#Hoseok'tan
Teneffüsteydik ve ben de hava almak adına bahçeye inmiştim. Boş olan bir banka oturmuş karşımdan gelip geçeni izliyordum. Çok boş hissediyordum. Canım sıkılıyordu. Yapacak bir şeyim yoktu ama Jimin'in var gibiydi. Jin'in birkaç adım sonrasında duruyor ve gülüyordu.
"Ne yapacağız?" Jin bir yandan kolunda ki çekirdek poşetine bir yandan da Jimin'e bakıyordu. Çitlemek istiyordu sanırım ama çitleyemeyecek gibiydi çünkü Yoongi'yle eskisi gibi atışmıyorduk. Bu beni mutlu ederken o dörtlüyü üzüyor olmalıydı. "Bir tane oyun var adını bilmiyorum ama bir durakta bir manyak diye başlıyor." Dediğinde Jin yerinde zıplamış ve "Ay evet onu biliyorum! Çok oynardım eskiden!" Demişti heyecanla. Jimin ise yüzünü asmıştı. "Önceden kimlerle oynuyordun?" Trip atmaya hazır bir şekilde duruyordu.
"Çok küçüktüm Jimin. Merak etme bundan sonra sadece seninle oynayacağım." Yüzü asılan kısayı güldürmüş ve oyuna başlamışlardı. Eskiden bunu zorla oynadığımı hatırlıyordum. Kızlar bunu çok oynardı. Bazenleri de beni zorla oyuna dahil ederlerdi. Tek kelime ile iğrenç bir oyundu!
"Bir durakta bir manyak. Bir durakta bir manyak. Bana bakıyor salak salak..." Diye devam ederlerken ben kaçmak zorunda kalmış, kısacası okul binasına giriş yapmıştım. Gözlerim kör olacaktı neredeyse! Ya kulaklarım sağır olsaydı?!
"Naber lan homofobik?" Diyerek Jungkook boğazıma kollarını dolamış ve iyice sıkmıştı. Diğer elinde de telefonunu gözlerimin dibine sokmaya çalışıyordu. "Çok şirin tipli değil mi baksanıza? Bakın ayıcıklı tişörtüne. Tam bir pandaya benziyorsun ama kırmızı saçlı bir panda!" Kahkaha attıktan sonra kaşlarını çatarak "Homofobik pislik! Geber git!" Diyerek beni itmiş ve koridorun sonuna doğru ilerlemişti. Deli miydi? Beyninde sıkıntı olabilir miydi? Bir gün birine çok kötü patlayacaktım.
Acaba kendisi eşcinsel olabilir miydi? Çünkü homofobik olduğum için bana sürekli hakaret ediyor ve kötü kötü bakıyordu. En iyisi bu şey türü insanlardan uzak durmak yoksa bana da geçebilirdi! Virüs gibi bulaşabilirdi! Çok korkuyorum!
At çiftliğine gitmek için birkaç gün önce ismimizi yazdırmıştık. Bugün okuldan sonra verilecek 1 saatlik süre içinde hazırlanacak ve oraya gidecektik. Heyecanlıydım. Evet atlardan birine binemeyecektim ama onları sevebilecektim. Ormanın kokusunu içime çekebilecektim. Bunlar için çok heyecanlıydım. Atları sevdikten sonra da hamburger yiyecek ve biraz daha zaman geçirdikten sonra dönecektik.
"Hoseok tek başına burada ne yapıyorsun?" Eunji hoca saçlarımı karıştırdıktan sonra kocaman gülümsemişti. "Hiç öylesine dolanıyorum hocam." Pekte dolanmak sayılmazdı aslında. "Geziye geliyor musun?" Diye sorduğunda "Evet geliyorum." Demiştim. "Tamam o zaman çabuk hazırlan. Sakın geç kalma." Başımı salladıktan sonra Eunji hoca yanımdan ayrıldı.
Aradan bir ders daha geçmiş ve öğle arasına gelmiştik. Şimdi ise Yoongi karşımda bana sinirle bakıyor ve etrafta olan birkaç öğrenci bizi izliyordu. İlk defa mı tiyatro provası görüyorlardı? "Hoseok olmuyor. Yoongi'ye daha derin bakar mısın?" Ağlak bir ifadeye bürünmüştüm. O bana öldürecekmiş gibi bakarken ben ona nasıl aşıkmış gibi bakabilirdim? Bu çok zordu. O küçük gözleriyle birçok şeyi anlatmaya çalışırken ben ona bakamazdım. Kapılırdım sonra.
"Jung Hoseok sana diyorum!" Eunji hocanın kızgın sesi kulaklarıma ulaştığında yutkunarak gözlerimi onun gözlerine tutundurdum. "Ve sen de Min Yoongi o kaşlarını çatmayı bırak!" O da öğretmenin sözünü dinlemiş ve çatık kaşlarını düzeltmişti. Şimdi ise sadece birbirimize bakıyorduk. Buna nasıl derin bakma deniyordu ki? Hem Yoongi pek yumuşak bakmıyordu. Birkaç cümle söylemem gerekiyordu ama aklıma gelmiyordu. Uçup gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Theater |Sope✔
Romanceİki homofobik olan Yoongi ve Hoseok eşcinsel bir tiyatro da nasıl başrol olabilirdi?