Harry akşama kadar odasından çıkmamıştı. Şansına Draco da odaya gelmemişti. Bu sayede mektubu düşünebilmek için zamanı olmuştu. Gözleri hareketli resimdeyken ne düşünmesi veya ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Onları gördüğü ilk seferdi. Babası ve annesi kocaman gülümseyerek el ele dans ediyorlardı resimde. Harry babasına benzediğini düşündü o anda. Yüz hatları, hatta saçlarının karmakarışık olması bile aynıydı babasıyla. Gözleri ise tıpkı annesininkiler gibiydi. İkisinden de bir şeyler kapmıştı anlaşılan.
Ancak Harry bir anda aklına gelen gerçekle hızla resmi bir kenara attı ve gözlerini kapattı. Yaptıkları şeylerden sonra onları ailesi olarak görmenin aptallık olacağını biliyordu. Neden öldükleri ve ne kabahatler işledikleri aklına geldikçe sinirle dişlerini sıktı. Sonra gözleri mektuba gitti. Bütün bu bildiği şeylerin yanlış olma ihtimali yoktu. Bütün büyücü dünyasının annesi ve babası hakkında konuştuğu şeylerin yalan olma ihtimali de yoktu. Ancak kimden geldiğini bilmediği bu mektupta her şeyin yalandan ibaret olduğu yazıyordu. Harry inanmak istemedi, o yüzden mektubu ve resimleri komidinin en alt çekmecesine yerleştirip yatağına uzandı. Bu konudan kimseye bahsetmeme kararı aldı kendi kendine. Draco'ya bile. Çünkü mektubun saçmalıktan ibaret olduğu apaçık ortadaydı.
Sonunda akşam yemeği vakti geldiğinde yatağından kalktı ve odasından çıktı. Ortak salondan geçerken Draco'nun deri koltukta kitap okuduğunu görmüştü. Kitap ilgisini çok çekmiş olacak ki yemek saatinin geldiğini bile fark etmemişti. Harry onun yanına yaklaştı ve oturdu. Draco ancak o zaman gerçek dünyaya dönebilmiş ve Harry'e çevirmişti bakışlarını.
"Dalmışım kitaba." diye mırıldandı Draco. "Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım."
Harry gülümsedi. "Hadi, akşam yemeği vakti."
Draco elindeki kitabı kapatıp kenara koyduktan sonra ayağa kalktı ve ikili yan yana Slytherin ortak salonundan ayrılıp büyük salona ilerlemeye başladı.
"Arkadaşların nerede?"
"Onlar bahçeye çıktılar." dedi Draco. "Ben de yanına gelecektim ama kitaba dalmışım."
"Genelde bahçede okumayı seversin."
"Göz gezdirecektim sadece. Ne ara içine daldım bilmiyorum bile."
"Kitap okumaktan ödevlerini yapmayı unutuyorsun."
Draco omuz silkti. "Yemekten sonra yaparım."
İkili büyük salonun kapısından içeri gireceklerken önlerini biri kesti. Kızın kabarık saçları ve gülümsediğinde belli olan büyük ön dişleri vardı. Bu sabah Harry'nin kurtardığı Hermione Granger, büyük bir gülümsemeyle Harry'ye bakıyordu. Yanında da Ron Weasley vardı.
"Bu sabah beni sen kurtarmışsın." dedi Hermione gülümseyerek. "Bunun için teşekkür etmek istedim."
Harry kıza donuk bakıllarıyla bakarken, "Önemli değil." dedi. "Eğer sana bir şey olsaydı suçu benim üzerime atacaklardı, yoksa kılımı dahi kıpırdatmazdım senin gibi bir bulanık için."
Kızın gülümsemesi solarken, Ron Weasley bir şey söylemek için öne atıldı ama Hermione onu durdurdu. "Senin gibi birine teşekkür etmek de benim gerizekalılığım. Hadi gidelim, Ron."
Ron Harry'ye kızgınlıkla baktıktan sonra büyük salonun kapısından içer giren kızın arkasından gözden kayboldu. Harry de olduğu yerde dikilmeyi bırakıp kapıdan içeri girdi ve Slytherin masasına yöneldi. Masaya oturduğunda, Draco da yanına oturdu ve Gryffindor masasına bir bakış atıp Harry'ye döndü.
"Sabah niye kurtardın kızı neden şimdi ters davrandın? Yanlış anlama, gayet iyi yaptın ama tuhaf davranıyorsun."
"Sabah açıkladığım gibi," dedi Harry. "Benim üzerime kalmaması için kurtardım. Yoksa neden bir bulanık için kılımı dahi kıpırdatayım ki?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Riddle's Son | Drarry
Fiksi Penggemar#1 - Slytherin | 07.03.2021 Harry Riddle, babasının verdiği bir görev üzerine Hogwarts'a gider.