payitaht (bxb)

tanıtım

Gözlerini açtığında eski püskü, tahtalar ile sabitlenmiş bir tavan ile karşı karşıya geldi. Nerdeydi hiçbir bilgisi yok. Oysa bu kez emindi öldüğünden. Nasıl böyle bir cennet olabilir diye bir süre düşündü.

Yine ölmemişti. Tanrı bu dünyaya lanet olarak onu seçmişti bunu biliyordu. Daha yaptığı kötülükler yetmemiş miydi bu dünyaya?

Bir süre gözlerini kapattı ve karnındaki derin kılıç yarasını hissetti. Gözlerini yarasına çevirdiğide sıkı bir şekilde sarıldığını gördü. Üst tarafı çıplak olmasına rağmen üşümüyordu. İçeri sıcacıktı.

Yattığı yerden odayı inceledi. Eski püskü bir evdi. Salonun bir köşesinde duran şömine ve üzerinde kaynayan tencereye baktı bir süre. Saraya nazaran çok küçük ve eski bir evdi
Ama bir anda kendisi evinde gibi hissetti.

Bu hissiyat onun için güzel bir şey değildi. O hiç bir yere ait değildi. Onun hiçbir zaman huzur bulacağı bir yer olamazdı.

Doğrulamaya çalıştığı an karnına saplayan derin acı ile bir süre inledi. Elini karnına bastırdı ve acının dinmesini bekledi.

Bir anda açılan kapı ve hissettiği soğukluk ile kafasını kaldırdı. Karşısında gördüğü sima ile bir süre olduğu yerde kaldı. Küçük kahverengi gözler, minik bir burun ve yapılı dudaklar. Bu kişiyi daha önce hiç görmemişti.

Genç derin bir nefes alıp şevkat ile sordu" iyi misin?" Kaşları daha da çatılırken genci baştan aşağı inceledi. Omzuna gelen dalgalı saçlarını mavi bir bez parçası ile alnına düşmesini engellemişti. Gözünün hemen altında olan minik ben ve kirli bir surata sahipti. Kıyafetleri yırtık pırtık ve eskiydi. Kendine nazaran çok çelimsiz ve zayıftı.

Gözleri hala karşısındaki genci tararken sabırsızlıkla sordu" kimsin sen?"  Genç saçlarını karıştırıp " ben sizi ormanın bir köşesinde yatarken buldum. İsmim Le kang-dae "diye açıklamada bulundu.

Kral bir süre daha genci inceleyip " bu çocuk gerçekten kim olduğumu bilmiyor. Bilse bu kadar serin kanlı olamazdı "diye içinden geçirdi. Dudaklarının kenarı istemsizce kıvrılırken " kang dae ha?! " Dedi.