Salazar Slytherin | Bölüm 11

81 15 0
                                    


Milattan Sonra 996

Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu, İskoçya

Salazar sınıftaki sıralara bakıp başını salladı. Ders iyi gidiyordu; öğrenciler dikkatli ve neşeliydi ve şu ana kadar herhangi bir kaza olmamıştı. Bakışları otomatik olarak William'a döndü, ama Slytherin öğrencisi, iksirine dönmeden önce ona hızlı bir gülümsemeyle bakmakla yetindi. Salazar izlemeye devam etti, ancak kazaya meyilli olması ile ünlenen çocuk bir kez olsun ne yaptığını biliyor gibi görünüyordu. Belki de sonunda bir şey yok edilmeden bütün bir dersi yönetebilirlerdi. Sınıfın geri kalanı istikrarlı bir şekilde çalışıyordu, partnerleri ile konuşurken sesleri mırıldanmaktan daha fazla çıkmıyordu.

Ki bu da koridorlarda yankılanan seslerin çok net bir şekilde duyulmasına olanak veriyordu.
"Bu benim seçimim!"Salazar bir anlığına gözlerini kapattı. Sesi gayet iyi tanıyordu. Aniden fısıltıların ve gizli bakışların patlak vermesinden, öğrencilerinin de tanıdığını anlayabiliyordu. "Düzgün durun."
Sınıf hemen yatıştı, ancak bir dakika sonra başka bir ses duydular.
"... Beni rahatat bırakırdın!"

Ardından daha farklı bir ses duyuldu. "Beni dinlemeden nasıl karar verebiliyorsun?"

Salazar içini çekti ve kapıya doğru hareket etmeye başladı. Hala sessiz olan sınıfına "Bir yere kıpırdamayın," dedi. "William, o Ashwinder yumurtalarına dokunursan ayın geri kalanında cezalı olursun."

"Hiç öyle bir şey yapar mıyım efendim?"

Salazar ona tek kaşını kaldırmak için durakladı. "Buna cevap vermemi gerçekten istiyor musun?" William utangaç bir şekilde sırıttı ve Salazar iç çekişini bastırdı. "Kısa süre sonra döneceğim."

Salazar, rahatsızlığın kaynağına doğru gitmekte zaman kaybetmedi. Durumu anlıyor ve bir dereceye kadar söz konusu ikiliyle empati kurabiliyordu, ancak bu tür davranışlara lüzum yoktu. Çocuk gibi davranıyorlardı ve bu ilk kez bile değildi. Şahsen Salazar, bu durumdan iyice bıkmıştı.

"Son kez diyorum; hayır!"

Salazar'ın boğazında hafif bir hırıltı yükseldi. Bu iş gülünç hale geliyordu artık. Şimdi daha kısık olan sesler koridorun hemen arkasından geliyordu ama yine de keskin işitme duyusu duyulabiliyordu.

"Hel'in dişleri adına, tüm şatoyu rahatsız etmeden önce sesini kısar mısın?"

Eh, en azından birinin neredeyse aklı çalışıyordu. Ne yazık ki, "neredeyse" yeterli değildi. Salazar, en ürkütücü bakışını takınarak köşeyi döndü. "Bunun için biraz geç olduğuna inanıyorum."

Sonuçlardan oldukça memnun kalmıştı. Morris'in yüzü o kadar hızlı kırmızıdan kül rengine döndü ki, lanetlenmiş gibi görünüyordu. Helena'nın ağzı kapandı ve Salazar, anlık sessizlikten faydalanmaya karar verdi. "Davranışınızı açıklamak ister misiniz?"

Morris'in ağzını açtı ama Helena daha erken davrandı. "Kibar Baron beni yalnız bırakmayı reddediyor."

"Kibar bayan dinlemeyi reddediyor," diye karşılık verdi Morris.

"Dinlemeye değer bir şey söylersen dinlerdim."
"Neden her zaman varsayımlarda bulunuyorsun?"
"Yeter!"
Her ikisi de komutun altında yatan büyünün etkisi ole sustu, ama birbirlerine bakmaya devam ettiler. Salazar daha sakin bir şekilde devam etmeden önce kendini kontrol etmek için bir an durdu. "İkiniz kendinizi küçük düşürüyorsunuz. Morris, senin mevkindeki birinin böyle davranması yakışıyor mu? İnanılmaz derecede hayal kırıklığına uğradım."

Morris kızardı ve başını eğdi, ama Salazar dikkatini ona çevirdiğinde Helena'nın yüzündeki sırıttış aniden soluverdi. "Ve senden de daha iyisini beklerdim. Annen görse ne derdi?" Helena dudağını ısırdı, vereceği karşılık, dayısının hatırlatması ile kayboldu. Salazar başını salladı. "Bu konuda zorluklar olduğunu anlıyorum, ancak bunlarla başa çıkmanın yolu bu değil. Bu sohbeti yarın daha uygun bir zamanda ve yerde sürdürmenizi öneririm." Sesini alçalttığında  ikisinin de rahtsızlıkla kıpırdanmasını görmekten memnun oldu. "Ve böyle bir kargaşaya bir daha tanık olursam, çok üzülürüm."

Morris kabul ederek başını eğdi. "Evet efendim." Ardından Helena'ya doğru sert bir selam verdi ve koridorda uzaklaştı.

Salazar, Helena'ya dönmeden önce onun gitmesini bekledi. "Bu, ikinizin bu ay ikinizin insan içinde yaptığı ikinci tartışma oluyor."

Helena kaşlarını çattı. "Benimle iletişim kurmakta ısrar etmeye devam eden o."
"Annen-"
"Kiminle evlenmem gerektiğine karar verme hakkına sahip değil. Bana bunun benim seçimim olacağına söz vermişti."

Salazar, gözle görülebilir bir çabayla iç çekişini bastırdı. Rowena'nın kendi deneyimleri onu bu sözü vermeye itmişti. Şimdi pişman olup olmadığını merak ediyordu.

"Evet verdi ve bu sözünü de tutacak. Hiçbir şeye zorlanmayacaksın."

"Öyleyse neden onu cesaretlendirmeye devam ediyor?"
"Çünkü senin için en iyisini istiyor. Bunu anlayabiliyor olmalısın."
Helena'nın meydan okuyan ifadesi duraksadı. "Elbette anlıyorum."

"O zaman neden onu dinlemiyorsun?" Sesi yumuşadı. "Morris iyi bir adam, Helena ve sana çok büyük saygı duyuyor. İyi bir koca olur."

Helena ikna olmuş görünmüyordu. "Gerçekten öyle mi düşünüyorsun, yoksa bunu sadece senin binanda olduğu için mi söylüyorsun?"

Salazar bir kaşını kaldırdı. "Doğru olduğu için söylüyorum," dedi sertçe. "Hiç onu dinlemeyi denedin mi?" Kız, bir cevap vermeyince içini çekti. "İnatçı çocuk."

Helena kaşlarını çattı. "Artık çocuk değilim Amca."
"Öyleyse bunu kanıtla. Beğenmediğin gerçeğini bir kenara bırak ve onunla konuşmaya çalış. Düşündüğünden daha fazla ortak yönünüz olduğunu fark edebilirsin."

Helena hâlâ şüpheli görünüyordu ama bir süre sonra omuzları çöktü. "Yapmaya çalışacağım." Ardından amcasına temkinli bir bakış attı. "Ve hala onu umursamıyorsam?"

"O zaman kararına uyacağız," dedi Salazar sessizce. "Hepimiz."

Helena ona hafifçe gülümsedi. "Teşekkür ederim."
"Rica ederim."
Helena iç çekmeden önce bir an sessizce durdular. "Gitmeliyim. Hala annem için yapmam gereken araştırmalar var." Tereddüt etti. "Ona bundan bahsetmeyeceksin, değil mi?" Sesi normal tonundaydı, ama bakışları ona yalvarıyordu.

Salazar uzun bir süre bakışlarını ona sabitledi. "Ona, Morris'in tekrar ziyaret ettiğini söyleyeceğim, ancak bunun zaten farkında olduğunu sanıyorum. Sanırım küçük tartışmanızdan bahsetmeye gerek yok."

"Teşekkür ederim."
"En azından söylediklerimi düşüneceğine söz vermen şartıyla," diye bitirdi.
Helena yüzünü buruşturdu ama başını salladı. "Çok iyi." Bir duraklama oldu, sonra sessizce ekledi, "Seni rahatsız ettiğimiz için üzgünüm."
Salazar içini çekti. "Bir daha olmayacağından emin ol."
"Olmayacak" diye güvence verdi Helena. "Bugün gelişi beklenmedikti ve hazırlıklı değildim."

Salazar başını salladı. "Bu işe yaramaz. Sana ne öğrettiğimi hatırlamıyor musun?"
Helena güldü. "Nasıl hatırlamam? Her fırsatta tekrar ediyorsun."

"Ve yine de anlamamışsın."

Helena'nın porselen yanakları pembeleşti. "Yarım bıraktığın bir dersin yok muydu?"

Salazar ona sırıttı. "Henüz kendilerini havaya uçurmamışlarsa, önümüzdeki birkaç dakika içinde yapacaklarından şüpheliyim." William odada olmasına rağmen ... "Yine de, geri dönmeliyim." Keskin bir bakışla yeğenine baktı. "Dediklerimi düşünecek misin?"
"Evet amca."
Salazar, yeğeni olarak gördüğü kıza gülümsedi. "Hadi o zaman."

Helena, Büyük Salona geri dönmeden önce kısa bir reverans yaptı. Salazar ancak kız gittikten sonra rahat bir nefes aldı. Böyle durumlarla uğraşmaktan nefret ediyordu. Şimdilik onlara ulaşmış gibiydi, ama bunun kalıcı olacağı konusunda emin değildi. Salazar, Helena'yı kendi kızı gibi seviyordu ama kız inanılmaz derecede inatçıydı ve Morris'in de ondan aşağı kalır yanı yoktu. Bunu değiştirmek için birden fazla konuşma gerekecekti.

Salazar içini çekti ve sınıfına döndü. Artık ikisi için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bunu kendi başlarına halletmeleri gerekiyordu.

Düşünceleri bir çatırtı sesi ve fazlasıyla tanıdık bir çığlıkla kesintiye uğrarken Salazar sınıfa girdi. "William, sana Ashwinder yumurtaları hakkında ne demiştim?"


The Four FoudersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin