elimizdeki kağıtları masaya bırakmış yanımızda zaman tutacak seungmin'le hyunjin hyungun tarif ettiği odaya çıkıyorduk. her ne kadar gergin olsam da mutlu hissediyordum, sonuç olarak bu açılmak için büyük bir şanstı ve bir daha yakalamak zor olacaktı. seungmin yanıma gelip gülümsedi ve güç vermek için elimi tutup hafifçe sıkarak elini çekti. gülümseyerek ona döndüm ve sırtını sıvazlayıp minho hyungun ardından odaya girdim. seungmin'de telefonundan yedi dakika ayarladı ve derin bir nefes verip gülümseyerek bize döndü.
"siz dolaba girip kapıyı kapattığınız anda süreyi başlatacağım."ilerleyip kahverengi dolabın kapağını açtı ve kafasıyla içeri girmemizi işaret etti. dolap enine dar boyuna uzundu, ikimizin oraya sığabileceğini sanmıyordum. minho hyung yanıma yaklaşıp beni dolabın içine doğru yönlendirdi ve döndürüp sırtımı dolabın arka kısmına yasladı. kendi de içeri girdi ve omzunun üstünden seungmin'e bakıp kapıyı kapatmasını söyledi. seungmin kapıyı kapattı ve süreyi başlattığıyla ilgili bir şeyler söyleyip sessizleşti. minho hyung kollarını iki yanıma koydu ve zaten sıkışık olan dolapta beni biraz daha sıkıştırdı.
yüzünü dolabın çatlak yerinden ışıkla hayal meyal görebiliyordum. kafasını bana yaklaştırdı.
"önce sen mi görevini yapmak istersin, ben mi yapayım?"
yutkundum ve her gerildiğimde yaptığım gibi dudaklarımı kemirmeye başladım. sanırım uzatmanın anlamı yoktu. derin bir nefes aldım ve ellerimi yanaklarına attım.
"hyung ben... senden hoşlanıyorum. hem de çok fazla."minho hyungun yüz ifadesini net olarak göremememe rağmen gülüşü kulağıma ulaştığında bir kez daha yutkundum ve ona bakmaya devam ettim. yüzüme yaklaştı ve burunlarımızı birbirine sürttü. titrek bir nefes verip kapanmaya yüz tutan gözlerimle yakınımdaki gözlere baktım, yanaklarımın ve kulaklarımın kızardığına emindim ama burası karanlık olduğundan çok da sorun değildi.
iki yanıma sabitlediği kollarını aşağı indirdi ve ceketimin içinden sokarak belime sarıldı. ben de kollarımı onun boynuna doladım ve kıstığım gözlerimle ona bakmaya devam ettim.
"hey, şu an ne yapıyorsunuz bilmiyorum ama beş dakikanız kaldı!"minho hyung dudaklarını dudaklarıma sürttü. irkilip yutkundum, gülümsedi ve dudakları dudaklarıma hala değerken fısıldadı.
"ben de senden hoşlanıyorum, hemde fazlasıyla."
kalbimin ritmi kulaklarıma ulaşırken aldığım nefesi geri veremedim. bana zaman tanımadan dudaklarıma kapandı ve belimdeki tutuşunu sıkılaştırdı. gözlerimi sıkı sıkı kapatıp boynuna daha sıkı sarıldım ve biraz da olsa sakinleşmeye çalışarak kesik kesik nefesler aldım.bir eli usul usul belimi okşarken diğer koluyla imkanı varmış gibi beni biraz daha kendine çekip öpmeye devam etti. biraz beceriksizcede olsa karşılık verdim. nefessiz kaldığında geri çekildi ve alnını alnıma yaslayıp soluklandı, gözlerini hala açmamıştı. fırsattan istifade gözlerimi yüzünde dolaştırdım ve derin bir nefes alıp bu sefer ben dudaklarına yaklaştım. dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda gerilen dudaklarından gülümsediğini anladım. ardından hemen toparlandı ve bir elini yanağıma atarak baş parmağıyla usul usul okşamaya başladı. dudaklarım dudaklarının üstünde ürkekçe hareket ederken bana doğru bir adım attı ve tamamen dolabın arka kısmına yaslanmamı sağladı.
"süreniz doldu ama halinizden memnunsanız çıkmayın."
seungmin güldü ve kapıyı tıklattı. minho hyung geri çekilip çıkmak üzereyken son anda dudaklarıma kısa ve sesli bir öpücük bırakıp dolabın kapısını açtı. o çıktığında ben hala olduğum yere sinmiş, kızarmış yanaklarım ve sızlayan dudaklarımla dikiliyordum. ne yani, şimdi birbirimizi sevdiğimizi itiraf edip bir de üstüne öpüşmüş müydük?hala olayın şokundan çıkamamışken minho hyung gülümseyerek elini bana uzattı.
"gel hadi."
yutkundum ve elini tutup beni kendine çekmesine izin verdim. bana sarıldığında yanağımı omzuna yaslayıp kollarımı sırtına dolayarak seungmin'e baktım. baktığımda imkanı varmış gibi gülümsemesi daha da genişledi.ben de ona gülümsedim ve bir elimi kızarmış yanağıma bastırdım. bir süre sonra geri çekilip ikisine baktım ve ellerimle yanaklarımı yellemeye başladım.
"yüzümü nerede yıkayabilirim?"
seungmin yanıma geldi. minho hyunga aşağı inmesiyle ilgili bir şeyler mırıldandı ve beni hızlıca odadaki banyoya soktu.ben yüzüme defalarca kez su çarparken seungmin yanımda çocuk gibi zıplıyordu. geri çekilip yüzümü kurulmadan ona baktım ve kahkaha atıp elime havluyu aldım.
"şimdi, çıkıyorsunuz değil mi?"
yüzümü kuruladım ve havluyu bırakmadan ona baktım.
"yani, sanırım öyle.""o zaman neden bu kadar sakinsin aptal."
omuzlarımdan tutup beni sarstı. gülüp ellerinden kurtuldum ve üstüne atlayıp onu sarsmaya başladım.
"benden hoşlandığını söyledi seungmin kalp krizi geçiriyordum."biraz daha banyoda birbirimizi sarsarak hırpaladık ve en son aşağıdan bize seslenmeleriyle üstümüzü düzeltip gülerek aşağı indik.
5k olduk ve sonunda minsung kavuştu 🥳
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seven in heaven;minsung✔️
Fanfictionen yakın arkadaşıma ders çalışmaya gittiğimde abisine aşık olacağımı nereden bilebilirdim ki? 281120/120221