Milattan Sonra 976
Ravenclaw şatosu, İskoçya.
"GODRIC!"
Yaklaşık on yıldır aile dostlarına ait olan Ravenclaw şatosunda babası ile birlikte yaşamakta olan on yaşındaki Godric Gryffindor, Ravenclaw'ların kendisinden iki yaş küçük kızı Rowena'yı gülüp elinden tutarak az evvel devirdikleri zırhtan uzaklaştırıp devasa binanın içerisindeki koridorlarda koşarak zindanların girişindeki kolona doğru götürüp gülmeye başladı.
"Bunu yapmamamız gerekirdi! Çalışanların büyücü olmadığını biliyorsun, yakalandığımızda bütün düzenimiz alt üst olacak!"
"Evet, Rowena. Peki şu ana kadar kaç kez yakalandık?" Baş parmağı ile işaret parmaklarını birleştirip iki O şekli yapan Godric, elini gözlerine götürdü. "Aynen öyle, sıfır."
"Evet, ama elbet bir gün yakalanacağız!"
"Bu kadar huysuz olursan ve ses çıkarırsan yakalanırız tabii!"
Sekiz yaşında olmasına rağmen Godric'in, içinde en az kırk yaşında huysuz bir cadının ruhunun olduğuna yemin edebileceği Rowena Ravenclaw iç çekti ve fısıltıyla konuşmaya devam etti. "Babam boşu boşuna büyü yapmamamız gerektiğini defalarca anlattı. Şatoda Muggle'ların çalıştığını da biliyorsun, ne demeye kendini ve beni riske atıp durduğunu anlayamıyorum, Godric."
On yaşındaki bir çocuğun ağır kelime haznesi ile kurulmuş cümleleri her duyduğunda yaptığı gibi minik Godric, Rowena'ya ağzını alaycı şekilde oynatarak elini kızın yüzüne uzatıp hafifçe ittirdi. "Çünkü eğlenceli. Ve kırk yaşında olmasaydın sen de eğlenebilirdin."
"Bir kere-"
"GODRIC!" Godric'in babasının gürleyen sesini duyduklarında her ne kadar az önce dalga geçiyor olsa da çocuk, kızın elini tutarak olabildiğince hızlı şekilde bulundukları yerden uzaklaşmaya çalıştı, ancak nafileydi. Henüz birkaç metre uzaklaşmışlardı ki önlerindeki uzun, iri yarı bir çınarı andıran figürün bacaklarına çarptılar.
Otuzlu yaşlarında, kızıl saçlı, mavi gözlü ve oldukça yakışıklı bir şövalye olan Baldric, normalde oğlunun şakalarına müsamaha gösteren biriydi ancak en son yaşanan olay sınırlarını epey zorlamıştı.
"Merhaba baba. Biz de tam sesin geldiği yere bakmaya gidiyorduk."
Rowena, tüm masumiyeti ile gülümseyen çocuğa doğru eğilip fısıldadı. "Berbat bir yalancısın."
"Şşt!"
Alnını ovalayan Baldric, sabırla iç çekti. "Rowena, annen seni görmek istiyor."
Azar işiteceğinden adı gibi emin olan arkadaşına bir bakış atan küçük kız, reveransını yaparak Baldric'i onayladıktan sonra hafifçe Godric'e doğru fısıldadı. "Eğer ki seni şövalyelere talim kuklası yapacak olursa babamla konuşurum." Ardından endişeli şekilde arkadaşına bakarken devasa şatonun koridorlarında gözden kayboldu.
Baldric derin bir nefes alıp elini gür sakallarına götürdü. "Açıklamanı bekliyorum, Godric."
"Dedim ya, biz de..." Babasının öfkeli bakışlarından dolayı korkmuş olsa da geri adım atmak doğasında yoktu. Godric Gryffindor, korkusuz biri değildi ancak küçük yaşına rağmen cesareti nam salmıştı. Bu nedenle babasının karşısında ezilip büzülmek yerine içinden nasıl geliyorsa öyle davrandı. "Sadece biraz eğlenmek istemiştim. Rowena'nın konuyla bir ilgisi yok, hatta yapmamamı söyleyip durdu."
Oğlunun kafasının arkasına şaplak attıktan hemen sonra saçlarını karıştıran babasının tuhaf tuhaf bakmasının üstüne Baldric yeniden gür ve hırıltılı sesiyle konuştu. "Şakaların bir sınırı vardır, Godric. Yakalandığımızda hem kendi hem de Rowena'nın hayatını riske atmış olursun."
"Ama bunun hiçbir sorunu-"
"Muggle'lar daha normal hayvanların görünüşlerine alışamamışlarken toplantı odasına burnuk saklamak büyük bir sorun, evlat." Sabırla iç çektikten sonra zırhı kadar olmasa da üzerinde bolca metalin bulunduğu kıyafetlerini şakırdatarak diz çöküp oğlu ile aynı hizaya geldi. "Annene olanları biliyorsun, neden burada yaşadığımızı da biliyorsun. Büyücü olduğunuz anlaşılırsa sizi ne ben ne de Lord Ravenclaw kurtarabiliriz."
"Rowena'nın bir-"
Baldric elini hafifçe kaldırarak oğlunun mazeretini yarıda kesti. "Arkadaşını korumaya çalışmanla gurur duyuyorum, oğlum, ancak bunu kendini feda ederek yapmamalısın. Ölü bir adamın kimseye bir yaratı dokunmaz." Godric'in omzunu hafifçe sıktıktan sonra tekrar ayağa kalktı Baldric. Godric'in sırtına elini dayayıp hafif şekilde ilerletti. "Bu kadar yüklü enerjini ileride işe yarayacak şeylere harcamamız daha iyi olacak gibi."
Godric anlamayarak kaşlarını çattı. "O ne demek?" Ardından imayı anladığında heyecanla konuştu. "Sonunda bana düello yapmayı mı öğreteceksin?" Godric'in babası, Muggle'lar için efsanevi bir şövalye olmasının yanı sıra büyücü dünyasında da oldukça iyi tanınan bir düellocuydu. Godric'in gizlice dinlediği toplantılardan birinde duyduğuna göre tek başına aynı anda on kara büyücüyü alt edebilen bir adamdı babası ve bu nedenle sadece isminin duyulması bile karanlık büyücülerin korkudan titremesine neden oluyordu.
"Eğer bundan sonra şakalarını abartmamakta ve ne kendi ne Rowena ne de bir başkasının hayatını riske atmamaya söz verirsen."
"Şeref sözü! Peki ne zaman asa alacağız? Şimdi Ollivander's'a mı gidiyoruz yoksa?"
Oğlunun bitmeyen sorularına karşılık gülerek zaten çocuğun yüzünün yarısını kaplayan koca elini ağzına kapatarak hafifçe sıkıp sevdi ve susmasını sağladı. "Az evvel ne dedim ben?" Kapanmış olan ağzının ardından konuşmaya çalışan oğluna fısıldayarak devam etti. "Talim saatlerinde gelip beni ve şövalyeleri izleyeceksin. Boş olduğum zamanlarda da ikimiz orman yürüyüşlerine çıkarak hem düellolar hem de kılıç eğitimin üzerinde çalışacağız. Ama bir tek kötü şaka daha yaparsan..."
O sırada babasının gevşettiği elini yüzünden ittiren Godric, babasının sözünü keserek heyecanla, nefes nefese konuştu. "Yapmayacağım. Bundan sonra yapacağım şakalar sadece kötü koku bombaları gibi şeyler olacak, söz veriyorum. Peki ejderha görmeye gider miyiz? Sen hiç ejderha gördün mü? Peki ya..."
Baldric oğlu ile talim alanına doğru uzaklaşırken sesleri git gide duyulamaz hale geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Four Fouders
FanfictionHepimiz Hogwarts'ı biliyoruz. Rowena Ravenclaw'un rüyasında bir yaban domuzu görerek arkadaşları ile inşa etmeye karar verdiği ve adı dünyanın her bir köşesine nam salmış ilk Cadılık ve Büyücülük Okulu. Peki Harry Potter kendi hikayesi ile bize bu...