herkes içeri girmiş, selamlaşma faslı atlatılmıştı. seungmin salona giren ilk kişi olarak minho hyung ve beni çok kısa süreliğine birbirimize kitlenmişken görmüştü. tek kaşını kaldırıp bize baktıktan sonra gözlerim kısa süreliğine seungmin'i bulmuştu ve bana sonra görüşeceğiz bakışı atıp misafirlerle ilgilenmeye başlamıştı. açıkçası bana ne olduğunu sorduğunda ne diyeceğim hakkında en küçük bir fikrim dahi yoktu.
öte yandan kafam zaten yeterince karışmışken karşımdaki koltuklardan birine oturmuş arada bana kaçamak bakışlar minho hyung aklımı daha çok karıştırmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu. oflayarak masadan bana yakın duran cips kabını aldım ve kucağıma koyarak ağzıma birkaç tane cips attım. salonda herkesin konuşmasından kaynaklı bir uğultu varken ben kafamı kaldırmadan cips yiyordum. en son kasenin dibini gördüğünde seungmin'in beni dürtmesiyle irkildim ve ona baktım.
"bir şey mi oldu minnie?""bu kadar yemezdin bir sorun mu var? ve bırak artık şunu karnın ağrıyacak."
elimden cips kabını alıp masaya koydu ve bana döndü. dudaklarımı büzüp parmağımda kalan cipsleri yan taraftan aldığım peçeteye sildim ve seungmin'e baktım.
"ne güzel tıkınıyordum ya."seungmin bu halime güldü ve saçlarımı karıştırdı.
"benimle mutfağa gelsene şu cipsin yerine yenisini koyalım."
kafasıyla mutfağı işaret etti ve ayağa kalktı. bende elime bitirmek üzere olduğum cips tabağını aldım ve ayağa kalkıp kimseye bakmamaya çalışarak hızlıca mutfağa geçerek tabağı tezgaha bıraktım.
"ne oldu minnie, neden beni çağırdın?""bu halin ne bakalım?"
seungmin tezgaha yaslandı ve eline bir cips paketi alıp açarak kaba boşalttı.
"ne varmış halimde?"
tabaktaki cipslerden bir tane alıp ağzıma attım ve ona baktım.
"seni abimle o halde görmediğimi sanıyorsan yanılıyorsun, o zamandan beri yanımdaki koltukta oturmuş yeri izleyip tıkınıyorsun. bir şey mi oldu jisung han?"
sırıttı ve imalı imalı konuşup bana baktı. kaşlarımı çattım ve omzuna bir yumruk geçirdim.
"saçmalama seungmo.""pek saçmalıyorum gibi değil ama, neeyse."
güldü ve cips kabını alıp yanımdan geçerek mutfaktan çıktı. omzumun üstünden ona bakıp önüme döndüm ve derin bir nefes verip şakaklarımı ovarak kendi kendime mırıldandım.
"ne yapıyorum ben..."
yukarı raftan bir bardak alıp kendime su doldurdum ve tek dikişte içip bardağı tezgaha bırakıp derin bir nefes verdim. yüzümü sıvazlayarak arkama döndüm ve tekrar salona ilerledim.seungmin'in yanına oturmuş hyunjin hyunga bakıp yanaklarımı şişirdim ve gözlerimi boş bir yer bulmak için salonda gezdirdim. evet evet, boş olan tek yer minho hyungun yanıydı. ayaklarımı sürüyerek minho hyungun yanına oturdum ve önümde duran jelibonlardan birkaç tane ağzıma attım. yanda duran yastığı alıp sarıldım ve çenemi yastığa yaslayarak etrafa bakınmaya başladım. kabul etmek gerekirse minho hyungun arkadaşları da kendi gibi yakışıklıydı. yan yana oturan changbin hyung ve onun omzuna yatmış felix'e bakıp farkında olmadan gülümsedim.
"tatlılar değil mi?"
minho hyung onlara bakıp bana döndü ve gülümsedi.
"hm hm, gerçekten sevimliler."
bakışlarımı gülüşünden çekip gözlerine çıkardım, o ise kulağıma yaklaştı. yaklaşmasıyla irkildim ve kaskatı kesilip bize bakan seungmin'e baktım. dudakları kulağıma değerken fısıltıyla konuşmaya başladı.
"ikisinin de birbirine karşı duyguları var ama asla açılamayacak kadar aptallar."
güldü ve geri çekilip yüzüme baktı. hafif kızardığına emin olduğum yanaklarımla ona baktım ve birkaç kez gözlerimi kırpıştırıp titrek bir nefes aldım.minho hyung sesli şekilde gülüp yanağımdan bir makas aldı ve diğer arkadaşlarına doğru dönüp konuşmaya devam etti. ben bakışlarımı seungmin'e çevirdim ve sırıtmasını görüp tekrar önüme döndüm. kucağımda duran yastıkla oynarken seungmin'in sesiyle tekrar bakışlarımı ona çevirdim.
"hyung, bizde içebilir miyiz?"minho hyung seungmin'e bakıp bir süre düşündü.
"çocuklar bilemiyorum sonuçta daha küçüksünü-"
minho hyungun lafını kesen ise hyunjin hyungdu.
"ah hadi minho bırak birkaç bardak içsinler, biz bizeyiz burada."
minho hyung derin bir nefes verdi ve kafa salladı.
"pekala, pekala. bu seferlik izin vereyim."seungmin ellerini çırpıp hyunjin hyungla mutfağa gitti ve üç bardak içkiyle geri döndü. elime verilen bardağa kararsızca baktım ve hafifçe bardağı iki yana salladım. alkole dayanıklılığım pek yoktu ve bu ortamda içmek istediğimden pek emin değildim. düşüncelerimin aksine dudaklarıma yaklaştırdığım bardaktan bir yudum aldım ve boğazımı yakmasıyla hafifçe yüzümü buruşturdum. tek temennim ise ipin ucunu kaçırmayıp saçmamalamamdı.
neredeyse 1k olmuşuz desteğiniz için çok teşekkür ederim
bölüm pek içime sinmedi ama umarım beğenmişsinizdir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seven in heaven;minsung✔️
Fanfictionen yakın arkadaşıma ders çalışmaya gittiğimde abisine aşık olacağımı nereden bilebilirdim ki? 281120/120221