° Foreign °3

1.5K 318 173
                                    

Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

İyi okumalar.

___________

Şu son dört ayda gerçeğini bilmediğim yalanlardan oluşuyormuş her şey. Sandığım kişi, tanıdığım sandığım kişiyi maske olarak kullanıyormuş. Kurban olarak seçilmiştim. Neler olduğunu bilmiyor, her şeyden habersiz karanlık bu yerde kıvranıyordum. Yanıyordum. Jeon Jungkook'un tek tek özenle koymaya devam ettiği odunlarıyla yakılıyordum. Yakmaya devam ediyor, sönünce altını biraz daha harlıyordu. Hiç kimse temiz bir sayfa değildi. Herkes kirlenmiş sayfalarının ona sunacaklarını bekliyordu. Bazıları ölümü kendileri yazar, bazıları ise sayfaları kirletmeye devam ederek yaşamayı seçerdi. Ölüm yaklaşınca sessizce teslim olup kabullenirlerdi.

Bu sessizlik ızdıraptı. Hücrelerimi inleten, kanıma bulaşan zehirli bir sıvıydı. Tüm hücrelerimi ele geçirmişti. Her gün vücudumda yaralar açmaya başlamış, tüm hücrelerinin acımadan sonunu getiriyordu. Yavaşça tüketiyor, güçsüz bırakıyordu beni. Bu adamın hayatıma izinizce girmesi, delirtme evresine sürüklüyordu. Sıktığı kurşun tenimi okşamış ve üzerime kanlar sıçratmıştı. Arkamın dönük olmasına rağmen, arkamdaki kanlar yüzüme kadar sıçramıştı. Yere yığılmış, bacaklarıma sarmıştı ellerini. Kanlar akıyordu. Ayakkabımın tabanlarını kırmızıya boyamıştı. Bulanık gördüğüm için sadece onun can vermeden önceki son cümlesini hatırlıyordum.

"K-kaç burdan... I-ıhm ona büyük bir ceza olur bu, k-kaç buradan. Senin de s-sonun olmadan. "

Son kez nefeslenmiş ve gözlerime bakmıştı.

"O senden normal bir şey b-beklemiyor. Senin kölen olmanı istiyor k-küçük. Sadece git burdan. " tanımadığım adamın son cümlesi bu olmuştu.

Beynimde yankılanıyordu. Her geçen saat daha da artıyordu. Kana bulanmıştı üzerimdeki beyaz kumaşlar. Bilmediğim bir adamın kanları artık her yerimdeydi. Şimdi oda her zamankinden daha soğuktu. Kanım çekilmiş gibi hissediyordum. Yavaş yavaş üzerime geliyordu duvarlar. Omzumda sargı bezleri vardı. Sadece onun beyazlığı bozuyordu, kırmızıya meydan okurcasına bembeyazdı. Kan üzerine işlemek istiyordu fakat akmayı durdurmuştu. Kanım donmuştu. Bu odaya nasıl geldim, o andan sonra neler yaptım silinmişti o andan sonrası. Hafızamı kontrol ediyorlardı ve ben bunu hissetmemiştim.

Buradan kurtulursam berbat bir kâbus olarak kalacaktı bende her şey. Asla pes etmemeliydim. Karşımda duran adam benim korkumla besleniyordu. Ona açık verdiğim her an daha da güçleniyor ve fazlasını istiyordu. Onun için kolay bir avdım. Lanet adamın teki gelip bana musallat olmuştu. Dünyada hiç insan kalmamış gibi beni bulmuştu.

Amacının ne olduğu bilmek çok zordu. Gözlerine bile bakarken karanlığına gömülü biri gibi duruyordu, tek bir ışık haznesine yalvartacak derecede ıssızdı. Gücüm yetebilir miydi orası muammaydı. Üzerimde uyguladığı bir çeşit baskı nefes kesecek türdendi.

Tekrar başımı zonklatan bir baş ağrısıyla uyanmıştım. Güneş ışığı içeriye vuruyordu. Pencerenin çift camlı bir şekilde olması vuran ışıkları parkeye gökkuşağı misali birbiriyle harmanlayarak serpiştiriyordu. Ölmediğim için mutlu değildim. Lanet şey şu demek oluyordu daha fazla gizem ve daha fazla acı.

Siktiri boktan bir hayat, ne trajedi ama.

Etraf çok sessizdi. Tıpkı son gün ilerlediğim boş sokakların ıssızlığını tadıyordum. Sessiz, soğuk ve uğultulu rüzgar o günü anımsatıyordu. Bayılmaktan bezmiştim ve bu sefer halının üzerindeydim, insan gibi bir yere bıraksalar kazığa oturtulmayacaklardı halbuki.

Touch Me ❦Jikook❦√Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin