ZEMHERİR
IV- SİGARA PAKETİ VE ÇAKMAK
❄🔥
"Gözler,
Parmaklıkları ateşten hapishaneler..."
❄🔥
Sadece birkaç saniye,
Milyarlarca saniyeden sadece birkaçı bile insanı alaşağı edebilecek güce sahipti.
Hayat, beklemediğim ne varsa önüme çıkarmaya yemin etmiş gibiydi. Önce ayağa kaldırıyor, nefes almayı öğretiyordu. Sonrada emaneten verdiği nefesi ciğerden söke söke, kanata kanata alıyordu.
Kurtuluş, ölüm diyorlardı.
Ben kurtulamamıştım.
Yaşayamıyordum. Ama ölemiyordum da.
Bakışlarım, onun tanıdık çehresinde turlayıp tekrar gözlerinde duraksıyordu. Hiçbir şey yoktu o derinlerde, hislerden yoksun bir karanlıktı sadece. Ondan bir farkımın olduğunu söyleyemezdim. Bana, dışa vuran duyguların can yaktığı öğretilmişti; istese de göremezdi, istesem de gösteremezdim.
Ona saklamayı öğreten kimdi, neydi?
Attığım kahkahanın ürkünç yankısı zihnimi vurdu.
Tenimin her zerresinde acının yaptığı öğretmenliğin izleri vardı. Hani, onunkiler neredeydi?
Beni tanımamış olma ihtimali vardı. Saçlarım ve gözlerim, en önemlisi duruşum değişmişti. Yine de gözlerinin ağırlığını simamdan çekmemiş olması, anımsadığını düşünmeme neden oluyordu. Hiç istifimi bozmadım; sanki onu daha önce görmemişim, bakışlarımız sadece rastlantı eseri birkaç saniye birbirine vurmuş gibi usulca başımı çevirdim.
"Efnan," Altuğ'un sorgulayan sesini duymamla ona döndüm. "Ne oluyor?"
Sıradan bir yemek masası sohbeti yapıyormuşçasına yüzüme yerleştirdiğim ifadesizlikle konuştum. "Sakın ani bir tepki verme," Zehra, söylediklerimle başını birden önündeki tabaktan kaldırdı. Korku, suya damlatılan bir damla mürekkep gibi gözlerine yayılmaya başladı. "Vermeyin." Bunu söylerken daha normal bir profil çizme adına denize dönmüştüm. Bana baktığını, bakışlarının üzerimdeki ağırlığından tahmin edebiliyordum. "Erdem burada."
Söylediğim iki kelime, şaşkınlıkla karışık endişenin çehrelerine hükmetmesine neden oldu. Gerginlikten nefes bile almıyorlardı. Zaten şüphelenen hatta belki de kim olduğumdan emin olan Erdem'e, düşüncelerini keskinleştirmesinde yardımcı oluyorlardı.
"Yemek yemeye devam edin." Dedim ifademi bozmadan, sert bir sesle. Altuğ, söylediğim şeyi yapmak istemediğinden elindeki çatalı yavaşça tabağının yanına bırakmaya yeltendi. "Devam et, dedim Altuğ. Çatalı al ve sanki O burada değilmiş gibi yemeye devam et!"
Altuğ, olayın ciddiyetini kavradığında bırakmak için gevşekçe tuttuğu çatalı bir anda sıkıca kavradı ve ortadaki salata tabağına daldırıp büyük bir lokmayı ağzına aldı. Zehra da onu takiben balığından yemeye devam edince az önceye nazaran artık daha az dikkat çekiyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİR
Teen FictionNasıl hissediyorsun?" Diye sordu sakince. "Düşündüğün gibi miydi? Yoksa gece kâbus olup seni uykusuz bırakacak bir başka an mıydı?" "Pişman değilim." Dedim sadece. Durdu, birkaç nefeslik kısa bir araydı. "Sorduğum sorunun cevabı bu değildi." Gözler...