BÖLÜM 16: Dipsiz Bir Kuyu

54 3 0
                                    

Deniz Tekin - Beni Vur
Volkan Konak - Mimoza Çiçeğim

~Keyifli okumalar~

Acı çektikçe insan yavaş yavaş her şeyden vazgeçmeye başlar. Önce özenle kurduğu hayallerinden vazgeçer. Derinden kazıya kazıya söker atar. Sonra yavaş yavaş umutlarından vazgeçer. Artık umut etmekten de bir çare gelmeyeceğini anlar.

Acı sızmaya başladıkça damarlarına vazgeçtiği şeyler çoğalır. Damarlardan kalbe dolanır, teslim bayrağını gösteren kalp acıyı beyne sıçratır. Koca bir kara buluta dönüşür insan. Hayallerinden yoksun, umutlarından uzak.

Kaybetmeye devam eder acının ilerlemesine müsaade ettikçe. Vazgeçtiği hayalleri peşinden duygularını da götürür. Duygularından arınmış insan kabuksuz ağaca benzer. Çırılçıplak kalır ortada. Ruhu üşür. Ruhu parçalanır. Ruhu kaybolur...

En son insan hayattan vazgeçer. Tutunacak bir dalı yoktur. Sığınacak küçük bir delik bile yoktur. Bileklerini kesse acının kara tohumları akar. Boynuna ipi geçirse zaten teslim olacak ruhu yoktur. Sonra duygularına, hayallerine tecavüz eden acıdan gebe kalırsın. İnsanlar buna olgunluk derler. Duygularından arındıkca büyürsün. Hissizleştikce büyürsün. Hayallerinden koparılınca büyürsün.

İçindeki çocuğu kendi ellerinle öldürürsün. Katil olursun. Zamanla anlarsın bunun büyümek olduğunu. Ve o zaman insan büyümek istemez. İçimdeki kızı mı öldürüyorum yoksa büyümeye devam mı ediyorum bilmiyorum. Bilmeden, istemeden büyüyoruz.

"Anlatmak istemiyor musun gerçekten?"

Salıncakta tekrardan ayaklarımın yardımıyla ileri geri yaptım. Tenime değen rüzgarı hissettim. Evet en azından bunu hissedebiliyordum. Rüzgarın dokunuşunu, güneşin sıcaklığını, içimdeki duyguların açlığını.

"Anlatacak bir şeyim yok." İzmir'deydim. Ailemin yanındaydım. Şimdi de annemin zoruyla çocukluğumun geçtiği eski mahalleye getirilmiştim. Çocukluk arkadaşımla her zamanki gibi mahallemizin arkasındaki parka gelmiştik.

Arkadaş mıydık sahiden? Araya giren bunca zaman ve bunca insandan sonra hala eskisi gibi kalabilirmiydik ki? Değişmiştik. Bilmediğimiz bir çok şeyi öğrenmiş, deneyim kazanmıştık. Bazı şeyleri kaybetmiş bazı şeyleri kazanmıştık belki de. Düşmüş ve tekrar ayağa kalkmıştık. Ya da birisinin gelip elimizden tutmasını beklemiştik. Ben değişmiştim. Saf duygularımı artık kaybetmiştim. Güven duygum sırtıma yediğim son dost hançerinden sonra körelmişti. Şimdi kime neyi anlatabilirdim ki?

"Yapma böyle Su. Biz birbirimizin çocukluğunu biliriz."

Güldüm. "Evet biliriz. Ama kimse o küçük çocuk olarak kalmıyor Kardelen."

Durdu. İçten içe bana hak veriyordu. Ama bana da destek olmak istiyordu. Bir şeyleri bilmeden insan insana destek olamaz mı? İllaki öğrenmek mi gerekiyor yaşananları? Hiç bir şey bilmeden de sarılabilinir insana. Öylece yanında durup sessizliğine ortak olunarak da destek olunabilir. Ne büyük bir şeydir insanın sessizliğine, karanlığına ayak uydurup ona destek olmak. Kimse bunu bilmez. Sadece boş laflarla teselli edilebileceğini düşünürler. Oysa bir içten gülüş, sıcak bir kucaklama bile bazı acıların dermanı olabilir. Sessiz ve gösterişsiz bir tesellidir bu.

"Evet değiştik haklısın." deyip o da yanımda boş kalan salıncağa oturdu. Elini uzatıp elimi tuttu. Avucu sıcaktı. Sessiz teselliydi. Küçükte olsa bir kıvılcımı söndürmüştü.

Bir şey demedim. Elimin üstüne koyduğu eline baktım öyle boş boş. İnsanlar değişirdi. Ama küçük bir köşede geçmişteki insanları hala hatırlar ve saf duygularını korurlardı. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Boğazıma büyük bir yumru oturdu. Yutkundukça canım yandı. Gözyaşlarım birer birer akmaya başladı. İstemsizce oluyordu bu. Bir aydır her an kendimi ağlarken bulabiliyordum.

RUH-U REVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin