1.4; The Big Tree

1.7K 327 142
                                    

Sincabın odasından çıktıktan sonra koridorda ilerlemeye devam ediyorlardı. Nereye gittiklerini bilmiyordu ama sesini çıkarmadı Felix

Merdivenlerin önüne geldiklerinde kaşları çatıldı Felix'in. En üst katta olduklarını sanmıştı. Seungmin'in peşinden merdivenlere çıktı. Üç kat yukarı çıktıklarında karanlık bir koridora girdiler

"Imm... Nereye gidiyoruz?"

"Temiz hava almaya"

Kaşları soru sorarcasına havalandı. Çok geçmeden Seungmin çelik bir kapıyı açtı

Gözlerine dolan kavurucu güneş ışığıyla gözlerini yumdu Felix. Ağrıyan gözlerine bastırıp yavaş yavaş açtı. O güneş ışığına alışana kadar Seungmin dışarı çıktı. Sonunda gözleri alıştığında dışarı adımını attı Felix de. Yüzüne aniden vuran rüzgarla titremiști

Gözlerini yuvarlak alanın ortasındaki büyük ağaca dikti. Yeşil yaprakları havada uçuşurken Seungmin dışında iki kişinin kahkahaları ilişti kulağına

Kaplanı yakalamaya çalışan tilkiyle göz göze geldi. Sinirli görünüyordu ama keyif aldığı belliydi. Kaplan ona birkaç el hareketi yaptıktan sonra peşinden kovaladı onu

"Buraya gel!" ikisine bakarken tebessüm etmeden edemedi Felix. Boş banka oturan Seungmin'in yanına yerleşti

"Burası çok güzel, değil mi?"

"Öyle" yemyeşil yapraklara sahip olan ağaca bakıp gülümsedi. Bulundukları yer küçük bir tepenin en üst kısmıydı ama birisi tepesini kesip almış gibi düzlüktü. Yuvarlak alanın etrafı tahta çitler ile çevrelenmiști ve ortasında dev bir ağaç vardı

Kaplan ve tilki etrafta koştururken Felix'e döndü Seungmin "Öncelikle bilmeni istediğim şey şu ki bir savaşa hazırlanıyoruz ve sana ihtiyacımız var... Ülkene geri dönmek istiyorsun biliyorum ama sadece bize yardım edersen buradan kurtulabilirsin" dudaklarını ısırdı "Başka alternatif sunamadığım için üzgünüm"

"Sorun değil, senden kaynaklanmadığını biliyorum. Yapabileceğim bir şey ise yardımcı olurum"

Gülümsedi Seungmin. Her zaman takındığı sıradan gülümsemeden değildi. Dişlerini göstererek kocaman gülümsedi

"Memnun olurum"

"Bu arada onlar ne yapıyor?"

Kaplan ve tilkiyi işaret etti. Seungmin derin bir iç çekip "Boş ver" dedi "Onlar genel olarak böyleler"

"7 ceddine lanet olsun Hwang Hyunjin!"

"Büyüdün de lanet okumayı mı öğrendin sen? Agucuk bugucuk"

"Göstereceğim sana kimmiș agucuk bugucuk!" yerden aldığı taşı hışımla kaplana fırlattığında kaplanın çığlığı yankılandı. Fırlatılan taşlardan birisi neredeyse Seungmin'e çarpacaktı. Seungmin "Hey!!" diye bağırsa bile onu umursamadı Tilki

Gizli kapı açıldı tekrar. Alana görevli kadınlardan birisi girdi "Efendim" kadın ilerleyerek Seungmin'in önünde durdu "Kanguru sizi çağırıyor"

"Tamam, teşekkürler"

Görevli giderken ayağa kalktı Seungmin. Felix'e bakıp derin bir nefes aldı "Toplantıya çağırılıyorum ama senin burada kalman gerekecek"

"Sorun değil, beklerim"

Kapıya yönelmeden önce dönüp Tilki ve Kaplana endişeli bir bakış attı. Felix'i o ikisiyle birlikte bırakması gerektiğinden emin değildi. Sıkıntıyla önüne döndü ve kapıdan içeri girdi

__________________

"Hayır bak, sen yanlış biliyorsun" kaplan çok bilmiş bir ifade ile Felix'e döndü. Küçücük bankta arasına almışlardı Felix'i. Felix'in omzuna elini yaslayarak dikkatini çekti

"How are you?"

"Im fine, thanks"

"Ya bu çocuk gerizekalı. Yaşını sordum bana iyiyim diyor"

"Hayır, aptal! Çocuğa nerelisin dedin!"

"Nereli dediysem niye iyiyim dedi. İyili miymiș?"

Bakışları bir kaplan bir tilki arasında gidip geldi. İkisine de oldukça tuhaf bakıyordu çünkü İngilizce ne dediklerini anlıyor ama anlamlandıramıyordu

"Dur şunu söyleyeyim o zaman"

Kaplan dudaklarını yalayıp "Felix" dedi

Felix soru soran bakışlarını ona yönlendirdiğinde heyecanla "Kız arkadaşın var mı?" diye sordu

"Yok"

Kaplan sevinçle Felix'in yanaklarını sıktı "Hayır diyen dudaklarını öperim lan!"

Tilki kahkaha atarak Felix'in omzuna yaslandı. Felix yanakları işkenceye maruz kalırken Seungmin'in geri gelmesini ve bu işkenceden kurtulabilmeyi diliyordu

"A-Acıyor.. Ah!"

Kaplan sıktığı yanaklarına iki yandan tokat atınca acıyla bağırdı. O an kapı tekrar açıldı ve Felix'in halini gören Seungmin koşarak yanlarına geldi

"Ne yapıyorsunuz çocuğa!? Bırakın!"

"Ne ya, eğleniyorduk işte"

Tilkinin kafasına vurduğu gibi Felix'i aralarından sıyırıp aldı. Felix kurtarıcısına minnet dolu gözlerle bakıyordu

"Saçmalamayı bırakın!"

"Bu arada Seungmin" Seungmin'e havalı olduğunu düşündüğü bir bakış attı kaplan "Bu çocuk İngilizce bilmiyor. Kaç yaşındasın dedim iyiyim dedi bana"

"Kaç kere diyeceğim? Nerelisin diye sordun!" tilkinin çıkışması üzerine ona döndü

"Çok biliyorduysan sen konuşsaydın çocukla!"

"Yeter!!" Seungmin'in sinirli bağırıșı karşısında ikisi de yerinde sıçrayıp başını eğdi

"Sırf canınız sıkılıyor diye cocukla dalga geçip eğlenemezsiniz! Yapacak tonla iş var. Burada oturacağınıza gidin bir şeylere yardım edin!!"

"Peki"

"Tamam, efendim"

İkisi de sesini bile çıkarmadan koşar adımlarla kapıya ilerledi. Gözleri sinirle büyüyen Seungmin derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı

Seungmin'in bütün gün gülümsediğini görmüştü Felix ve oldukça zarif görünen birisiydi ona göre. Bu hali Felix için çok farklıydı. Şaşkınlıkla baktı

Felix'in bakışlarını fark edince "Özür dilerim" dedi Seungmin "Patladım bir anda"

Bir şey söylemek yerine sadece yutkundu Felix. Seungmin sabır dilenip arkasını döndü ve kapıya ilerledi

"Gidelim, hava kararıyor. Hemen korece derslerine başlamalıyız"

・Alive・[Changlix]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin