VI- DEHŞETİN SOĞUK GÖZYAŞLARI

3 2 0
                                    


ZEMHERİR

VI- "DEHŞETİN SOĞUK GÖZYAŞLARI"


🔥

"Her şeyin bittiği yerdeydim, geçmişin soyulmuş dizlerine sarıldığımda.

Ve şimdi yine her şeyin bittiği yerdeyim, küçük bir kız için ruhumu parçaladığımda."

🔥


Güven.

İnsanların, kendi sonlarına verdikleri ad. Delicesine sahip olmak istedikleri o duygu. Bir intihar. Bir cinayet.

Benim için, sonucunu bilsem de o masaya oturup oynamaktan hiçbir zaman geri durmadığım bir kumardı güven. Yanılmazdım, insanlar sığ düşünceli varlıklardı. Hep aynı hatayı yaparlardı, varlıklarını ilahlaştırırlardı. Karşılarındakinin kendilerinden derin olabileceğini hesaba katmazlardı.

Masaya her oturuşum, aslında onlara verdiğim başka bir şanstı fakat kimse bunu anlamamıştı.

Bunun aptallığımdan kaynaklandığını sanacak kadar kibirliydiler.

Sırtıma sapladıkları o bıçakları onlara ben vermiştim. Arkamı dönmüş ve zamanın nankörlüğünü bir film izler gibi izlemiştim. Beni vurduklarını zannettikleri her an, koca bir yanılgıdan ibaretti. Bıçağı uzattığımda zaten sırtımdan akacak kanın sıcaklığını hissetmiştim.

Bana karşı kazandıklarını düşündükleri her oyunun sahibi bendim.

Onlar bunu, sırtıma sapladıklarını sandıkları bıçağın, kendi kalplerini deştiğinin farkına vardıklarında anlarlardı.

Defalarca oynadığım bu oyunu sadece bir kez kaybetmiştim. Düşünmemiştim, ihtimal vermemiştim. Bu sefer kimseyi denememiştim, kimseyle oynamamıştım. Masaya bile oturmamıştım ama bahisler benden habersiz ortaya konulmuştu. Kartlar dağıtılmıştı, adalet o gün masaya hiç uğramamıştı ve ben oynamadığım bir oyunu kaybetmiştim. Ödediğim bedel ise hayatım olmuştu.

Zamanının dolacağı o güne kadar.

Kafamın içini birbirini katan cümle buydu. Her yerdeydi. Tekrar ettikçe şiddetini artırıyor, daha büyük yıkımları ardında bırakıyordu. Bu ne anlama geliyordu? Şimdi ne olacaktı?

Zihnimi kan içinde bırakan donmuş düşüncelerime tezat, sanki Altuğ'un söylediği şey son derece normalmiş gibi hiç istifimi bozmadım. Kendimi gizleme konusunda fazla iyiydim, buna bazen benim de şaşırdığım oluyordu. Sarsılmaz ifadesizlik maskesi, onun eseriydi. Bana bunu o öğretmişti, yüzümü maskeyi o geçirmişti. İnsanları okumak, önünde açık duran büyük puntolu bir kitabı okumaktan çok daha kolay, demişti.

Haklıydı ve ben bu gerçeği şu an fark etmiyordum. Bu cümleyi bana söylediği an, üzerinde adımın yazdığı o kitabın son sayfasını okumayı bitirdiği, kapağı kapatıp kitabın içindeki cümleleri zihninde şekillendirmeye başladığı andı. Ona karşı elimde hiçbir kozun kalmadığı andı.

Erdem buna güveniyordu. Bu da onun aptallığıydı. Çünkü yaşanılanlar, her insanı değiştirebilirdi ve beni de onun tahmin edemeyeceği kadar değiştirmişti. Beni tanımıyordu ama ben onu herkesten daha iyi tanıyordum. Kütüphanesindeki bir kitap değildim, bana ulaşamaz ya da okuyamazdı. Oysa o, benim ezbere bildiğim bir zihne sahipti.

ZEMHERİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin