~oy ve yorumlarınızı bekliyorum~
Hazan ve bebeği eve gelip odalarına çekildiler. Dışardaki kasvetli hava insanı bunaltıyordu. Güneş ağlamaya başlamıştı bile...Hazan onu kucağına alıp emzirmeye başladı. Minik ağızı süt içerken insanın yüzünde tebessüm oluşması için gayet yeterli bir sebepti. Özellikle Hazan için...Minik bebek emmeyi bırakınca annesi beşiğine yatırıp onu seyretti biraz.
Uykusuz gecelerin bitmesini diliyordu Hazan, hiç bu kadar bitkin ve yorgun olmamıştı. Sahi yorgunluk sadece fiziksel olarak gerçekleşen bir şey miydi? İnsanlar ruhen yorgun olamaz mı?
Mesela Hazan ruhen yorgun değil miydi? Ne kadar belli etmemeye çalışsa da etrafındaki herkes onun bitkinliğinin farkındaydı ama elden hiçbir şey gelmiyordu. Onun düzelmesi için hayat arkadaşının geri gelmesi gerekirdi.Hazan,kızını izlemek için beşiğin yanındaki yatağına kıvrıldı. Bulduğu her yerde uyuma potansiyeline sahip biriydi. Kolay değildi tabi bebek bakmak. Annelik duygusu da böyleydi...
Hazan Korkmaz;
Etrafım bomboştu. Kimse yoktu. Annem,kızım, Döne abla ve diğerler evde değildi. Tek başıma kalmıştım her zamanki gibi. Benim neden hep sonum böyle oluyordu? Niye mutlu değildim?
Havadaki kasvet gitmemişti. İçim daralıyordu resmen. Bahçeye çıkmak için aşağı indim. Kapıyı açınca arkası dönük bir adam gördüm? Ama...ama bu kişi...Demir'di? Neler oluyor?
"Demir bu sensin? Gerçeksin? Neden bizi bıraktın? Niye bir kez olsun yanımıza gelmedin Neden? Neden? Neden?"
"Hazan...ben özür dilerim..."
"Ben seni çok özledim Demir" diyip sımsıkı sarıldım ona. Kokusunu içime çektim
"gitmem lazım Hazan" dedi ve uzaklaştırdı beni kendinden. Beni uzaklaştırmıştı...
"HAYIR GİTME! SANA İHTİYACIM VAR!"
Bir anda ortadan kayboldu ve onu kaybettim"kızım iyi değilsin kalk" annemin sesi geliyordu kulağıma. Beni dürtüyordu durduk yere
Gözlerimi açtığımda annem saçlarımı okşayıp benimle konuşuyordu. Ne yani bunların hepsi rüya mıydı? Hayır olamaz ya,olamaz dimi...
"rüya görüyordun Hazan" bu cümle yıkılmama sebep olmuştu. Tükenmiştim artık ben...
Elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Aynanın karşısına geçip yüzüme buz gibi suyu çarptım. Biraz da olsa ayılmıştım. Birkaç kez daha aynı şeyi yaptıktan sonra havluyla yüzümü kuruladım. Şu yüzüme bakıyorum da...
Ne kadarda solmuş,bitmiş,tükenmiştim ben. Eskiden gülmenin ne demek olduğunu bilirdim ama şimdi mutluluğumdan eser kalmamıştı.Yaşadığım şokun üstünden birkaç saat geçmişti ve saat çok geç olmuştu. Kızımın uyku düzeni bozulmamıştı çok şükür...Ağlamaları da fazla değildi. Sakin kafayla odamda oturuyordum. Birazdan Hande ile birlikte sohbet edecektik, bir nevi terapi gibi bir şeydi. Üniversite sınavı için kendini hazır hissetmediği için bu sene girmek istemedi. Seneye deneyecekti şansını
******
Hande'nin odasına gelip koltuğa yerleşmiştim. Kendini psikolojik açıdan çökmüş hissediyordu gerçi bu evde Döne abla dışında kim normaldi?
Kızda haklı olarak abisinin durumuna üzülüp kendini harap etmişti. Gittiği psikiyatri kliniği bile ilaçlarını kesmişti fayda etmediği için. Çok daha farklı bir tedavi denemesi lazımdı bence"Handecim biliyorsun,ben senin arkadaşın gibiyim. Bana anlatabilirsin derdini. Sana her konuda yardımcı olmaya çalışırım" dedim
Göz odağı hiçbir zaman ben olmuyordum. Hep dışarıyı seyrediyordu. Simsiyah gökyüzünden ne anlayabilirdi ki? Tabi içinde yaşadıklarını bilmiyorduk. Nasıl canı yanıyordu kim bilir...
"hiçbir şeyi beceremiyorum Hazan abla"
Bu cümlenin ağırlığını en çok ben biliyordum. Yaşına göre fazlaca ağır bir cümleydi. Elini tutup onunla konuşmaya çalıştım
"o ne demek Hande? Sen kendi gücünün farkında değilsin. Tüm bu olanlar yüzünden bu haldesin evet ama senin yerinde başkası olsa belkide kaldıramazdı bunları. Bardağın boş tarafından bakma güzelim" ağlamaya başladı
"ben sadece onların pişmanlığıyım"
Ailesini kastediyordu. Bu kıza neler yaşattılar böyle? Onun bu hale gelmesinin tek sebebi abisinin durumu değildi anlaşılan. Daha farklı sebepleri olmalıydı. Ama neydi bunlar ne?
"sen çok güçlüsün! Kim ne derse desin, sen fazlasıyla güçlü bir kızsın. Ve sen kimsenin pişmanlığı falan değilsin" kulaklarını kapattı
Gerçekleri duymak canını yakıyordu. Ama kendi gücünün farkına varmalıydı
"BEN BİRİNİN ÖLÜMÜNE SEBEP OLDUM"
Gözlerini sımsıkı yumup elleriyle kulaklarını kapamıştı. Beni ne görmek ne de duymak istiyordu...Canı çok fazla yanıyordu onun.
"BEN SEVDİĞİM ÇOCUĞUN ÖLÜMÜNE SEBEP OLDUM. BENİM YÜZÜMDEN KAZA YAPTI. HER ŞEY BENİM YÜZÜMDEN!"
Yüzüme karşı haykırmıştı. Gözyaşlarını sicim gibi akıtıyordu. Kalbim sızlamıştı onun haline
"bak canım istersen bu konuyu hiç açmayız"
Biraz olsun sakinleşmişti. Ağlamayı bırakmıştı ama titriyordu. Kendine gelememişti hâla
Üstümü değiştirmek için odama çıktım ve pijamalarımı alıp yatağıma serdim. Evde ilk kez derin bir sessizlik vardı. Maşallah dediğim üç gün yaşamıyordu yeminle. Aşağıdan gelen yardım çığlıkları tirememe sebep olmuştu
"AMBULANS ÇAĞIRIN!" anlaşılan Sultan hanım yine atak geçiriyordu.
******
Annem ve Güneş'i evde bırakıp hastaneye gelmiştik. Gelecek yanıtı bekliyorduk. Hande iyice kötü olmuştu. Eda hanım ise çökmüştü
"sultan hanımın yakınları siz misiniz?"
Eda hanım ayağa kalkıp "evet" dedi. Doktorun ağzından çıkacak tek söz kaderimiz olacaktı.
"maalesef kan kanseri ve acil (0rh+) kana ihtiyacımız var" benim kan grubum uyuyordu
Herkes birbirine bakmaya başlamıştı
"benim kan grubum uyuyor" Eda hanım gözlerini bana dikmişti. Muhtaç kalmıştı işte...
Ne olduğunu anlamadan ayaklarıma kapanıp yalvarmaya başladı. Herkes şok olmuştu
"SANA YALVARIRIM ANNEMİ KURTAR"
~oy ve yorumlarınızı bekliyorum~
BÖLÜM SINIRI: 23 oy ve 20 yorum💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL (TAMAMLANDI)
Teen FictionAcı sadece fiziksel midir? İnsanın ruhu acımaz mı? Daha 20 yaşında biri anne olmak için çok genç değil miydi? Ya da sevmediği biriyle evlendirilmek için... Nerden bilebilirdi ki, nefret ederek evlendiği adamın bir ömre bedel olacağını? Veya nerden b...