saçımda gezinen bir elle uyandım. acıyan gözlerimi açmaya çalışma çabam sonuçsuz kaldığından kıpırdamadan yatmaya devam ettim. ruhum çekilmiş gibi hissediyordum. yapmak istediğim tek şey tüm günü yatakta geçirip ağlamaktı. kapının bir anda açılmasıyla irkildim ama uyandığımı belli edecek hiçbir hareket, yerimden biraz sıçramam dışında, yapmadan bekledim.
"hyung, bu haliniz ne!"giren seungmin'den başkası değildi. ses tonu şaşkınlığını fazlasıyla ele veriyordu ve yüz ifadesini tahmin etmek zor değildi. minho hyung saçlarımda duran elini kısa süreliğine çekip seungmin'e döndü ve tahminen sessiz olması için bir hareket yaptı. ardından tekrar bana döndü ve ellerini saçlarımda gezdirmeye devam etti.
"minho hyung, bir şey söylemeyecek misin?"az öncekine nazaran kısık çıkan sesiyle yatağa yaklaştı. yatağın çöken alt kısmıyla oraya oturduğunu anladım.
"gece hyunjin'le sen sızdıktan sonra onu odama getirdim. amacım onu buraya yatırıp salona geçmekti ama yalnız uyuyamadığını söyledi, ben de yanında yattım. bir şey yok yani seungmin, garip garip tepkiler verme."seungmin anladığına dair birkaç mırıltı çıkardı ve bir süre sessizlik oldu.
"onu neden uyandırmıyorsun hyung, diğerleri uyandı ve sanırım kahvaltı hazırlamaya başladılar."
hyung kafasını hayır anlamında iki yana salladı ve elini saçlarımda gezdirmeye devam etti.
"uyandıramam seungmin.""sonra neden seungmin garip garip tepkiler veriyor. neyse, neden uyandıramazsın?"
dedikleriyle minho hyung kafasını ona çevirdi. hala uyuyor taklidine devam ettiğim için ifadeleri hakkında bir fikrim yoktu.
"gece uyurken bir anda hıçkırarak ağlamaya ve sayıklamaya başladı. onu zorda olsa uyandırdım ve sakinleştirip tekrar uyuttum. ağzını bile açmadı, sadece dediklerimi yaptı. ben de bir şey anlatması için zorlamadım. ne olduğu hakkında bir fikrin var mı?"seungmin derin bir nefes verdi ve ayağa kalktı.
"bana da tamamen anlatmadı ama anlattığı kısımları da anlatmam doğru olmaz hyung. kendine sor uyanınca, anlatmak isterse anlatır zaten."
seungmin kapıya doğru ilerlemeye başladığında gözlerimi zorlukla da olsa araladım ve kafamı biraz kaldırıp ona baktım.
"seungmin, dur. size anlatmam gereken şeyler var, oturur musun?"pürüzlü ve kısılmış sesimi duyduğunda omzunun üstünden bana baktı ve hızlıca yanıma gelip yüzümü elleri arasına aldı.
"sungie, iyi misin?"
gözlerinden okunan endişeyle bana bakarken zorla da olsa hafifçe gülümsedim ve kafamı aşağı yukarı salladım.
"iyiyim meraklanma, otur hadi yatağa."ellerini yanaklarımdan çekip gözlerini benden ayırmadan yatağa oturdu ve meraklı gözlerle bana bakmaya devam etti. bakışlarımı minho hyunga çevirdim ve saçımdaki elinin üstüne elimi koyarak elini saçlarımdan usulca ayırdım. yatakta oturur hale geldim. minho hyungda doğruldu ve sırtını yatak başlığına yaslayarak bir seungmin'e bir bana baktı.
derin bir nefes verdim, yorganın bir kısmını kucağımda topladım ve hala acıyan gözlerimi kaşıyıp ikisine baktım."öncelikle minho hyung, gece benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim. şimdi size her şeyi anlatacağım ama sizden tek bir ricam var, sözümü kesmeyin lütfen."
onay beklercesine ikisine baktım ve kafalarını aşağı yukarı salladıklarında kafamı önüme çevirerek anlamsızca bir süre parmaklarımla oynadım. bunları anlatmak benim için gerçekten zordu."benim babam... bir trafik kazasında ben sekiz yaşındayken öldü."
aklıma doluşan anılarla titrek bir nefes aldım ve boğazımı temizleyip anlatmaya devam ettim."o zamanlar annem kanserdi ve hastanede kalmak zorundaydı, babamla ben koskoca evde hep birlikteydik tabii. bir gün annemi ziyaretten dönerken babam bana yapmak istediğim bir şey olup olmadığını sordu. onunla hep gittiğimiz bir yer vardı, bir dağın tepesindeki küçük göl. yine oraya gitmeyi teklif ettim, beni kırmamak için kabul etti."
dolmuş gözlerimle ikisine kısa bakışlar attım ve boğazıma çöreklenen yumruyu geçirmek için birkaç kez yutkundum. minho hyung yan taraftan aldığı birkaç peçeteyi kucağımda topladığım yorganın üstüne bıraktı. bir peçeteyi alıp gözlerimi sildim, ağlamamalıydım."dağın tepesine çıkarken çok şiddetli bir yağmur bastırdı, bir anda frenler tutmamaya başladı ve araba oradan aşağı yuvarlandı."
benden izinsizce yanağımdan akan yaşları elimdeki peçeteyle hızlıca sildim ve burnumu çekip ikisine bakarak konuşmaya devam ettim."bir süre babamın kanlar içindeki bedeniyle arabada kaldım, ne kadar sürdü hatırlayamıyorum. sonra birkaç ekip geldi, önce beni sonra babamı arabanın içinden çıkardılar. onu o halde gördüğümde uzun bir süre kendime gelemedim. sonra apar topar hastaneye gittiğimizde öğrendim olay yerinde öldüğünü. benim sadece bacağım ve kolum kırılmıştı."
özgürlüğüne kavuşmaya çalışan hıçkırıklarımı yutmaya çalışırken kafamı aşağı eğip yeni bir peçete alarak durmayan gözyaşlarımı silmeye devam ettim."sonra anneme söylemişler, durumu zaten iyi değildi bu sefer daha da ağırlaştı. birkaç hafta sonra eve döndüğümde artık halamlaydım, annem eve dönene kadar onunla yaşadım. ama şans bir kez daha yüzüme gülmedi. halam benden nefret ediyor ve sürekli babamın katili olduğumu söylüyordu. ben böyle olacağını bilseydim istemezdim, yemin ederim."
ellerimi yüzüme kapattım ve derin nefesler alarak biraz olsun sakinleşmeye çalıştım. aldığım her nefes bir öncekinden daha ağır şekilde ciğerlerime çöküyordu."biz sürekli babamla uyurduk, halam da beni tek başıma kalmaya zorlayınca fobi gibi bir şey oluştu. genelde geceleri uyuyamayıp sadece ağlıyordum. işin kötü tarafı halam haklıydı, babamı ben öldürdüm ve tanrı'da beni öldürmeyip geride bırakarak cezalandırdı. gece gördüğüm kabusta bunun tekrarıydı işte."
alt dudağımın iç kısmını ısırıp ıslak gözlerimi sildim ve onlara baktım. seungmin dudağını ısırmış sessiz sessiz ağlarken, minho hyung iç çekip bana baktı. yanıma yaklaştı ve bana sarılarak saçlarımı okşamaya başladı.
"bu senin suçun değil, kendini suçlama jisung.""benim suçum hyung, ben istemeseydim gitmeyecektik. babam belki hala benimle olacaktı."
hıçkırdım ve boynuna sıkıca sarılıp ağlamaya devam ettim. kulağıma suçlu olmadığımla alakalı bir şeyler daha fısıldadı ve geriye çekilip yüzümü elleri arasına alarak iyice kızarmış gözlerime baktı. bir süre akan her gözyaşını eliyle temizledi ve hafifçe gülümseyip gözlerimizi ayırmadan kafasıyla seungmin'i işaret etti.yüzümü ellerinden çekip seungmin'e baktım ve yatağın içinde dizlerimin üstünde ilerleyip sıkıca ona sarıldım ve uzun bir süre o şekilde ağladık. en son minho hyung ikimizi de sakinleştirdi. seungmin aşağıdan çağırdıkları için istemeye istemeye de olsa indi. minho hyung beni geri yatağa yatırdı ve üstümü örtüp yanımdaki boşluğa oturdu.
"biraz daha uyusan iyi olacak, uyuyana kadar burada bekleyeceğim."gözlerimi kaşıyıp kafamı yukarı aşağı salladım ve gözlerimi kapattım. biraz uyku şüphesiz iyi gelecekti. bir kez daha üstüme çöken yorgunluk ve saçımda gezinen elle uyuyakaldım.
sınavların iptal olması şerefine yeni bölüm (「・ω・)「
ve 2k için çok teşekkür ederim <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seven in heaven;minsung✔️
Fanficen yakın arkadaşıma ders çalışmaya gittiğimde abisine aşık olacağımı nereden bilebilirdim ki? 281120/120221