5; "hyung, sarılabilir miyim?"

4.7K 564 265
                                    

ipin ucunu kaçırmıştım. dönen başımla aptal aptal gülüp etrafa bakındım ve gözlerim çoktan sızmış seungmin'e takıldığında gülmeye devam ettim, şapşal çocuk. başı yanında oturan hyunjin hyungun omzuna düşmüş hafif aralık ağzıyla uyuyordu. gözlerimi ondan çekip changbin hyungun kucağına çıkmış boynunda uyuyan felix'e çevirdim. onun kolları changbin hyungun boynunda gevşekçe dolanmışken aksine hyungun kolları sımsıkı onun beline sarılıydı. onlara bakıp tekrar gülümsedim, sanırım asla böyle bir ilişkim olmayacaktı.

bir iç çekip masanın üstünde duran bitmek üzere olan bardağımı alıp kafama diktim. açıkçası bunun kaçıncı olduğunu hatırlamıyordum. belki dört..? hayır hayır galiba beşinciydi. bardağı tekrar masaya koyup koltuğun kenarında duran şişeyi aldım ve dalgın dalgın kapağını açıp ağzını bardağa yaklaştırdım. tam doldurmak üzereyken minho hyung elimden şişeyi ve kapağı alıp şişeyi kapattı ve benden uzak bir yere koyup bana döndü. hafifçe dudaklarımı büzdüm ve dolduracağım bardağa bir bakış atarak minho hyunga döndüm.
"hyung, içecektim ben daha neden elimden aldın?"

"yeterli sungie, daha fazlasına izin veremem tamam mı?"
hafifçe gülümsedi ve sağ yanağımı sıkıp saçlarımı karıştırdı.
"ama... ama içmek istiyorum..."
yüzündeki gülümsemeyi silmeden kafasını hayır anlamında iki yana salladı.
"olmaz, üzgünüm."
iç çekip jelibon kasesini elime aldım ve ayıcık şeklinde olan jelibonlardan birkaç tane ağzıma attım.
"pekala hyung."

bir şey demeden hala ayık olan arkadaşlarına dönüp gülerek konuşmaya devam etti. ben de elimdeki kaseden durmadan jelibon yerken hyungu izlemeye devam ettim. neden onu izliyordum, gerçekten hiçbir fikrim yoktu. kafamın içi bomboştu ve tanrı aşkına bu kadar güzel gülmesi haksızlıktı.

chan hyung bardağını kafasına dikti ve eve gideceğini söyleyerek hepimizle vedalaşarak evden çıktı. hyunjin hyung, omzunda yatan seungmin kafasına yanağını yaslayıp uyuklamaya başlamıştı. jelibonu masaya bırakıp onlara da gülümsedim ve arkasına yaslanan minho hyunga baktım. acaba bende onun omzuna yatsam... bana kızar mıydı?

bir süre ona kaçamak bakışlar atarak bekledim. en sonunda derin bir nefes aldım ve denemeye karar verdim. sonuçta kaybedecek neyim vardı ki?
koltukta ona doğru kaydım ve arkama yaslanıp kafamı ona çevirdim.
"minho hyung, bakar mısın?"
içkisinden bir yudum alıp kafasını bana çevirdi.
"efendim sung?"

"şey... ben de senin omzuna yatabilir miyim?"
minho hyung, bir süre changbin ve hyunjin'in hyungun omzunda yatan felix ve seungmin'e baktı. ardından yüzüne minik bir gülüş yerleşti ve benim tarafımdaki koluyla belime sarıldı.
"yatabilirsin."
hafifçe gülümseyip omzuna yattım ve etrafa bakınmaya başladım. neden bunu istedim bilmiyordum ve sebebi de açıkçası umrumda değildi. bu sorun tamamen yarın ayılmış halde uyanan jisung'a aitti.

bastıran uykuma karşı koymaya çalışan gözlerimle bayık bayık etrafa bakınırken minho hyung elindeki bardağı bitirmiş ve beni omzundan kaldırıp bardağı masaya bırakmıştı.
"changbin sen felix'le seungmin'in odasına geç, orada uyuyun bugün."
beni omzundan kaldırmasıyla derin bir nefes aldım ve kafamı arkaya yaslayıp gözlerimi kapatarak kendime alayla gülümsedim, ne bekliyordum ki.

kendimi uykunun kollarına teslim etmek üzereyken sırtımı ve bacaklarımı kavrayan kollarla irkilip gözlerimi açtım.
"hey, sakin ol benim."
minho hyung gülümsedi ve beni kucağına alıp salonun kapısına doğru ilerledi. salonda gözlerimi gezdirdiğimde gördüğüm birbirine sarılarak ikili koltuğa uzanmış hyunjin hyung ve seungmin'le gülümsedim. kafamı tekrar minho hyungun omzuna yasladım ve gözlerimi kapattım.

olabildiğince sessiz şekilde benimle yukarı kata çıkıp bir odaya girdi. yatağı açtı ve beni yavaşça yatağa bıraktı. kollarını çekmek üzereyken bir kolunu tuttum ve gözlerimi açıp ona baktım.
"hyung, nereye gidiyorsun?"

"sen burada uyu ben salonda yatacağım tamam mı?"
yanağımı sıktı ve gülümsedi.
"iyi geceler jisung."
kolunu yavaşça elimden çekti ve arkasını dönerek kapıya ilerlemeye başladı. dönen başıma aldırmadan hızlıca yatakta doğruldum.
"ama hyung ben tek kalamam ki gitme..."

olduğu yerde durdu ve kıpırdamadan bir süre bekledi. kulağıma gülüşü ulaştığında kaşlarımı çattım.
"komik mi hyung? her neyse, demedim say."
yorganı üstüme çektim ve ona arkamı dönüp yatağa uzandım. gözlerimi sıkı sıkı kapattığımda yatağa yaklaşan ayak seslerini işittim. ardından yorgan kaldırıldı ve yatağın arkamda kalan kısmının çöktüğünü hissetim.

"kızma, sadece sevimliydi ondan güldüm."
ona döndüm ve gözlerine baktım.
"gülme ama, kötü hissediyorum."
alt dudağımı hafifçe sarkıttım ve yorganı düzgünce üstüne örterek ona yaklaştım.

"hyung, sarılabilir miyim?"
gülümsedi ve evet anlamında kafasını salladı. alt dudağımı kemirirken ona yaklaştım ve sarılıp kafamı boyun girintisine gömdüm. elleri saçlarımda gezinirken bu sefer kapanan gözlerime engel olmadım ve kısa sürede uyuyakaldım.

1.3k olmuşuz gerçekten okuyup destek olan herkese çok teşekkür ederim (ಥ⌣ಥ)

seven in heaven;minsung✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin