Koridorda herkes bağrışmaya başladı. Ne kadar doktor, hemşire varsa hepsi buraya doğru toplandı. Bense öylece ayakta duruyordum. Ne yapacağımı şaşırıp donup, kalmıştım. O neşeli, sevecen çocuğun, Can'ın gözlerinden yaşlar inmeye başladığını görünce şoku atlattım ve korkarak Emir'in yanına çöktüm. Kolundan kanlar akıyor, uniforması kıpkırmızı olmuştu. Kalbim fırlayacakmış gibi atıyordu ama ben durmuş ve bir daha atmayacakmış gibi hissettim. Emir'in elini yarasının üzerinden çekip, bacaklarımın üzerine koydum ve hep orada kalmasını istermiş gibi sımsıkı tuttum...
O kadar akan kana rağmen hala gözleri açıktı. Birileri onu sedyeye alıp götürmeden önce bana baktı ve gülümsedi. Buruk ve acılı gülümsemesiyle ben de ona karşılık verdim. Dudaklarım kıvrılırken, gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı.
Emir Sedyede götürülürken elini istemeyerekte olsa bıraktım ve arkasından uzun uzun bakarken gözlerinin kapandığını gördüm. Kalbim dağılmıştı sanki ama ben parçalarını bulamıyordum...
Can ağlayararak Emir'i götürdükleri yere doğru koşmaya başladı. Çok fazla ayakta durmuştum. Hatta ilaç alıyordum. Benim midem bulanıp, başım dönerdi oysa. İlk kez bayılmak istedim... Şuan her ne olursa olsun bu olanlardan kopmak istedim... Ama her şeye rağmen alışıldığın dışında sapa sağlam duruyorum...
Elime bir şeyin dokunduğunu hissettiğimde güvenliklerin babasını, doktorların ise annesini götüren kız belime sarılmış ağlıyordu. Serumun hortumunun izin verdiği kadarıyla ben de ona sarıldım. Sanki yıllardır tanıyormuş gibi sarıldım.
"Lale, hadi odana gitmemiz gerek." Dedi annem. Cansın'ın ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerini gördüm ve yanı başımdaki çocuğu bırakmadan odaya doğru ilerledik.
"Gel bakalım" dedim ve odaya geldiğimizde küçük kızı yatağa oturttum. Benim de ondan farkım yoktu. Ben de onunla birlikte ağlıyordum. Emir'in son gülüşü gözlerimin önünden gitmiyordu. HAYIR! SALAK MISIN? Son değil. Olamaz... O daha çok gülücek...
"Adın ne bakalım?" Diye sordum, yanımda oturan çocuğa. Annemin getirdiği suyu içip, baradağı komidine koyduktan sonra,
"Eylül" dedi ağlayarak.
"Ben de Lale"
"Sen neden ağlıyorsun?"
Sanki boğazıma bir şey düğümlenmiştide "konuşma!" diye bas bas bağırıyordu. Ne diyeceğimi bilemedim. Neden ağlıyordum ben?
"Babamın bıçakladığı doktor için mi?"
Ağlamam daha da güçlendi ve sanki konuşmam yasakmış gibi yine cevap veremedim.
Cansın ve annem Eylül'e dolaptaki aburcuburlardan yemesi için ısrar edip aç olup olmadığını sordular ama o ısrarla hepsini reddetti.
"Özür dilerim"
"Ne?" Diye sordum kıza anlamayarak.
"Ben babamla gitseydim doktoru bıçaklamazdı." Kızın söylediklerinden sonra dayanamadım ve ona sarıldım. Başı göğüsümde, ağlamaya başladı.
"Anneme gitsem olur mu?"
"Tamam, sen nasıl istersen."
Ben tam ayağa kalkacakken,
"Durun bir saniye" dedi annem.
"Baksana bütün hortum kan dolmuş, serumunda bitmiş. Hemşire çıkartsın, öyle gidin." Dedi ve çağırdığı hemşire serumumu çıkarttı.
Cansın, ben ve Eylül odadan dışarıya çıktık. Tam soru sormak için hemşire bir kıza yöneliyordum ki asistan doktorlardan olduğunu bildiğim bir kızı elinde ilaçlarla yanımdan koşarak geçerken gördüm.
"Bir dakika" dedim ve panikle bana döndü kız.
"Efendim"
Önce Eylül'ü göstererek az önceki olayları yaşayan ailenin kızı olduğunu söyledim ve annesinin nerede olabileceğini sordum.
"Acile indirdiler kadını." Dedi yine panikle.
"Peki, Emir o nasıl?"
"Ameliyata alıcaz şimdi."
"Beni ona götürebilir misin?" Diye sordum umutla.
"Asla! Oraya sadece doktorlar ve hemşireler girebilir."
Aşağı kata doğru koşan Can, bizi görünce durdu.
"Can beni Emir'e götür."🌟🌟🌟
Birkaç asistan doktorun gözlem yapmak için oturduğu oturaklardan birine yerleştim. Camın ardından, hareketsiz yatan ve başında doktorların ona anlamadığım şeyler yapan Emir'i izlemeye başladım. Çoğu zaman gördüklerimden korkarak gözlerimi kapatıyorum. Bu anlarda tek yapabildiğim şey dua etmek.
Cansın ve Eylül'ü annesinin yanına göndermiştim. Doktor kız gelemeyeceğimi söylemişti ama Can'a ısrar edince beni kıramadı ve onun sayesinde geldim. Onca şeyden sonra kenimi Emir'e borçlu hissediyorum ve o bu durumdayken onun için bir şeyler yapmak istiyorum ama lanet olsun ki elimden hiçbir şey gelmiyor. Tek yapabildiğim oturup burada olanları izlemek. Durumu hakkında Can dahil kimse hiçbir şey söylemedi. Hem ölecek olan benim, Emir değil di mi?
2 saate yakın süreden sonra ameliyat bitti ve sedyeyle Emir'i çıkarttılar. Ameliyatı izleyen doktorlarla beraber bende dışarı yöneldim. Kapıda Can'ı ve koridorda konuştuğum kızı gördüm.
"Nasıl?" Diye sordum hemen Can'a.
"Emir'i nereden tanıyorsun? Yani biliyorum doktorun ama buraya gelmek isteyecek kadar samimiyetin nereden?" Can cevap veremeden kız araya girdi. Yakınlığımız mı nereden? Peki biz yakın mıydık? Evet bir hukukumuz vardı ama gitmeden önce ki son gülüşünden sonra onu bırakamazdım. Yine de ne cevap vereceğimi bilememiştim. Can,
"Lale, Emir'in özel ders öğrencisi. Lale de Peraya ders veriyor. Yakınlar yani." Dedi beni toparlamak istercesine.
"Pera?"
"Emir'in yeğeni." Diye cevap verdim kıza.
"Emir iyi Lale merak etme. Yani hayatı tehlikesi yok şuan için ama her ihtimale karşı yoğun bakıma alıcaz." Dedi Can.
"Bu arada ben Elif."
"Lale"
"Evet! Biz hastalarımızın adını biliriz" dedi imalı bir şekilde.
"Benim acile inmem gerek Can, tanıştığıma memnun oldum Lale." Deyip gitti.
"2 gün yoğun bakımda kalıcak. Bu süreçte onu göremessin ama sonra ilk iş onu sana göstericem, merak etme." Dedi gülerek.
"Hiç mi şansım yok?"
"Birinci dereceden yakınlara bile göstermezler."
"Ama sen görüceksin di mi?"
Gülerek cevap verdi, "Kızım ben doktorum ayrıca Emir'in en yakın arkadaşıyım.
"Hıı gördük ameliyatta nasıl titrediğini" ciddiye almayacağını bildiğim için takılıyordum. Ama doğruydu, Emir'in ameliyatı olduğu için ayrı bir paniği vardı ve o da diğer asistan doktorlar gibi asıl doktorların gözüne girmek için diken üstünde davranıyordu. Gerçi bu ameliyatta aklına bile gelmemiştir bu...
"Senin de önüne bir akciğer koysunlar. Al düzelt yarayı diye o zaman senide görürüm."
"Ameliyatıma sen gir olur mu?"
"Yani tabi- Ona baş hekimler karar veriyor." dedi geveleyerek. Ne diyeceğini bilemezmiş gibi bocalamıştı.
Kemotoropim, almam gereken ilaçlar ve belli bir süre gectikten sonra hala yaşıyor olursam(!) ama iyileşememişsem tümörü temizlemeleri için bir ameliyat olucam.
"Olsun, sen yinede gir. Beynimin temiz olan yerleride kirlenir kesin ama olsun." Dedim gülerek ve Can daha da sinirlendi.🌟🌟🌟
"Biz daha fazla rahatsız etmeyelim isterseniz. Oda numaram yedi. Bir şeye ihtiyacınız olursa çekinmeyin" dedim acil yataklarından birinde yatan anneye ve yanından ayrılmayan küçük kızı Eylüle. Cansında, annemde beni onayladı.
Onlara görüşüz deyip odaya ilerledik. Can gelip kontrollerimi yaptı. Bu gün çok ayakta kaldığım için extra vitaminler verdi ve hemşireye serumumu taktırdı. Gerçekten kendimi ölü gibi hissediyorum. Çok yoruldum ve midem bulanıyor. Annem içten içe bana kızıyor ama bugün olanlardan sonra bir şey diyemiyor. Cansın'ın ders çalışması gerekiyor ama ben bitmişliğimden çalışamadığım için oda vicdan azabı çekiyor ve bir türlü başlayamıyor ama ben en yakın arkadaşı olduğum için bunu anladım ve şuan test çözüyor.
Kapı tıklattıldıktan sonra açıldı, içeriye Pera ve annesi olduğunu tahmin ettiğim otuzlu yaşlarında, uzun boylu, zayıf çok güzel bir kadın girdi.
"Gelebilir miyiz?" Diye sordu tereddütle güzel kadın.
Ben, "Tabi!" derken annem ve Cansın ne Perayı ne de annesini daha önce görmedikleri için anlam veremediler.
"Bu Pera, tarih derslerine beraber çalıştığımız Emir'in yeğeni. Siz de annesisiniz sanırım." Dedim. Pera benim konuşmamla boynuma atladı ve ağlamaya başladı. Emir'in başına gelenlerden sonra bu hali çok normaldi. Bende ona karşılık verip sarıldım.
"Buyrun, oturun şöyle" annemin konuşmasıyla kadın Cansın'ın yanında ki koltuğa oturdu. Ben de yatakta kenara çekildim ve Pera yanıma oturdu.
"Evet ben Pera'nın annesi "Demet" , sende Lalesin." Dedi gülümseyerek ama tek amacı kızının yanında güçlü durmak olduğu çok belliydi. Bide bazen hissedersiniz ya birinin "iyi" olduğunu ben bu kadında onu gördüm. Belki de kalbinin güzelliği vurmuştu yüzüne. Kim bilir... Kendisi kadar anneliği de harika...
"Memnun oldum" dedim bende aynı gülümsemeyle.
"Pera nefret ettiği tarih dersini sevmeye başladı. Bunun en büyük sebebi de seni çok sevmesi."
"Ben de onu çok seviyorum." Evet bu doğru, Perayı çok seviyorum.
"Ama şimdi ağlaması çok üzüyor beni. Çünkü ben Canla konuştum amcası çok iyi olucak. İki gün sonra görücez onu."
"Babası bir şekilde ayarladı ve birkaç dakikalığına da olsa Pera girebildi."
"Yaa çok şanslısın bak! Ben girememiştim." Salak seni niye girdirsinler?! O kız yeğeni!
"Pera seni görmek istedi, bende tanışmak istiyordum doğrusu. Nasılsın?" Diye sordu Demet Hanım ama ses tonundan, sorarken ki tereddütünden o kadar belliydi ki beni değil kanserimi sorduğu.
"İyi sayılırım." Evet sayılırım. Kanserle baş ettiğim onca yıldan sonra şuan yaşadıklarım o kadar da kötü değil hala. Henüz saçlarım tam olarak dökülmedi, ciddi boyutta da zayıflamadım. Yani hala bi nebze iyi sayılırım.
"Daha da İyi olucağına inanıyorum, tekrar teşekkür ederim." Peki ben inaniyor muyum?
"Ben teşekkür ederim asıl."
"Peracım hadi babanın yanına inmemiz gerek"
"Biraz daha kalayım Laleyle"
"Kızım geç oldu, rahatsız ediyoryuz. Hadi!" Bir o kadar da otoriter bir anne... Peki ben? Ben neden anne olamayacağım? Olmayacak mı Pera kadar güzel bi kızım? Peki Demet Hanım kadar güzel bir anne olmayı hakketmiyor muyum ben? Demek ki etmiyorsun Lale...
"Hayır, etmiyorsunuz. İsterseniz siz gidin. Lale kalabilir. Giderken alırsınız." Dedim.
"Duyduğuma göre zor bir gün geçirmişsiniz hepiniz. Daha fazla yorma kendini." Bende ona tekrar kalabileceğini söyledim ve Pera'nın da ısrarıyla ikna olduktan sonra gitti. Ve onun ardından sürpriz bir şekilde Eylül geldi. Annem bize meyve soydu. Cansın da bize katıldı ve hep beraber benim yatağımın üzerin de çeşitli şeyler yaparak eğlenmeye çalıştık. Onlara Emirle ders çalışırken kullandığımız defteri gösterdim. Ve Emir'in yazısını okumaya çalıştık. Özellikle Pera bunu yaparken çok eğlendi, beraber güldük.
Gecenin sonunda Pera ailesiyle eve gitti, Eylül akciğer kanseri olan annesinin odasına döndü. Bende onların ardından her şeye rağmen belkide en büyük minnetlerimden biri olan Cansın'a sarılıp uzunca bir uykuya daldım...
🌼🌼🌼Iyiii gecelerr kuzularrr! Nereden baksan 2 3 aylık bir aradan sonra yeni bir bölüm. İyi okumalar. Eğer benden bölüm bekleyen varsa ve bunun karşılığını veremdiysem çok özür dilerim. Gelecek bölumler de telafi etmek dileğiyle... Sizi seviyorumm🌼💦🌟
![](https://img.wattpad.com/cover/237896366-288-k66227.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS
General Fiction11 yaşında küçük bir çocuk düşünün. Hastane odası oyun bahçesine çevrilen, pencerenin ardındaki oyun parkı ise yasak olan, arkadaş edinmek yerine yeni yeni doktorlar tanıyan, upuzun kıvırcık saçları sağlıyla birlikte onu terk eden bir çocuk... Taki...