Sanırım benim şansım böyle. Bir günde dünyanın en mutlu insanı olup sevdiğim insanın kollarında huzur bulurken aynı gün tedirginliklerin pençesi kanımı akıtıyor. Çağrı dışarıdan bakıldığında bile nefesleri kesen bir insandı. Ben de yeri geldiğinde fırtınalı bir insan olabiliyordum. Olduğum zamanlarda da sebebim sakin hayatımı bozan aksiyonları kökünden çözmekti.
Daha geçen gün arkadaşımla tartışmış ve aramıza soğukluk girmişti. Bu olay bile yaşamıma fazla gelmiş düzeltmek için peşlerinden gitmiştim. Hayatımı yaşamıyordum ki ben. Bir bitki gibi sadece nefes alıp veriyordum. Büyüyordum. Kendi kendime, kendime ait alanda.
Şimdi, içimde göz ardı edemeyeceğim kadar büyük bir tedirginlik vardı. Ondan korkmuyordum, onun yaşamıma vereceği fırtınalardan korkuyordum. Sürekli, birilerini dövmesinden, durmaksızın koşuşturmaktan ve hep acaba mı diye düşünmekten korkuyordum.
Tedirginlik ve belirsizlik zihnimi ele geçirmişti bile. Dışarıdan nasıl da cesaretli gözüküyorum değil mi? Umursamaz, hiçbir şeyi kafaya takmayan soğuk kız. Oysaki bu benim hissizleşmemin sonucu oluşturduğum bir maskeydi. Arkasında sakladıklarım tek başıma kurtulamayacağım kadar büyük psikolojik sorunlardı.
Kendimi biliyordum, peki gerçekten özgür olmak istiyor muydum? Çağrı'dan önce, hayır. Böyle sessiz sakin yaşamak hoşuma gidiyordu. Kimseye karışmadan, olaysız, yüksek ses olmadan.
Sonra hayatıma başka insanlar girdi. Zamanı geldi Ahsen dedim, kendime. Sınırlarını zorlamalısın. Çağrı ile sevgili olmadan bir anlık hisle onu öpmem benim için kolay olmuştu çünkü ciddiye almıyordum. İstersem onun yüzünü bile görmezdim. Ekin ile ders çalışmaya başlamam bir anlık hisle geleceği düşünmem yüzünden gerçekleşmişti.
Özgür olmayı tatdığım ilk an bu duyguyu her zaman istediğimi anlamıştım. Eski yaşamımda da bana karışan yoktu, ben kendime karışıyordum. Hislerimi sınırlıyordum. Sınır çizgisini bir kere aşmıştım şimdi geri dönmek çok kolay gelse de pes ettiğim an kendime saygım nasıl olurdu?
Arabasının kapısını açıp beni oturttuğunda zihnimin içinde yaşanan kargaşa yüzünden sessizce bekledim. Yanıma yerleştiği an gözlerimi pencereye çevirip akıp giden yola odaklandım.
"Beni eve götür, daha fazla dışarıda kalmak istemiyorum."
Kısık sesim arabanın içindeki gergin sessizliği bozmuştu. Oysa şuan onunla gülerek eve gidiyor olabilirdim. Ne hayaller kurmuş, bizim eve davet etmiştim. Şimdi olanlar da neydi?
Ona dargın değildim, doğru bildiğini, herkesçe doğru görüleni yapmıştı. Ben onun hep yüksek dozajı olan hayatından korkuyordum. Bu da aramıza soğukluk sokmama neden oluyordu.
Direksiyonu tek eliyle hareket ettirirken kaşları çatık gözünü yoldan ayırmıyordu. Ali'nin dediklerine takılmıştı. Biliyordum, o da benim gibi ne kadar umursamaz gözüksede öyle değildi. Ali, benim dış görünüşümden, belki de kimseyle samimi bir davranış sergilemediğim için, sakin bir insan olduğumu ve Çağrı'nın hareketli hayatını kaldıramayacağımı söylüyordu. Onu bırakıp gideceğimi düşünüyordu.
Onu bırakmayacağımı söylemiştim değil mi daha bir saat önce.
"Benden ayrılmak istiyor musun?"
Gergin ve keskin sesi kulaklarımı doldurduğunda kafamı çevirip ona baktım. Yüzüme hiç bakmıyordu. Belki de gözlerimde göreceklerinden korkuyordu.
Kafamı iki yana sallayıp "Senden kolay kolay ayrılmam." dediğimde bakışlarını yüzümde gezdirip derin bir nefes bıraktı. Dudaklarına bir tebessüm eklendiğinde yüz hatları sertliğini bırakmış rahatlamıştı. Onun bu duygu değişimine gülümsedim.
![](https://img.wattpad.com/cover/137306425-288-k903939.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhuna Hapset |18|
Fiksi RemajaBölümler uzun uzundur kısa olmasına bakmayın, yorum yaparak okursanız çok sevinirimmm Derin bir nefes alıp "Ne yapıyorsun sen manyak herif?" dediğim de karşımda ki çocuk bana daha çok yaklaşıp gözlerimin önüne gelmiş bir tutam saçı kulağımın arkasın...