2; "biraz acıyacak, üzgünüm."

5.7K 585 400
                                    

sonunda zorlukla kendimizi eve atmayı başarmıştık. seungmin tekli koltuğa, ben ise kendimi ikili koltuğa oturduğumda aptal aptal birbirimize bakmaya başladık. bakışmamızın sonu ikimizin de kahkaha atarak arkaya yaslanmasıyla son buldu. 

"bir günümüzde normal geçse şaşıracağım."
gülerek kafamı iki yana salladım ve sızlayan koluma bakmak için gömleğimin kolunu sıyırdım. gördüğüm manzarayla yüzümü buruşturdum ve derin bir nefes verdim. 
"bunu nasıl halledeceğiz seungmin? biliyorsun ben yapamam."

seungmin gözlerini kısa süreliğine kesik kolumda gezdirdi ve yüzünü ekşitip gözlerini yüzüme çıkardı.
"sanırım abim halledebilir."

"acıyor."
aynı yüz ifadesiyle gömleğimin kolunu indirdim ve elimden geldiğince yarayla temas ettirmemeye çalışarak gözlerimi içeri giren bedende sabitledim. pekala, kabul etmek gerekirse bu kadar yakışıklı olmasını beklemiyordum.

"selam çocuklar."
sallana sallana ilerledi ve üçlü koltuğa oturdu ve gözlerini sırayla benim ve seungmin'in üstünde gezdirdi.
"bir sorun var gibi görünüyor, anlatın bakalım."
seungmin histerik bir kahkaha atıp yaşadığımız küçük çaplı saldırıyı özet geçti ve şakaklarını ovup abisine bakmaya devam etti.
"jisung'ın yarasını halledebilir misin hyung?"

"pansuman kitini getir hadi, odamdaki çekmecede."
ayaklandı ve yanıma oturup yaralı kolumu nazikçe tutarak gömleğimi sıyırdı. pekala, yakından daha da yakışıklıydı. gözlerim dolgun dudaklarından başlayıp yüzünü turladı, heykele benziyordu. o da bir anda gözlerini kolumdan gözlerime çıkardı ve hafifçe gülümsedi.
"bir sorun mu var?"

yakalanmanın verdiği sebepsiz panik ve utançla gözlerimi kaçırdım.
"bir sorun yok."
kafasını salladı ve yüzündeki gülümsemeyi silmeden içeri giren seungmin'e baktı.
"seungmin oradan pamuk ve batikon çıkar."
seungmin, salonun ortasındaki masaya oturdu ve yaraya bakmadan istediklerini ona uzattı. o ise batikonu pamuğa döktü ve gözlerini gözlerime çıkardı.
"biraz acıyacak, üzgünüm."

sorun olmadığıyla ilgili bir şeyler zırvalayıp gözlerimi kesikte gezdirdim. aslında sorundu, hem de büyük bir sorundu. ama daha doğru düzgün tanışmadığım bir insanın önünde bebek gibi ağlamak istediğim son şey bile değildi. bu yüzden o batikonu yaranın üstünde gezdirirken yaptığım tek şey alt dudağımı ısırıp delicesine kendimi kasmaktı.

pamuğu tenimden çektiğinde derin bir nefes verdim ve ısırmamdan ötürü sızlayan dudağımı rahat bırakarak hafif dolu gözlerimle etrafa bakındım. elindeki gazlı bezle kolumu çepeçevre sardı ve yanağımdan bir makas alıp ayağa kalktı.
"bu kadardı."
masanın üstüne bıraktığı pamukları topladı ve kiti eline aldı.
"masaya geçin ben bunları bırakıp geliyorum, yemek yiyelim."

seungmin'le beraber sallana sallana mutfağa geçtik ve kurulu sofrada rastgele bir yere oturup birbirimize sataşırken yemek yemeğe başladık. içeri giren minho hyung gülerek seungmin'in saçlarını karıştırdı ve boş yerlerden birine oturarak yemek yemeğe başladı.
"hey seungmin ve jisung, bu akşam arkadaşlarım gelecek sizin için sorun olmaz değil mi?"

ikimiz de kafamızı hayır anlamında salladık. seungmin gerindi ve minho hyunga baktı.
"kaç kişi gelecek ve hangi arkadaşların hyung?"
minho hyung kafasını hafifçe yukarı kaldırıp gözlerini kıstı ve bir süre düşündü.
"sanırım... üç. hayır, hayır dört kişi gelecek. changbin, chan, hyunjin ve felix gelecek, felix dışındakileri daha önce gördün zaten seung."

seungmin anladığına dair birkaç mırıltı çıkardı ve yemeğine gömüldü, ben ise ağzımdaki lokmayı yutup minho hyunga baktım.
"hepsi bizden büyük mü?"

"felix'le aynı yaştasınız sanırım, chan hyung hepimizden büyük ve diğerleri de benim gibi sizden iki yaş büyük."
dudaklarımı hafifçe büzüp kafa salladım ve ağzımı silip boş tabağımla ayağa kalkıp tabağımı bulaşık makinesine yerleştirdim.
"eline sağlık hyung."

minho hyung hafifçe gülümseyip kafa salladı ve etrafı toparlamaya başladı.
"siz çıkın hadi seungmin'in odasına buraları ben hallederim."

odaya çıktığımızda seungmin tarafından anında çalışma masasına oturtturuldum. kitaplığından aldığı birkaç test ve konu anlatım kitabıyla yanıma geldi ve azıcık uzakta duran armut koltuğu da alarak sandalyemin yanına koyarak koltuğa yayıldı.

anlamam için yavaş yavaş anlattığı konu sonunda bittiğinde koltuktan kalktı ve esneyip bana baktı.
"hiçbir şey anlamadın değil mi?"
gözlerimi kısıp ayağa kalkarak omzuna bir yumruk geçirdim.
"tabii ki anladım."
gülüp yatağına ilerledi ve tekrar esneyip kendini yatağa attı.
"bu iyi."

"bana kıyafet ver seungmin, geldiğimden beri gömlek pantolonla oturuyorum. gerçi sende oturuyorsun üstünü değiştirsene."
kalkmadan parmağıyla dolabını işaret etti.
"istediğin kıyafeti giy ve üstümü değiştirmeye üşeniyorum."

kafamı iki yana sallayıp dolaptan siyah bir sweat ve gri bir eşofman alıp hızlıca giyindim ve seungmin'in yanına ilerleyip uzandım.
"kalk üstünü değiştir."

oflayarak kalktı ve üstünü değiştirip kapşonunu kafasına geçirip tekrar yatağa ilerledi. tam kendini yatağa atmak üzereyken aşağıdan minho hyungun sesi duyuldu.

"seungmin, jisung. aşağı gelin!"

umarım bölümü beğenmişsinizdir<3

seven in heaven;minsung✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin