Yasemin başı önüne eğik bir şekilde babasının koltuğunun önünde durdu şimdi babasından oldukça uzun bir nutuk dinleyecekti, bu hep böyle olmuştu, babası sinirlendiği durumlarda önce nutuğu atar sonra Yasemin'in konuşmasına ve durumu izah etmesine izin verirdi. Babası sert ve disiplinli bir adamdı ve sevgi gösterilerinden hoşlanmazdı fakat bunu belli edemese bile kızını canından çok sevdiğini kızına hissettirebilmeyi bir şekilde başarıyordu.
-Ben bu eve en geç saat dokuzda gelineceği hususunda mutabakata vardığımızı sanıyordum. Fakat senin bu kuralları pek dikkate almadığın belli oluyor. Bak kızım eğer prensiplerden ve kurallarından taviz verirsen hayatta asla başarılı olamazsın.
Böyle başlayan ve yaklaşık on dakika süren konuşmanın ardından şimdi konuşma sırası Yasemin'e gelmişti.
-Baba birazda beni dinlerseniz gecikmemin sebebini açıklayabilirim.
-Açıklamanı merakla bekliyorum Yasemin.
-Okuldan çıktıktan sonra sınıftan arkadaşım Aysel'le birlikte Taksim'e kitap bakmaya gittik, Aysel trafik ışığına bakmadan kendini yola atınca bir araba çarptı.
-Aman tanrım ne oldu kızcağıza durumu kötü mü?
Yasemin'in annesi hemen heyecanlanıp araya girmişti, annesinin bu tepkisi iyi olmuştu, Yasemin hikayesinin inanılırlığının yükseldiğini düşündü.
-Yok çok ciddi bir şeyi yok, nerde kalmıştım evet araba çarpınca mecburen arabanın sahibi ile birlikte Aysel'i acile götürdük onunla ilgilendim, sonra ailesine haber verdim onlar yanına gelince de ben çıktım.
-Peki arkadaşının ailesine haber verdikten sonra bize de bir telefon açıp bilgi verebilirdin bunu neden yapmadın?
Babası her zaman olduğu gibi hikayede bir açık bulmuş ve can alıcı soruyu sormuştu. Yasemin'in hayatı boyunca ailesine söylediği yalan sayısı bir elin parmağını geçmeyecek kadar azdı ama babası o ne zaman bir yalan söylese hemen bir açığını bulup yalanını ortaya çıkarıyordu. Yasemin'de bu durum karşısında tutulup kalıyordu. Fakat bu sefer Yasemin'in ağzından kelimeler dökülmeye başlamıştı.
-Aysel'in ailesini aradıktan sonra sizi arayacaktım, ama tam o sırada Aysel'in doktoru konuşmak için beni yanına çağırdı, bende ondan sonra aramayı unutmuşum.
-Bu seferlik sana inanıyorum ama bir daha böyle bir şey olmasını istemiyorum.
-Tamam Osman bey gitmeyin artık kızın üzerine benim kızıma güvenim tam, o yanlış bir şey yapmaz.
-Benim de kızıma güvenim var ama İstanbul'a yok. İstanbul'da bin bir çeşit insan var, Yasemin gibi genç ve güzel bir kızın bu saatte dışarıda olması güvenli değil, üstüne üstlük o bir Safranzade dünya üzerindeki her insanın sahip olmak isteyeceği bir mirasın tek varisi bu sebeplerden ötürü Yasemin'in daha dikkatli davranması gerekir.
Yasemin babasının söylediklerinin tek kelimesini bile dinlememişti, şu anda onun kafasını Dilaver'in iyi olup olmadığı sorusu kurcalıyordu. Dilaver mi? Henüz tanışalı üç beş saat olmuş birinden resmiyet göstergesi olan sıfatları kullanmadan bahsetmesi garibine gitmişti. Aldığı terbiye ve disiplin gereği çok samimi olmadığı kişilerle sizi bizli konuşan Yasemin Dilaver beye hemen Dilaver deyivermişti. Ne olmuştu ona böyle bu adama böylesine ilgi duymasının sebebi acaba yaşadıkları olaylar mıydı yoksa ondan hoşlanmış mıydı?
-Hayır hoşlanmadım.
Bu sözler Yasemin'in ağzından istem dışı çıkmıştı anne ve babasının söylediği şeyi duymamış olmaları için dua ediyordu.
-Söylediğim şeyler hoşuna gitmedi mi küçük hanım?
Yasemin'in babası Yasemin'in bu sözüne sinirlenmişti.
-Hayır baba olur mu öyle şey ben şey demek istedim yani yaptığım şeyin hoşuna gitmediğini söylemek istedim, ben artık izninizi isteyebilir miyim çok yorucu bir gün oldu.
-Hadi öyle olsun bakalım, iyi geceler.
-İyi geceler yavrum.
Yasemin bu zor durumu atlatmanın verdiği rahatlıkla güzel bir uyku çekmek için odasının yolunu tuttu, söyledikleri içerisinde gerçek birşey varsa o da çok yorucu bir gün olduğuydu. Yasemin odasına giderken Osman bey de karısına bir şeyler söylüyordu.
-Rügzan hanım bu kızda bir haller var gözünüz üzerinde olsun.
-Genç kız o Osman bey bu kadar üstüne gitmeyelim.
-Ben söyleyeceğimi söyledim sonra üzüleceğiniz şeyler olmasın.
Osman bey sözlerini bitirdikten sonra kalkarak odasına gitti Rügzan hanımda onu takip etti. Koca köşkün ışıkları tek tek sönmeye başladı iki dakika sonra köşk karanlığa gömülmüştü.
Yasemin sabahın ilk ışıklarıyla birlikte uyanmış okula gitmek için hazırlıklara başlamıştı, ılık bir duş alıp kıyafetlerini giyindikten sonra aşağıya kahvaltıya inmişti. Annesi ve babası çoktan sofraya oturmuş kahvaltıya başlamışlardı.
Halbuki annesi çalışmıyordu ve babasıda şirketine arada sırada gidiyordu ama yinede Yasemin'den bile önce kalkıyorlardı. Babası hep güne erken başlayan insanların hayatta hep bir adım önde olduğunu söyler dururdu.
-Günaydın.
-Günaydın kızım.
-Günaydın yavrum nasılsın iyi uyuyabildin mi?
-Evet iyi uyudum neden sordun anne?
-Ne bileyim dün gece biraz düşünceli gibiydin de o yüzden sordum.
-Çay istermisiniz Yasemin hanım?
Evin hizmetlisi Türkan'ın sorusu Yasemin'in hoşuna gitmişti çünkü dün akşamla ilgili konuşmak istemiyordu ve bu soruda konunun dağılmasına yardımcı olmuştu.
-Yok sağol Türkan şu portakal suyunu içip hemen çıkacağım geç kaldım.
-Nasıl isterseniz efendim.
-Kızım istersen Fahrettin seni arabayla bıraksın.
-Yok baba gerek yok, ben kendim giderim.
-Emin misin?
-Eminim baba sağolun.
Yasemin portakal suyunu bir dikişte içti ve izin isteyerek masadan kalktı.
-Size iyi günler.
-İyi günler kızım.
-İyi günler yavrum, kendine dikkat et Aysel'i de görünce geçmiş olsun dileklerimizi ilet.
-Olur söylerim annecim.