Hastalık Benden Bir Şeyler Çaldı

1.8K 266 371
                                    

Hyunjin'le geçirdiğimiz o güzel gecenin sabahında, pencereden sızan güneş ışınları onun yüzünü aydınlatırken ona ne kadar aşık olduğumu düşünüp, dudaklarını öperek 'günaydın' demek; romantik, hoş ve klasikti.

Fakat Yang Jeongin'in hayatında hiçbir şey klasik olmadığı gibi bu sabah da klasik değildi.

Hyunjin'in aptal telefonunun aptal alarm sesi korkarak uyanmasına sebep olunca kafamı koyduğum çıplak göğsünden düşmüştüm ben de

"Ah!"

Her ne kadar kafam yatağa düşmüş olsa da canım yanmıştı. Hyunjin etrafa bakıp ses çıkartan şeyin alarm olduğunu anlayınca, kendini yeniden yanıma bıraktı. Onunla birkaç defa beraber uyumuştuk ve her seferinde sanki kötü bir şey olacakmış gibi irkilerek uyanıyordu.

"Neden sabahın köründe alarmın çalıyor?" diye sordum. Hyunjin sanki beni yeni fark ediyormuş gibi baktı bana "J-jeongin..." dedi ürkekçe

Kaşlarımı kaldırdım "Hyunjin?"

Birkaç saniye bekledikten sonra utana sıkıla konuşmaya başladı "Biz... Dün gece şey yaptık"

"Seviştik?"

Hyunjin yorganın altına sinerken "Öyle demesene" diye sızlanmıştı. Güldüm. Aklıma Felix'in de aynısını bana yaptığı gelmişti

"Ama ne demeliyim seviştik işte"

"Tamam, anladım!"

Dudaklarımı büzdüm "Hoşuna gitmedi mi yoksa?"

Sorumla anında bana dönüp yüzümü avuçları içine aldı "Hayır hayır hayır. Hoşuma gitti Jeongin. Ben sadece..." dediyse de sözleri, dudaklarımı dudaklarına uzatıyor olmamla yarıda kaldı. Fakat asla başlamayan öpücüğümüz de aptal alarmın yeniden çalmasıyla bölündü. Sinirle gözlerimi devirdim. Hyunjin gergince gülümsedi

"Yine geç kalırız diye kurmuştum saati" dedi

"Bu sefer nereye gidiyoruz?"

"Eve dönüyoruz maalesef. Okul varya  yarın"

"Gitmek istemiyorum" diye mızmızlandım

"Biliyorum. Ben de istemiyorum. Sonra yine geliriz ama. Hem havalar ısınınca gelirsek yüzeriz de!" deyip saçlarımın arasına minik bir öpücük kondurdu

Gülümsedim ve giyinmeye başladım. Geçirdiğim en güzel doğum günü olmuştu bu!

°°

Yorucu okul günümün ardından, çıkışa doğru yürüyordum. Gözlerim minik temizlik odasına takılınca durdum. Aklıma, doğum günümü kısacık bir aramayla kutlayan Vanya geldi. Arkadaşının hasta olduğunu ve ona baktığını söylemişti, başka da bir şey dememişti neden gittiğiyle alakalı.

Orada öylece odaya bakarken odanın kapısı gıcırdayarak açıldı. İçeriden geçen günki korkutucu adam çıkınca, içimi kaplayan rahatsızlık hissiyle adımlarımı yeniden çıkışa doğru çevirdim. Fakat adamın bana seslenmesiyle durmuştum

"Hey! Yang Jeongin sen misin?"

Başımın belada olup olmayacağı kafamı karıştırmıştı. Yine de adama dönüp yavaşça başımı salladım. Adam, kahverengi paltosunun iç cebinden bir zarf çıkartıp bana uzattı

"Al, Vanya sana göndermiş. Sanırım işi bıraktı"

Söyledikleriyle öylece ona bakakaldım. Vanya hiçbir şey demeden gitmiş miydi?

"Ayrıldı mı...?"

Adam derince iç çekti "Evet ayrıldı dedim ya! Bir şeyi birkaç defa mı söylemek gerekiyor sana illa?" dedi ve bileğimi sertçe tutup zarfı elime sıkıştırdı

Colors | Hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin