kafası karışık olsa da şu an ilgilendiği tek şey kalbiydi, kalbine taht kuran kadındı.

𝐒𝐄𝐋𝐄𝐍𝐄 • 𝐒𝐭𝐞𝐯𝐞 𝐑𝐨𝐠𝐞𝐫𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin