------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
UYARI:Okuyacak olduğunuz yazı, herhangi bir şekilde Bloomsbury Yayınevi, J.K.Rowling ya da Wizarding World Franchise'ına ait olmamakla birlikte bir hayran kurgusudur. Okuyacağınız yazıda ağır bir dilkullanımı, argo ve küfür, yüksek betimlemeler bulunabilir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------Milattan Sonra 973
Gosburg Köyü. Fenland, İngiltere
On yaşındaki Salazar, ailesinin küçük kulübesinin dışından gelen bağırışmalar ile buz mavisi gözlerini açtığında fark ettiği ilk şey babası Saer Slytherin'in çoktan asasını almış, dünyalar güzeli annesi Edith'in ise bir yandan üç yaşındaki kız kardeşi Aldith'i susturup sakinleştirmeye çalışırken öbür yandan bir bohçaya mümkün olduğunca çok yiyecek ve giyecek doldurması olmuştur.
Neler olduğunu biliyordu; aynı kabusu doğduğundan beri yaşıyordu. Muggle'lar, büyüye sahip olmanın ve onu kullanmanın günah olduğunu düşünen büyü dışı insanlar, yeniden cadı avlarına başlamışlardı ve seslerin kulübeye yaklaşması ile ebeveynlerinin tedbirlerine bakılacak olursa bu sefer onların peşinde oldukları anlaşılıyordu.
Küçük kalbi bir davul gibi çarpmaya başladı.
"Anne korkuyorum." O anda beş yaşında olan diğer kardeşi Leticia ayağa kalkmış annelerinin bacaklarına sarılmıştı.
Edith'in yeşil ela gözleri, kendisi de korkuyor olmasına rağmen kızınınkilere takıldı. Güven verici şekilde gülümsemesine rağmen Salazar, annesinin kendisinin bile sarf ettiği sözlere inanmadığını biliyordu. "Korkulacak bir şey yok, canım, iyi olacağız." Ardından gözlerini çalışmayacaklarını bildiği halde korunma büyüleri yapan kocasına çevirdi. "Nasıl öğrendiler?
"Bilmiyorum. Salazar!"
Salazar çoktan ayaklanmış, annesine küçük Aldith'i yatıştırma konusunda yardımcı oluyordu. Muggle'ların neden geldiğini biliyordu ve minik bedeni, ailesini tehlikeye atmış olmasının bilinci ile sarsılmaya başladı. Titrek bir ses ile babasına cevap verdi. "Ben- ben böyle olsun istemedim. Sadece oyun oynamak istemiştim... Bir yılan vardı..."
"Sana dışarıda her hangi bir tür büyü kullanmaman konusunda ne söyledim ben?!"
Babasının sesindeki kızgınlık değildi ağlamasına neden olan. O kızgınlığın ardına saklanmış olan korku ve dehşetti.
"Ona bağırmayı kes! Daha on yaşında, nereden bilebilirdi?!"
Dışarıdaki sesler, köylülerin yaklaştığına işaret edecek şekilde daha da artmaya başladı. Salazar, evlerinin küçük camından dışarıdaki meşale alevlerinin ışığını görebiliyordu. "Burada işte! Cadının sığnağı! Yakın!"
Sessizce ağlayan ve titreyen Salazar, kendisinden çok da farklı bir durumda olmayan iki kardeşine sarıldı.
"Saer, ne yapacağız?"
Babası büyü yapmayı bırakıp onlara döndü. Salazar, kendisininkine benzeyen gözlerde kendisine yönelik bir kızgınlık ve çözüm parıltısı görmeyi bekliyordu; ne de olsa babası, onları bu gibi durumlardan kurtarmanın yolunu hep bulurdu. Ama bu bakış... Bu bakışta bu değerlerin hiçbiri yoktu. Onun yerine korku ve kabulleniş vardı. Yanına geldi ve sanki son defaymış gibi kızlarının saçlarını okşadı ve ardından Salazar'a baktı.
Ufak çocuk o gözlerde umutsuzluk hariç herhangi bir şey görmeyi yeğlerdi. "Kız kardeşlerini ve atı al ve kaç, Salazar. Anlıyor musun? Geriye bakma."
"Hayır!"
"Anneniz ve ben size daha sonra katılacağız." Oğlunun minik omzunu sıktıktan sonra ayağa kalkıp gözyaşlarına boğulmuş olan karısının yanına gitti. Sesini, onların duymaması için kısık seviyede tutmuş ola da Salazar, söylenenleri duymuştu. "Asanı Salazar'a ver. Benimkinden daha güçlü; ihtiyaçları olacak."
Her şey sanki hız tanrısı Hermes kontrolü ele almış gibi ilerliyordu. Edith'in Salazar'a talimatlar vermesi, çocuklarına son kez sarılıp öpmesi, Salazar'ın küçük kollarının arasındaki Aldith ve elini sıkı sıkı tutmakta olan Leticia ile arka kapıdan kaçması, Muggle'ların evlerine dalması ve babasının ona seslenerek kaçmasını söylemesi... Her şey yıldırım hızında gibiydi.
Ta ki...
"ANNE!"
"Leticia, hayır!" Salazar, Edith'in feryadı ile elini kendisinden kurtaran ve Saer'in cansız şekilde yerde yatan bedenine koşan beş yaşındaki kız kardeşi Leticia'yı yakalamaya çalıştı, fakat gördüğü manzara ile olduğu yerde donakaldı. Hiçbir yerini kıpırdatamazken elinden gelen tek şey, bulundupu uzak mesafeden köylülerin babasının cesedini ateşe vermesini ve ellerindeki yabalar ve meşaleler ile kız kardeşine doğru ilerlemelerini izlemekti.
Bir sonraki sahneyi ise görmek yerine bin kez ölmeyi yeğlerdi, ancak yaşadığı şokun etkisiyle kıpırdayamıyordu. İzlemekten başka bir şey yapamadı.
Annesi, köylülerin fırlattığı meşale ile kızının arasına cisimlendi. Acı içerisinde bağıran annesine sarılan Letica'nın yalvaran sesleri duyulabiliyordu. Edith, diri diri yanıyor olmasına rağmen kızını abisinin yanına yollamaya çalışıyordu. "Kaçın!"
Ama artık çok geçti. Köylüler, anne ve kız diri diri yanarken onlara yabalarını ve meşalelerini atmaya devam ediyorlardı.
"Çocuğu yakalayın! Şu tarafta!"
Salazar'ı hayata döndüren şey, kendisi gibi sahneyi görüp korku içerisinde annesini çağıran Aldith'in çığlıkları oldu ve kendisine gelerek kucağında üç yaşındaki kardeşi ile küçücük bedenini zorlayarak anne babasının son isteklerini yerine getirip, olanları asla unutmayacağına ve asla affetmeyeceğine dair kendisine yemin ederek kaçtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Four Fouders
Fiksi PenggemarHepimiz Hogwarts'ı biliyoruz. Rowena Ravenclaw'un rüyasında bir yaban domuzu görerek arkadaşları ile inşa etmeye karar verdiği ve adı dünyanın her bir köşesine nam salmış ilk Cadılık ve Büyücülük Okulu. Peki Harry Potter kendi hikayesi ile bize bu...