Olayları değiştirmeyeceğim dedim ama içime sinmeyen her şeyi değiştirdim. Okuduysanız bile tekrardan okumanızı tavsiye ederim. İleride anlayamadığınız yerler olabilir çünkü.
-
Yeni yılın ilk gününde bütün öğrenciler büyük salona inmiş, kahvaltı yapıyorlardı. Harry ve Draco diğer Slytherin öğrencilerinden uzak bir köşede oturmayı tercih etmişlerdi. Bunun nedeni Harry'nin Draco dışında kimseyle iletişim kurmak istememesiydi. Bir an önce babasının ona bir mektup yollamasını ve emrettiği görevi yapıp eve dönmek istiyordu. Burada ne kadar uzun süre kalırsa, o kadar kafayı yiyeceğini düşünüyordu.
Nedeni ise üzerinde hissettiği bakışlardı. Bunun olacağını az çok tahmin etmişti. Umursamamaya, takmamaya çalışıyordu ancak pek de başarılı olabildiği söylenemezdi. Bir yandan da onlara hak veriyordu tabii. Hogwarts'a, İngiltere'nin en güvenli yerine Karanlık Lord'un oğlu öğrenci olarak gelmişti. Tabii ki de kendilerini huzursuz hissetmeleri normaldi.
Draco ise onun aksine oldukça eğleniyordu. Büyük salona inerlerken, koridorda onlara bakarak fısıldaşan bir kaç öğrenciyle dalga geçmeyi ihmal etmemişti. Özellikle Harry'i gördüğünde bayılacakmış gibi duran Neville Longbottom'la "Altına işemişsin Longbottom." diye dalga geçtiğinde, kabul etmeliydi ki bu Harry'nin hoşuna gitmişti. Çünkü çocuk o kadar korkmuştu ki, gerçekten yapıp yapmadığını kontrol etmek amacıyla gözlerini pantolonun önünde gezdirmişti. Sonra da arkasını dönüp koşarak uzaklamıştı yanlarından.
Yemeklerini yerlerken ikisi de sessizdi. Diğer masalarda insanlar sohbet edip gülüşüyorken, Slytherin masasında gerginlik ve sessizlik hakimdi. Bunun kendisinin neden olduğunu biliyordu Harry, umrunda da değildi. Ondan çekinmeleri ve korkmaları işine gelirdi zaten. Gereksiz ilişkilere yer vermeden bu okuldan gitmek istiyordu.
"Merhaba."
Küt saçlı bir kız ikisine de selam verip karşılarına oturduğunda Harry onu kısa bir süre süzdü ve sonra cevap vermeden yemeğini yemeye devam etti.
"Selam, Pansy." dedi Draco ağzına yemekten bir lokma alarak. "Dünden beri yanıma gelmediniz, neden?"
"Ah şey," dedi Pansy gerginlikle bakışlarını tekrardan Harry'e yönelterek. "Bay Riddle ile ilgileniyordun diye. Şey, sonuçta okulda ilk günü falan ya."
"Harry'den bu kadar korkmanıza gerek yok." dedi Draco Harry'nin omzuna omzuyla vururken. "Değil mi Harry?"
"Bilmem. Korkmalarına gerek yok mu sahiden?"
"Soruya soruyla karşılık vermesene!"
"İstediğimi yaparım, Malfoy. Kimin oğlu olduğum belli. Burada senden başka kimseyle arkadaşlık yapmam. Korkmaları işime gelir."
Draco derin bir nefes alarak kafasını iki yana salladı. Bir şeyler söylemek istiyordu ama onu sinirlendirip de sabah sabah kendi moralini bozmak istemiyordu.
Draco ayağa kalkıp, "Tamam o zaman," dedi. "Biz bahçeye çıkıyoruz. Gelmek istemediğinden emin misin?"
Harry kafasını iki yana salladı. "Gelmeyeceğim. Gidin siz."
"Tamam o zaman. Derste görüşürüz."
Harry onu kafasıyla onayladığında Draco Pansy'le birlikte büyük salondan ayrıldı. Harry ise boş bakışlarıyla onlar büyük salondan çıkana kadar arkalarından baktı. Gözden kaybolduklarında tekrardan önüne dönüp yemeğini yemeye devam etti.
Yemeğini bitirdikten sonra masadan kalktı ve Draco'nun tarif ettiği kütüphaneye doğru adımlamaya başladı. Ders başlayana kadar orada vakit geçirmek en iyi seçenekti. En azından sessiz sakin bir köşeye geçer, kendisine korkuyla bakan gözlerden uzakta olurdu.
![](https://img.wattpad.com/cover/246563604-288-k606794.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Riddle's Son | Drarry
Fanfiction#1 - Slytherin | 07.03.2021 Harry Riddle, babasının verdiği bir görev üzerine Hogwarts'a gider.