Hepimizin hayatında pişman olduğu anlar vardır. Hepimizin tekrar yaşaması ya da sonsuza dek unutması gereken bir çok an.. Pişman olmak gerçeği değiştirmez çünkü sadece iş işten geçtikten sonra pişman olunur. Pişman olmak sadece ruhumuzu sıkar. Bir çoğumuz her ne yapıyorsak ne zorluğa katlanıyorsak pişman olmamamak için değil midir. Peki ya olursak?
KEREM-
Ağzım açık ve gözlerim pörtlemiş bir biçimde Can'a döndüm. Önce sol ve ardından sağ gözümden usulca iki damla süzüldü. Bu kirpiklerimden düşenler asla gözyaşı değildi.Biri Zeynep, diğeriyse onun ihaneti..
Kerem: 26 Mart 2010.
Can: Eee Kerem?
Kerem: Düğün tarihimizden bir hafta önce. Zeynep'lerin Çeşme'ye gittiği gün. Hatırlarsın Yağmur'larda vardı.
ZEYNEP-
Kerem'in gitmesinin ardından yarım saat boyunca koltukta oturup duvarı seyrettim. Kafamda filmler çektim, tüm bu olanları düşündüm. Kaderi düşündüm. Kader diye bir şey var mı? Diye. Bu yaşananlar nedendi? Neden böylesine haksızlığa uğramıştım. Belki de lanetliydim. Belki de birinin ahını almıştım. Belki de istemeden birine kötülük etmiştim. Üniversitede Kerem'e aşık bir sürü kız vardı. Kerem'le sevgili olarak belki tüm üniversitenin ahını almıştım. Bir bir yaptıklarımı düşündüm, tüm olanları baştan sona tarttım, kestim, kalıba uydurmaya çalıştım, Kerem'in ani gidişini düşündüm. Bir kaç kere aramaya bir kaç kere de mesaj atmaya yeltendim ama tabiki atamadım. Acaba noldu? Sonradan kafama dank etti! Kasayı açarken Kerem beni izliyordu. Ah Zeynep! Kafanı eşekler tepsin! Hızlıca yukarı çıkıp odama girdim. Şifreyi yazdım ve kasa açıldı. Elimi içine attım. Papatya tacım burda yüzüğüm burda. Cd! Cd yok! Çarparak geri kapattım. Sanırım benim kıyametim gelmişti..
KEREM-
Can: Ne?! Kerem ne diyorsun abicim ya? Zeynep bu yü- bu yüzden düğünde seni terketti yani öyle mi?
Kapının açılmasıyla Can sustu. Zeynep'ti gelen, gözleri kıpkırmızydı. Saçları baya bi dağılmıştı. Baya bi.. Ceketinin tek kolu düşüktü. Dokunsam küt diye bayılacak gibiydi. Üçümüz 10 saniye kadar bakıştık ve sessizliği bozan Can oldu.
Can: Ben kaçtım o zaman.
Diyerek odamdan çıktı. Zeynep'i de kapıdan içeri itip kapıyı kapattı. Zeynep adeta bir ruhu andırıyordu. Hiç kımıldamıyor olduğu gibi duruyordu. Yutkundu ve ardından ceketinin koluna gözlerini sildi.
Zeynep: Ke- kerem ben sana ihanet etmedim, bak gerçekten düşündüğün gibi değil.
Kerem: Ne düşünüyorum biliyor musun Zeynep?
Başını sağa sola salladı. Utancından yüzüme bile bakamıyordu. Ellerinle oynayıp, suç işleyen çocuk misali sürekli ağlıyor ve yere bakıyordu.
Kerem: Ben elindekilerinin değerini asla kaybedince bilenlerden değilim. Değer verdiği için kaybedenlerdenim sanırım. Ben hayatımda ilk kez sana aşık oldum, aşkı senden başkasında tatmadım. Ben tüm hayatımı sana hediye edecekken, sen kendini o herife hediye ettin!. Bir de utanmadan düğün gününe kadar saklayıp asla hakkın olmayan o gelinliği giydin. Bir hafta boyunca nasıl baktın yüzüme? Nasıl öpebildin beni? Ben senle olan hayatımın hayalleri kurarken sen o herifimi düşlüyordun ha! Bu mu yani!? Sen beş yıldır o herifin koynunda yatarken, ben senin hayalini bile aldatmadım! Aramızdaki farkı görebiliyor musun? Kim acizce aşık görebiliyor musun?! Kim para için bir insanın duygularıyla oynuyor görebiliyor musun ha? En acısı da ne biliyor musun Zeynep? Bir ara beni sevdiğine gerçekten inanmıştım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞ ÖLÜR YARIN ASLA!
FanfictionBeni kollarının arasına çekti, sarıldi ve ardından koklayarak saçlarımı öptü "Yaa saçlarımı bozacaksın!" dedim gülümseyerek."Hiç öyle denir mi kocaya?" dedi. Sesinde acayip bir mutluluk vardı. Harika bir heyecan, garip bir telaş.. "Sen benim kocam d...