fırtınadayım

768 74 57
                                    

En son, öylece kaldığım yerdeydik

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

En son, öylece kaldığım yerdeydik. Karaltı başını yola çevirmişti.  Murphy denen illet kanunlar işte o dakikalarda işlemeye başladı. Ben bir şemsiyeden özgüven alıp kırmızı dudakların karşısına geldiğim an, durağa bir otobüs vardı. Karaltının binmek için bana bir kez bile bakmadan ilerlediği otobüs...

Bitmemeliydi; ikimizin arasında geçen sohbet bu kadarla sınırlı kalmamalıydı. Daha adını soramamıştım. Neden ağladığını öğrenecektim. Rujunun dağılmışlığına çantamdan çıkardığım ıslak mendille çare olacaktım. Belki ben silerdim, ona verebileceğim bir aynam yoktu sonuçta. Onun cebinden de her ihtimale karşı taşıdığı bir ayna çıkmaması benim lehime olurdu.

Karaltı otobüse koşturdu. Ardından bir kaç kişi daha bindi. Öylece kalakalmaya bir son vermeli ve sonraki adımıma karar vermeliydim, ancak yapamadım. Onun kendine bir koltuk buluşuna ve cama yaslanışına tanıklık ederken öylece kalakalmaya devam ettim. Karaltı gitmek üzereydi ve sonumu bu şekilde getirmeye karar vermiş olacak ki bir kez olsun bakmıyordu. Gözlerini görsem hareket edebilirdim belki.

Otobüsün sesini duydum. Kalkışa hazırım, diye bağırıyordu. Son yolcu adımını içeri atmak üzereydi. Karaltı gitmek üzereydi. Ben ömrümün sonuna kadar onun gidişi ardından bakakalmak üzereydim. Böyle bitmemeliydi. Adını dahi öğrenememiştim.

Bu sefer harekete geçmemi sağlayan o değil, merakım oldu böylece. Son yolcu kendisini tamamen otobüsün içinde bulmuşken ve kapı kapanmak üzereyken nasıl koştum, bilmiyordum. Koştum; kaçırma korkusuyla koştum, onu bir daha görememe korkusuyla koştum, neler olduğunu öğrenememe korkusuyla koştum. Nasıl koştuysam şoför bile korkmuş, ikiletmeden kapıları açıvermişti. Atmıştım kendimi içeriye. İnsanlar bana deli görmüş gibi bakarken ben hâlâ rahat değildim. Cüzdanımdan titreye titreye çıkardığım kartımı okuturken bakışlarım karaltıya dikilmişti çoktan. Hiddetle bana dikilmiş karaları karşısında ufaktan utanmış hissetsem de her şey için çok geçti.

Otobüs hareket etti. Düşmemek için tutuna tutuna dördüncü sıraya ilerlerken odaklandığım tek şey kırmızı dudaklar oldu. Karaltı şapkasını yeniden gözlerine kadar indirmiş, kimse onu görmesin diye uğraşırken benim tek görebildiğim oydu.

Ona ulaştığımda yanında oturan teyzeye baktım. Gözlerimi sıkıntıyla kırmızılardan çekerken tüm sitemim nefesimle birlikte teyzenin suratına uçuştu.

"Oturabilir miyim?" Diye sordum. Teyze kaşlarını çattı. Cevap bile vermedi, omuz silkerek beni görmezden geldi. Yapamazdı.

"Teyze, oturabilir miyim?" Diye dürttüm omzundan. Öfkeli gözler beni bulduğunda, şuracıkta dayak atsa umurumda olmayacak kadar takmamıştım onu.

"Oturmak istiyorum." Dedim.

Özgüvenin bir kez bulduğu Kim Jongin miydim ben şimdi?

"Ben oturuyorum görmüyor musun? Bu ne terbiyesizlik?"

Red Lips || KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin