Telefonuna gelen mesaj bildirim sesi ile irkildi Ando. Ders çalışıyordu ama gelen mesaj Eita'dan olabilir diye telefonunu hızlıca kontrol etti. Ancak mesaj sınıf arkadaşlarından birisinden geliyordu. Telefondaki yansımasını gördü. Sonra usulca masasından kalkıp duvardaki aynaya doğru gitti. Sağ yanağındaki morluk artık kahverengileşmiş olsa da hala belirgin bir şekilde orada duruyordu. Altındaki elmacık kemiğinin kırık tarafının iyileşmesi de epey zaman alacaktı. Sol kaşının hemen üzerindeki kesi de iz bırakacakmış gibi iyileşiyordu. Aynada yüzüne bakarak moralini daha çok bozduğunu fark edip aynadan yüzünü çekti. İstemsizce hemen yanındaki takvime baktı. O olayın üzerinden bir hafta geçmişti. Bu süreçte ne Eita'dan haber gelmişti ne de Ando onu görebilecek cesareti gösterebilmişti.
Yüzünün durumu sebebi ile okula da gidemediği için derslerden geri kaldığını aklına getirerek çalışma masasına tekrar geçti. Ancak hemen konsantre olamadı. Bir şekilde Eita'ya teşekkür etmesi gerekiyordu ama bunu nasıl yapacağını bilemiyordu. Yüzü bu kadar kötü bir haldeyken onun kendisini görmesini istemiyordu. Telefonla aramak istediğinde de aklına hep kanlar içinde, Eita tarafından öldürülmüş adam geliyordu. Eita'nın cinayet işlemiş ya da işleyebilmiş olması beklenebilir bir durumdu. Ancak onu başkasının canını almaya sevk edecek duruma düşürmesi sebebi ile Ando sürekli kendisini suçluyordu. Bu konudaki hüznünü nasıl yansıtması gerektiğini bilemiyordu. Bu düşüncelerle boğuşurken kapısının çalması üzerine irkildi. Gelen dedesiydi.
Ryunosuke, Ando'ya müsait olup olmadığını sordu. Ando hemen ayağa kalkarak dedesini odaya davet etti. Ryunosuke içeri girip Ando'ya ne yapıyorsa devam etmesini söyledi. Ando ise sandalyesine oturup bir yandan dersine bakmaya çalışıyor bir yandan da dedesini izliyordu. Ryunosuke bir süre odada yavaşça yürüdü. Duvarda asılı olan deri ceketi gördü. Ando'nun tarzı olmayan bu ceketin her zaman orada ne aradığını merak eder dururdu. Yarı geleneksel yarı modern döşenmiş odadaki modern genç odası takımını inceledi. Bu evde modern eşyaların olduğu tek oda burasıydı. Duvardaki bir müzik grubunun eski bir posteri bile bu ev için oldukça yeniydi. Ando'nun onun hayatına girerek sadece bu odayla bile hayatını nasıl değiştirdiğini düşünüp gülümsedi. Ando'nun yatağına yönelip yavaşça yatağın bir köşesine oturdu. Torunu hemen sol tarafında çalışma masasının başında oturuyordu. "Ando..." dedi. Ando yavaşça dedesine dönüp baktı. Ryunosuke bir müddet konuya nasıl başlayacağını düşündü. Ando'nun yüzündeki yaraları gün ışığında bir kez daha görünce aklına gelen kelimeler ağzından çıkamadı. "Bugün nasılsın?" diye sorabildi. Ando gülümseyerek "Gayet iyiyim, Efendim." diye cevap verdi. Sonra endişeli bir halde "Doktorlar önermediği halde hastaneden erken çıkmak istemişsiniz. Asıl siz nasılsınız?" diye sordu. Ryunosuke hemen cevap vermedi. Ando'nun ona hala dede dememesine mi üzülse yoksa samimi endişesine mi sevinse bilemedi. Önce bir iç çekti. Sonra "O kadar hasta değildim, benim için her gece beni kontrol edecek kadar endişelenmene gerek yok." diye cevap verdi. Birkaç hizmetliden Ando'nun geceleri en az bir kez kendisini kontrol etmek için odasına kadar geldiğini işitmişti. Yine de Ando'nun onu gerçekten sevdiğinden mi yoksa sırf iyi niyetinden mi böyle davrandığını bir türlü kestiremiyordu.
Ando önce dedesini ziyaret ederek dedesini rahatsız ettiğini düşünüp utandı. Sonra başını eğerek "Sizin için endişelenmek elimde olan bir şey değil ancak rahatsız ettiysem özür dilerim." dedi. Ryunosuke hiç beklemeden ayağa kalkıp "Ando..." dedi ve bir eli ile Ando'nun çenesinden tutup nazikçe başını kaldırttı. Yaralarını yakından görmek bir kez daha tereddüt etmesine neden oldu. Ancak bu kez yutkundu ve konuşmaya başladı: "Seni bu eve getirme amacım geç kalmış bir Sakurai soyadını idame ettirme kararıydı. Shizuku tarafından bizzat bu amaç için eğitildin. Başlangıçta senden tek beklentim ailemize yakışır bir varis olmandı." Bir süre bekledi. Sonra Ando'nun önüne diz çöktü. Ando onu engellemeye kalksa da Ryunosuke onu sandalyeye kenetledi ve konuşmaya devam etti. Bu kez Ando'nun yüzüne bakamıyordu. "Ben... Ben her zaman bir yetim için burası daha uygun bir yerdir diye düşünmüştüm. Ben... Ben hiç senin ne istediğini sormadım." dedi. Sonra gözleri yaşarmış bir şekilde Ando'ya baktı ve "Başına bu gelenlerden sonra kendi ailen sana bunu yaptıktan sonra senden ailenin reisi olmanı isteyemem. Ama..." diye devam etti. Bir kez yutkundu ve Ando'nun dizlerine kapanarak "Varisim olmak istemesen de ne olur bu evde benimle torunum olarak yaşamaya devam et." deyiverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgarın Çiçekle Dansı
RomanceBirisi doğuştan yetenekli ama bir o kadar da sıra dışı tarzı olan genç bir yakuza patronu... Diğeri gizemli bir geçmişe sahip zeki bir evlatlık... Fumikaze Ailesi'nin kontrolündeki bölgelerden birisinde aile fertlerinin Sakurai Ailesi tarafından sal...