16

955 147 179
                                    

Chuuya, valizi sırtında, Akutagawa ile yan yana yürüyordu.

merak etmeyin, barışmamışlardı.

sadece bilinmeyen varlıkların sâyesinde ikisi otobüs, oda ve tur eşi olmuşlardı. kısaca bütün geziyi dip dibe geçireceklerdi. kaçınılmaz tripler havada uçuşacak, arada birkaç kavganın ortasında kalacaklardı. belki de odaya ilk girdikleri anda birbirlerine ağlayarak özürler dileyeceklerdi, ancak şimdi, uzun bir otobüs yolculuğu yapılması gerekiyordu.

öte yandan kahveli ve beyaz saçlı iki genç de eş olmuştu. zorla müdüre yalvarmışlar, sonunda da her gün cezalı olan Dazai'ın sözünü dinlemek yerine, okul birincisi olma yolunda ilerleyen Atsushi'nin sözlerine güvenerek kabul etmişti müdür.

büyük, simsiyah otobüse binmişlerdi bütün öğrenciler. son sınıfların hepsinin ergen tayfa olması bütün öğretmenlerin işini zorlaştırıyordu bir bakıma. gerçi Mori-sensei bundan çok fazla zevk alıyordu.

"Fukuzawa-dono, otobüsü beğendiniz mi?"

"evet, güzelmiş. ancak okul bütçesinin nasıl buna yettiğini anlamak güç. fazla.... lüks?"

"ah evet, okul bütçesini kullanmadım bunu almak için. onu kumarda kullandım, şimdiden birçok kişi borçlandı bana! o borçlardan bir tanesiyle de bunu istedim tabiî!"

"Mori-sensei, dönünce sizinle bir kurul toplantısında konuşalım."

"a-ama niye... çok üzdünüz beni Fukuzawa-dono."

"ÇOCUKLAR HERKES BİNSİN BİR DAKİKA DAHA BEKLEMEYE TAHAMÜLÜM KALMADI HADİ BE!"

Fukuzawa'nın kelimelerini ağzına tıkan da okulun hemşiresi, Yasano olmuştu. koyu mor saçlı kadın pıtı pıtı durmasına rağmen psikopatın tekiydi. bu yüzden bütün öğrenciler kafalarını betona da vursa, boğazlarına çatal da kaçsa o kadına gitmek için ölmeyi beklerdi.

"Yasano! abur cubur aldın mı yanına?"

"aldım Ranpo-san, istediğiniz gibi iki valiz cips, bir valiz de çikolatalı kek aldım."

"YA! turtaları unutmuşsun!"

"ah... şey, onlara yer kalmadı."

"ne demek yer kalmadı!? bütün yer hesaplamalarını yapmıştım, kim fazladan valiz getirdi!?"

sona doğru sözlerini bütün otobüse doğru bağırarak söylemişti. bütün öğrenciler tir tir titremeye başlamıştı desem, yalan olmazdı. ancak yürek yemiş Atsushi, suçluluk duygusunun verdiği cesaretti bu aslında, elini kaldırmıştı.

"Nakajima Atsushi, yere oturacaksın, çünkü bir valiz daha koymamız gerek."

Atsushi ise denileni yapıp yere oturacak iken Akutagawa, prensi, haşin erkeği onun yere oturmasına izin vermemiş, elinden tutarak kucağına oturmasını sağlamıştı.

Chuuya gözlerini kısarak beyazlıya bakmıştı.

"Chuuuya~~ yalnız kaldım sen de buraya gelsene~¡"

arkadan bağıran gence baktı Chuuya, burada cilveleşen çiftle oturmak mı, yoksa kendisi kadar olan valizin üstünde oturmak mı? Chuuya 1.60 boyu olduğunu kendine tekrar ederek, çiftten ayrılıp kahveli ahtapotun yanına geçmeyi tercih etmişti.

bu sırada sınıftaki kızların sevimli çift iltifatları kulaklarını doldurup duruyordu. tabiî, Dazai'ın ikide bir onu öpmesi herkes tarafından duyulmuş, videoya çekilmiş ve artık onları sevgili olarak ilân etmişti insanlar.

Chuuya bunları her seferinde reddetse de.

"oh, Chuuya gelmene şaşırdım."

"buraya kendi isteğimle geldiğimi söyleyemem uskumru kafalı."

"yine de geldin. ayrıca.. sanırım ilk kez benden uzunsun Chuuya. beş santim kadar."

"ah.. şu gezide umarım katil olmam."

"içinde yok hayatım, minnoşsun sen."

"bak ben seni-"

ve arabayı kullanan Fitzgerald, yeşil ağaçların arasında kaybolurken kendini dolarlar arasında kaybolmuş sandığı için bir anda sağa, sola kırmaya başlamıştı sürdüğü otobüsü.

Chuuya ise kaygan, pembe valizin üzerinden kaymış, yanında oturan kahvelinin kafasına yapışmıştı. karnında Dazai'ın kafası, bacakları bedenine sarıl duruyordu.

önlerinde oturan Tanizaki içinden geçenlere hak verdi bir kere daha; nimetin üzerine oturursan çarpılırsın.

sonrasında elindeki tesbihi yanında oturan Gin'e göstererek bir muhabbet açmaya çalışmıştı.

Dazai, nefes almak için her ağzını açtığı vakit yumuşacık bir karın ile karşılaşıyor, burnuna dolan kokuyu yeni oksijeni ilân ediyordu. belki de oksijen yerine aslında bu koku nefes almasını sağlamalıydı. akciğerlerinin yapısını değiştirmeyi bir kenara not etti.

Chuuya kıpkırmızı suratıyla kafasını karnındakinin saçlarına gömmüştü. şu an kafasını kaldırırsa, herkes ona bakıyor olacaktı. ama kimse bakmıyordu.

ve bütün yolculuğu Chuuya, bir bakıma Dazai'ın kucağında oturarak geçirmişti.

okunma sayısı neredeyse her bölümün 100 küsür ama oy az, hiç oy isteyen biri olmadım lâkin emek karşılığı isterim, yorumlarınızla coşturun kitabı aşklar.

comedy [soukoku]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin