44| sancı

10.7K 373 112
                                    

~oy ve yorumlarınızı bekliyorum~

Hepinize birkaç günün ardından merhaba🥰Tüm kitaplarımın kapaklarını değiştirdim. Biraz acemice oldu ama idare edersiniz umarım:) Bir önceki bölümde yorum rekoru kırdık, hepinize sonsuz teşekkürler👋

Küçücük bir spoiler verebilirim; Demir ve Hazan'ın mutlu olacağı günler çook yakın. Hatta başlıyor...İyi okumalar...

Aylar ayları kovalamış, Hazan'ın doğumuna neredeyse birkaç hafta kalmıştı. Geçen bu süre zarfında Güneş tam olarak 1 yaşına girmişti. Deniz bebeğin, annesinin karnında tekmeler yağdırması artmıştı. Gözlerini yepyeni bir sabaha açan Hazan, kendini fazlasıyla bitkin hissediyordu. Her geçen gün onun için zorlayıcı geçiyordu

"anne" yine annesinin kucağına çıkmaya çalışan bir adet Güneş vardı yatakta

Güzelce uyuyan annesi ise kızının sesine uyanmıştı. Gözlerini ovuşturdu ve kalktı

"efendim annecim ne var?" son günlerde uykusundan bu şekilde uyandırılıyordu

Güneş'in neşeli halleri onun içinin erimesine neden olurken evin yakışıklısı odaya girdi. Elinde tuttuğu tepsinin içinde envai çeşit kahvaltılık vardı. Son zamanlarda Hazan, karnından dolayı yürüyemez hale gelmişti. Bu yüzden kocası ona kahvaltı hazırlıyordu

"yarın uyanırdın neden kalktın" diyip güldü

Hazan'ın uykusuyla dalga geçmesi onun hiçte hoşuna gitmemişti doğrusu. Demir'e komik gelen bu durum genç kadını her geçen saniye sinirlendiriyordu ve işin sonu iyi olmayacaktı

"kolaysa kendin taşı çocuğu" hem Güneş ile ilgileniyor, hemde Demir'e söyleniyordu

"hayır yani hata bende zaten. Doğum falan yapmayacam, çocuk içerde kalacak!"

Bu söylediğine Demir kendini tutamayarak güldü. Güneş'de anlamadığı halde gülüyordu.
Hazan, her ne kadar doğurmayacağım dese de elbet doğuracaktı. İlk hamileliğinde de aynı şeyi söylemişti ama sonuç ortadaydı...

"hadi yiyeceksin bunları" diyip yanına oturdu

Yememek için kafasını diğer tarafa çevirdi. Ama Demir ne yapar ne eder o kahvaltı tabağını yedirirdi bilirdi!

"yemeyeceğim!" hâla yememekte kararlıydı

Hazan Korkmaz;

Çatalı zorla ağzıma getiriyordu. Ellerimle ağzımı kapatıp öylece durmakta kararlıydım
Ayy şimdi şöyle mis gibi bir armut nutella olsaydı...Ya da çikolata ile ilgili bir şey...Of oğlum neden sürekli aşertiyorsun beni?

"şey...canım, bakar mısın?"

"efendim hayatım, yine ne istiyorsun?"

"bana Nutella bulur musun?"

Tepsiyi bırakıp gülmeye başladı. O güldükçe benim gözlerim doluyordu. Terbiyesiz adam sürekli benimle dalga geçiyordu

"kahvaltını yaparsan olabilir" tabi ben bunu duyunca durabilir miyim? Asla!

Hemen kahvaltımı bitirdim ve tepsiyi Demir'e geri verdim. Dışarıda yağmur çiseliyordu. En çokta böyle havaları sevmiyordum. İnsanın içini daraltıyordu. Son günlerde her şey bunalmama sebep oluyordu. Zaten kıyafetler artık olmamaya başlamıştı. Anlaşılan yine Demir'in bol tişörtlerine muhtaçtım

Bir vakit sonra zil sesi duyulunca Güneş, emekleyerek kapıya gitmeye çalıştı. Ondan önce gidip kapıyı açtım
Babasını gören kızım yerinde duramayarak kollarını uzattı. Demir, onu kucağına alıp, bana nutellamı verdi. Mutfağa gidip tatlı kaşığı aldım ve koltuğuma oturdum. O çikolata kokusu beni bitiriyordu. Kaşığı daldırıp kocaman nutellayı ağzıma attım. Allah'ım şu an benden mutlusu yoktu galiba

BERDEL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin