Yasemin Hanım kökleri saraya dayanan İstanbul'lu bir ailenin kızıydı. Emirgan'da bir köşkte büyümüş bir dediği iki edilmemişti, hep en iyi okullarda okumuştu. Ortaokul ve liseyi bir Fransız kolejinde okuduktan sonra Tıp fakültesine girmişti, başarılı bir doktor olma yolunda emin adımlarla ilerlerken üçüncü sınıfta, başına hayatını tamamen değiştiren bir olay geldi. Ilık bir bahar akşamı Yasemin Beyoğlu'nda dolaşırken ara sokaklardan birinde bulunan sürekli alışveriş ettiği plakçıdan çıktığı anda duyduğu silah sesiyle irkildi, arkasını döndüğünde bir adamın yerde yattığını gördü, koşarak adamın yanına geldi ve yere çöktü, adam omzundan yaralanmıştı.
-Aman Allah’ım! İyi misiniz? Kim yaptı bunu size?
Neyse ki kurşun sadece sıyırmıştı ve adamın yarası çok ciddi değildi, ama oldukça kan kaybediyordu. Yasemin çantasından çıkardığı mendili adamın yarasına bastırarak kanı durdurmaya çalışıyordu, etrafına çaresizce bakarak yardım edebilecek birilerini arıyordu ama olayı büyük bir merak içinde izleyen insanlar iş yaralıya yardım etmeye geldiğinde ortadan kaybolmuşlardı. Kimsenin ilgilenmediğini görünce kendisi harekete geçmeye karar verdi.
-Siz bu mendili yaraya bastırın ben şuradan bir telefon bulup ambulans çağırayım olur mu?
-Yo hayır ambulansa gerek yok, araba kullanmayı biliyor musunuz?
-Biliyorum ama ambulans...
-Boş verin şimdi ambulansı şuradaki araba benim, eğer beni doktor arkadaşımın muayenehanesine götürürseniz size minnettar kalırım.
-Bence bir hastaneye gitmeniz gerekiyor.
-Gerek yok siz cebimden anahtarları alın kalkmama da yardım edin ve gidelim.
-Ama...
-Lütfen.
Adam lütfen derken Yasemin'in elini sıkıca tutmuştu Yasemin garip bir şekilde adamdan etkilenmiş ve normalde asla kabul etmeyeceği bu teklifi, beyninin kalbine hükmedememesi sonucunda kabul etmişti. Adam 10 metre ileride duran arabaya ulaşabilmek için yürürken Yasemin'e yaslanıyordu, Yasemin adamı arka koltuğa yatırdıktan sonra kendiside direksiyonun başına geçmişti. Araba kullanmayı bildiğini söylemişti, gerçi ehliyeti vardı ama trafiğe sadece bir iki kere çıkmıştı ve bu durum onu biraz tedirgin ediyordu, ama kontak anahtarını çevirip motorun sesini duyunca üzerindeki tedirginliği attı ve sakin bir şekilde arabayı kullanmaya başladı.
-Nereye gidiyoruz?
-Şişli'ye gideceğiz ben size tarif edeceğim.
-Bu arada nasılsınız?
-İyiyim ama biraz üşüyorum.
Yasemin'in üşümesinin sebebini tıbbi terimlerle anlatması adamın dikkatini çekmişti.
-Bu konuda oldukça bilgilisiniz doktor musunuz yoksa?
-Doktor adayıyım desem daha doğru olur, tıp fakültesinde okuyorum.
-Çok şanslıymışım desenize?
-İstanbul'un göbeğinde vurulmak şanssa gerçekten çok şanslısınız.
-Vurulmam beni vuranların şanssızlığı, vurulduğum sırada sizin orada bulunmanız ise benim şansım.
Yasemin adamın konuşmasından onu vuranların başına kötü bir şeyler geleceğini anlamıştı, adamın karanlık biri olduğu belliydi, ama adamdan etkilenmişti ve bunu kendine bile itiraf etmeye çekiniyordu.
-Şuradan sağa döneceğiz.
-Pardon, ne dediniz?
-Şuradan sağa döneceğiz dedim, ne oldu daldınız?
-Yok bir şey.
-Peki siz öyle diyorsanız, geldik zaten şuradaki ağacın yanına park edebilirsiniz.
Yasemin adamın arabadan çıkmasına yardımcı oldu daha sonra koluna girerek evin kapısına kadar getirdi. Tam zili çalacakken adam çalmaması için elini tuttu, adamın eli çok kan kaybettiği için buz gibi olmuştu.
-Kurtarıcımın adını öğrenebilir miyim acaba?
-Yasemin, Yasemin Safranzade.
-Çok memnun oldum Yasemin hanım bende Dilaver Gazioğlu bana yaptığınız bu iyiliği ömrüm boyunca unutmayacağım.
-Rica ederim ben sadece insanlık vazifemi yaptım.
-Emin olun her insan sizin yaptığınızı yapmazdı.
-Bu kadar büyütmeyin rica ederim, bu arada buyrun arabanızın anahtarlarını.
-Okula kaçta gidiyorsunuz acaba?
Yasemin Dilaver'in bu sorusu karşısında şaşırmıştı, ama yinede cevapladı.
-Dokuzda neden?
-Bu saatte vasıta bulamazsınız, yarın okulunuzun kapısında benim bir adamım bekliyor olacak arabayı ona teslim edersiniz oldu mu?
-Olmaz kabul edemem.
-Lütfen kabul edin yoksa birazdan kan kaybından öleceğim.
Yasemin Dilaver'in yaralı olduğunu bu sözler üzerine hatırlamış kendisine de lafı bu kadar uzattığı için kızmıştı.
-Peki öyleyse size tekrar geçmiş olsun
-Sağ olun Yasemin hanım.
Yasemin arkasını dönüp arabaya doğru ilerlerken içinde bir şeylerin kıpırdadığını hissetmeye başlamıştı. Arabaya binip Emirgan'daki evine doğru yola çıktı, kafasını binbir çeşit düşünce doldurmuştu, bu düşüncelerden biraz olsun sıyrılabilmek için radyoyu açmaya karar verdi.
-İyi geceler saat on bir şimdi haberler...
-Ne saat on bir mi Allah kahretsin babam canıma okuyacak. Ne anlatacağım şimdi onlara.
Yasemin saatin bu kadar geç olduğunu fark etmemişti, şimdi ailesine mantıklı bir açıklama yapmak zorundaydı, o da hikayeyi biraz değiştirerek anlatmaya karar verdi. Arabayı evin biraz uzağına park etti bir de araba ile ilgili açıklama yapmak istemiyordu. Evin bahçe kapısını elinden geldiğince sessiz açmaya çalışmıştı, evin bahçesi çok büyük ve bakımlıydı. Yasemin son bir ümitle evdekilerin yatmış olmalarını diliyordu fakat köşkün bütün ışıkları yanıyordu ve Yasemin tahmin ettiği gibi köşk sakinlerinin hepsinin ayakta onu beklediklerini anlamıştı. Yasemin ağır adımlarla eve yaklaşırken evin perdelerinden biri hafifçe aralandı Yasemin'in geldiğini gören hizmetli sevinç içinde bağırarak durumu Yasemin'in babası Osman bey ve annesi Rügzan hanıma bildirdi. Yasemin çantasında evin anahtarlarını ararken birden kapı açıldı.
-Kızım nerelerdesin merakımızdan öldük başına bir şey geldi sandık.
Rügzan hanımın çok telaşlandığı belli oluyordu normalde bu tip aşırı hareketlerden kaçınmasına rağmen yaşadığı durum karşısında bütün kuralları bir yana bırakmış ve kızına sıkıca sarılmıştı.
-Tamam anne sakin ol geldim işte hem bak bir şeyimde yok.
Yasemin'in gözleri babasını aradı, babası sinirli bir şekilde koltuğuna oturmuş bekliyordu bir an göz göze geldiler...
-Gel bakalım küçük hanım seninle biraz konuşalım.