Üç uçak daha ufuktan çıkıp seslerini artlarından getirirken Felix'in tepesinden geçti ve kırmızılığının son damlasını da yok eden güneş eşliğinde ortadan kayboldular. Güneşin yokluğu ile hava daha hızlı kararmaya başladı.
Savaş saatlerdir sürüyordu ve Felix son bir saatini Jeongin'in ekibinde geçirmişti. Changbin ileri safları temizlemek konusunda biraz fazla iyi olduğu için tertemizdi Felix'in bulunduğu yer.
Kan göletlerini saymazsak tabi.
İlk seferlerinde yüzünü buruşturmuș olmasına rağmen artık alıştığı - buna alışmış olması kalp kırıcıydı - cesetlerden birisinin üzerine eğilip adamın eşyalarını aldı.
Yanındaki askere uzatıp içi cephane dolan kamyonun arkasına yüklemesini seyretti.
Bu savaşın bir saat daha süreceğini düşünüyordu o. Çünkü hava kararmak üzereydi ve kamp kuracaklardı. Geri çekilirlerse tekrar kaybedebilirlerdi kazandıkları yerleri.
"Felix" Jeongin namlusunu yere doğrulttuğu kanas ile Felix'in yanına geldi "Changbin'e yardım için gideceğim. Bir şey olursa Henry'e söylersin"
Jeongin'in tek eliyle işaret ettiği taraftaki tanımadığı adama bakıp "Tamam" dedi Felix. Jeongin koşa koşa yanından ayrılırken bakışları yere düştü.
Lanet olası Changbin ona işe yaramaz demişti resmen. Tanrı aşkına, kim sevdiği adama bizi yavaşlatacaksın derdi ki!?
Sinirle önündeki taşı tekmeleyip küfretti. Çatık kaşları ile başka bir cesete ilerledi.
__________________
"Sen Minho değilsin"
Jisung'a bakan bakışları masumlașarak korkusunu gizlemeye çalışan birer irise dönüştü "Ne?"
Ayağa kalkıp "Neyden bahsediyorsun?" dedi Jisung'a yaklaşırken. Saniyesinde geri çekilip öfke dolu bakışlarını ona odakladı Jisung.
"Sen Sahtesin"
Kaşlarını çatarak anlamadığını belli eden bir bakış attı Sahte Minho. Diğerleri öğrense bile bir sıkıntı yoktu ama Jisung onun sahte olduğunu öğrenirse... İşte o zaman hapı yutardı.
Jisung'a doğru bir adım attı ama tekrar uzaklaştı Jisung. Belindeki silahını çekip Minho'ya tuttu.
"Sahte olduğunu biliyorum, boşuna uğraşma!"
Olduğu yerde durup Jisung'u süzdü. Gözlerinde öyle bir ifade vardı ki gerçek Minho olsaydı bile onu inandıramazdı şu anda. Dediği tek kelimeyi bile dinlemeyecekti.
Bir şey yapabilmek umuduyla havada duran elleri boşluğa düştü. Jisung için özellikle kontrol etmeye çalıştığı mimiklerini boş verip kendi benliğine büründü Sahte Minho.
"Nasıl anladın?"
Sırasıyla parmaklarını açtı "Minho suçlu o olsa bile suçlu olduğunu kabul etmez. Diğer insanlara tolerans da tanımaz"
Az önce söylediklerini düşününce mazlum takıldığını fark etti Sahte Minho. Gerçek Minho böyle yapmazdı.
"Minho silahın ateş etmek için hazır olup olmadığına dikkat eder" baş parmağını kaldırıp namluyu çekerek o an silahı ateşe hazırladı Jisung.
"Ve sonuncusu" dudaklarını yalayıp gerçeği biliyor olmasına rağmen söylemekten cekinirmiș gibi "Minho sigara kokar" dedi. "Gizlice kullanıyor, biliyorum"
Gerçek Minho'nun ona verdiği çantadaki sigara paketini hatırladı Sahte Minho. Jisung'un yanında içip içmediğini bilmediği için dokunmamıştı şu ana kadar.
Silayi iki eliyle kavrayarak "Niye buradasın?" diye sordu Jisung "Minho nerede? Ona ne yaptın!?"
"Hayır!" düşüncelerinin yanlış tarafa çekildiğini fark edip hemen müdahale etti Sahte "Ona bir şey yapmadım! Sizin tarafınızdayım ben- yani sanırım. Bilmiyorum..."
Kimin tarafını tuttuğunu bilemeyerek gergin bakışlarını etrafta gezdirdi ama Jisung'un daha çok sinirlenmesini sağlamaktan başka bir işe yaramamıştı çabası.
"Ne demeye çalışıyorsun!?"
"Bak!" derin bir iç çekip "Sizin aleyhinize olan bir şey yapmıyorum." dedi "Benim lehime de olan bir şey için size yardım ediyorum. Gerçekten tek isteğim bu evrenden çıkıp gitmeniz. Sizden birisine kötü bir şey yapmaya da çalışmadım!"
Adamın gözlerindeki çaresizlik ile çırpınışlara bakıp gözlerini kıstı Jisung.
"Minho nerede?"
"Jeonju veya Daegu. Savaş hangisinin daha yakınındaysa artık, bilmiyorum"
Aniden çatılmış kaşları ile silahını indirip sahteye yaklaştı. Yakasından tutup "Minho savaşta mı!?" diye bağırdı.
"O istedi gitmeyi. Ne yapabilirim!?"
Büyümüş gözleri ile hahlayıp arkasını döndü. Odada volta atıp ne olduğunu anlamaya çalıştı Jisung. Neden bu adam buradaydı da sevgilisi savaşıyordu bilmiyordu. Neden Jisung'un yanındakinin başkası olduğundan bile haberi olmamıştı ki? Ne zamandır yanındaydı üstelik? Ne zamandır bir sahteye güveniyor ve geceleri ona sarılarak uyuyordu?
Tekrar kaldırdı silahını. Derin bir iç çekip gözlerini yumdu.
"Anlat her şeyi. Hemen!!"
__________________
Hava neredeyse kararmıștı Gerçek Minho ve Hyunjin ormanda koştururken. Birbirlerini seçebiliyorlardı ama az sonra bu pek mümkün olmayacak gibiydi.
Az sonra yaşamaları da pek mümkün olmayabilirdi.
Dev canavarlar harekete geçmişti. Tanrıya şükür hızları yavaștı da Hyunjin ve Minho haber vermek için önden gidebiliyorlardı. Belki de bir saate canavarlar zifiri karanlıkta her yere saldırıp savaş yüzünden yorgun düşmüş, dinlenmeye çekilen askerlere saldıracaktı.
Sahte Jeongin'in birliği hala ayaktaydı ve Hyunjin'in yardımı şimdiye ulaşmış olmalıydı. Tüm güçleriyle saldıracaklardı ve ne Changbin ne de Jeongin buna hazır değildi.
Ne de Changbin'le birlikte savaşmak için inat yapıp gizlice ön saflara geri giden Felix...
Minho ve Hyunjin'in bunlardan haberleri yoktu elbetteki. Onların akıllarındaki tek şey diğerlerini uyarmaları gerektiğiydi.
Yapmalılardı.
Çünkü artık her yer karanlıktı.
__________________
Kısa bir bölüm oldu biliyorum ama sonraki bölüme saklamam gereken sahneler vardı diye uzatamadım.
Ayrıca uzun zaman sonra merhaba dksmdmsmdmsmds
Öncelikle oy sayısı her zamanki gibi şaşırtmıyor, geçiyorum artık bu meseleyi. Sonraki bölüm için bir uyarıcık yapmak istiyorum.
Sonraki bölüm smut var.
Evet savaşın ortasındalar, geberip gitme ihtimalleri var ve jeongin hyunjin ikilisi yetmiyormuș gibi canavarlar geliyor ama hiçbir şey olmuyormuş gibi smut anlatacağım diwmdjwkdjwkd
Bu kitabın bir an önce bitmesi için yalvarmaya baslayacam yakında
ŞİMDİ OKUDUĞUN
・Alive・[Changlix]
ФанфикYaşıyordu Lee Felix Ama nerede olduğunu bilmiyordu [Kitap shipten çok kurguya odaklıdır] Changbin x Felix