"Emin misin tatlım? Burada kimse yok..."
"Kimsenin olmaması daha iyi ya"
Kadın șezlonga otururken etrafını incelemeyi sürdürdü. İçi içini kemirse de gelebilecek bir saldırıyı düşünmemeyi seçip gözlerini yumdu
"Merak etme. Burada kimse yok bu yüzden bizi kimse rahatsız edemez"
Eşi yanına oturdu ve kadının omuzlarına masaj yaparak güneş kremini sürdü
"Bakar mısınız!?"
Gelen yabancı sesle ikisi de korkuyla o tarafa döndü. Üstünde basit bir beyaz tişört ve mavi yırtık kot pantolon olan pembe saçlı bir genç, yani Felix, onlara doğru güçlükle koşturuyordu
"Ahh, hadi ama!" adam sinirle ayağa kalktı. Yanına yaklaşan Felix'e bağırarak "Sadece lanet olası suya girmek istiyoruz! Biraz anlayış gösteremez misin!?" dedi
Felix ne dediğini anlayamadı adamın. Kaşları çatık haldeyken ulaştı yanlarına. Kadın sadece bikininin olduğu üst bedenine havluyu sarıp Felix'e kaçamak bir bakış atarken adam söylenmeye devam etti
"Tanrı aşkına, her şey o isyancı pisliklerin suçu ve bunun cezasını ben ödemeyeceğim! Devlet memuruydum ben! Șezlongların parası neyse öderiz ama izin verin burada duralım!"
Felix bir şeyi fark etti
Adam bilmediği bir dilde konuşuyordu
Masum masum yüzüne baktı. İngilizce" Ne dediğinizi anlamıyorum" dedi
"Siktir, sen turist misin?"
Eşine dönüp baktı ve sinirli bir iç çekti. İngilizce birazcık biliyordu ama hatununu etkilemek de istiyordu
Mırın kırın İngilizce konuşmaya başladı "Paramız yok"
"Paranı istemiyorum"
Felix adamı boydan süzdü. Bir de kendini düşündü. Kendisini dilenci falan mı düşünmüştü acaba? O kadar mı kötü görünüyordu Felix?
"Ben şu an neredeyim?"
"Gwangalli Sahili"
"Ne sahili?" gözleri aralandı şaşkınlıkla. Gözlerini yumup mantıklı düşünmeye çalıştı
"Pekala... Şu an hangi ülkedeyiz?"
Adam yüzünü buruşturdu. Genç kendisiyle dalga mı geçmeye çalışıyordu yoksa cidden soruyor muydu? Yüzündeki endişeli bakıştan ikincisinin doğru olduğunu düşünerek derin bir iç çekti
"Kore'deyiz, adamım. Güney Kore'de"
Havada olan elleri yere düştü Felix'in. Adamın suratına bön bön bakarken ağzından sadece oldukça kaba bir şekilde "Ne?" sözcüğü çıktı
"Şimdi, rahat bırakırsan eşimle güzel vakit geçirmek istiyoruz"
Felix kendisine ve eşine tuhaf bakışlar atan kadınla göz göze geldi. Durumu anlayarak başını salladı. Adama teşekkür etti ve yanlarından uzaklaştı
İnanamıyordu. Gerçekten Kore'deydi
Dün gece şehirde dolaşmış ama kimseyi bulamamıştı. Ne yapacağını bilemeyerek hüsranla sahile geri dönmüş, yeni doğan güneş kıyafetlerini kuruturken sahilin duşakabinlerine girip üstündeki iğrenç tuzdan kurtulmuştu. Yine sahildeki kafede yiyecek birkaç şey bulmuştu kendisine
Sabah olunca birisini bulmayı ve neler olduğunu sormayı ümit etmişti. Ama kafedeki menüleri ve yazıları gördükten sonra burada ne olduğundan çok buranın neresi olduğunu merak etmişti. Gördüğü tuhaf yazı stilinin hangi dile ait olduğunu bile bilmiyordu
Tekrar anayola çıkıp kaldırıma oturdu. Ayakkabılarının bağcıklarıyla oynarken düşünüyordu
Șu anda Kore'deydi. Ama neden buradaydı? Ne olmuştu da buraya gelmişti?
Basit şeyleri hatırlıyordu. Mesela adının Felix olduğunu ve Avustralya'da yaşadığını. 19 yaşında olduğunu ve hamburger yemeyi sevdiğini hatırlıyordu
Annesinin ve babasının yüzlerini düşünmeye çalıştı. Annesi esmerdi ve kendisi gibi çilleri vardı. Sarıya boyattığı saçları beline geliyordu
Yanında oturduğunu hatırladı Felix. Yanında oturan bir kadın vardı. Onunla konuşup gülümsediğini her şeyin yoluna gireceğini söylediğini hatırlıyordu
Ney yoluna girecekti ki?
Gözlerini yumup şakaklarını ovalarken babasını düşünmeye çalıştı. Uzun boylu esmer bir adamdı o da. Kalın sesini ve onu "Yongbok" diye çağırdığını hatırlıyordu. Bu çok saçmaydı. Felix'in adı Felix'di. Yongbok değil
Sinirle nefesini verdi ve gözlerini araladı
Daha derin düşünmelisin, daha çok ayrıntılara odaklanmalısın
Şimdi düşününce Felix Avustralya'da yaşıyordu ama şu an Kore'deydi. Uçakla veya gemiyle, bir şekilde buraya gelmiş olmalıydı
Annesi... Annesi yanındaydı. Sonra sallanmaya başlamışlardı. Deprem mi olmuştu? Hayır. Uçak sallanıyordu. Türbülansa girmişlerdi
Ama türbülans uçak düşürmezdi ki
Ağrımaya başlayan başıyla gözlerini araladı. Yüzünü buruşturup ayağa kalktı tekrar
Yaşayan birilerini bulmalıydı. Başına neler geldiğini öğrenmeli ve buradan hemen gitmeliydi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
・Alive・[Changlix]
Fiksi PenggemarYaşıyordu Lee Felix Ama nerede olduğunu bilmiyordu [Kitap shipten çok kurguya odaklıdır] Changbin x Felix