12; "ben de senden çok hoşlanıyorum hyung."

3.6K 431 251
                                    

minho hyungun dediklerinden sonra birkaç dakika kendime gelememiş ve arabanın içinde oturmaya devam etmiştim, ne yani şimdi beni mi kıskanmıştı? her ne kadar seungmin'in üstüne atlayıp çığlık atarak sevinmek istesem de bu isteğimi şimdilik erteledim. hızlıca arabadan inip kapının önünde dikilen beş kişinin yanına ilerledim. hyunjin hyung birkaç kez kapıyı tıklattıktan sonra kapıyı sarı saçlı bir çocuk açtı ve teker teker hepimize bakıp gülümsedi.
"hoş geldiniz."

"hoş bulduk wooyoung."
hyunjin hyung gülümsedi ve sarı saçlı çocuğa sarıldı. onlar ayrıldıklarında wooyoung hyung, changbin hyunga ilerledi ve ona kısaca sarılıp hepimizi içeri davet etti. hepimiz felix'in bakışlarına gülmemeye çalışarak içeri geçtik. wooyoung hyung erkek arkadaşı san'la buluşacağını söyleyerek bize eğlenceler diledi ve evden çıktı.

herkes bir kenarda duran yastıklardan alıp salonun ortasındaki masanın etrafına koydu ve oturdu. benim yanımda felix ve hyunjin hyung vardı, minho hyung ise karşımda oturmuş bakışlarını özenle benden kaçırıyordu. minho hyungun yanında oturan seungmin ise dikkatlice etrafa bakınıyordu.

changbin hyung elinde bir kağıt, kalem, siyah bir poşet ve boş bir şişeyle geldi ve minho hyungun yanındaki tek boş mindere oturup hepimizin üzerinde gözlerini gezdirdi. şişeyi bir kenara koydu ve eline kalemi alarak alt alta boşluklar bırakarak birden altıya kadar sayıları yazdı. kalemi kapattı ve bize döndü.
"şimdi, bu sayıların yanına sırayla herkes yapılacak bir şeyler yazacak ama çok normal şeyler yazmak yok ve kimin ne yazdığı belli olmasın diye karışık sayıların yanında da yazabilirsiniz. mesela ben başlayacağım, yazılanları inceleyip sizde öyle bir şey yazın. anladınız mı?"

felix'le bana baktı ve tek kaşını kaldırdı, ikimiz de onayladığında önüne döndü ve bir şeyler yazıp kalemle kağıdı minho hyunga uzattı. sırayla changbin hyung, minho hyung, seungmin ve felix'ten sonra kalem ve kağıt elime ulaştı. birin, üçün, beşin ve altının yanı doluydu ve sırayla en az beş dakika ayrılmadan öpüşmek, boyna minik bir hickey, yedi dakika boyunca kucakta kalmak ve üst bedenler çıplak halde uzun bir kucaklaşmaydı. bir süre kalemi çevirerek düşündüm ve aklıma gelen şeyi hemen ikinci maddenin yanına yazdım.
'karşındakine onun hakkında hissettiğin bir şeyi itiraf et.'
sonuçta bunu changbin hyung ve felix için yapıyorduk, ihtiyaçları olan buydu.

kalemi kağıdın üstüne bıraktım ve hyunjin hyunga uzatıp ne yazdığımı okumaya çalışan minho hyunga bakıp gülümsedim. changbin hyung şişeyi önüne koymuş ve hyunjin hyung yazmayı bitirdiği zaman kağıdı alarak düzgünce altı parçaya böldü ve eşit sayıda katlayarak siyah torbaya koydu. cam şişeyle uğraşırken tekrar felix ve bana döndü.
"şimdide bu şişeyi bir kişi masanın ortasında üç kere çevirecek, eğer şişe üç kezde aynı kişilere denk gelirse ikisi de buradan birer kağıt çekecek ve oradaki görevleri yukarıdaki boş dolabın içine girerek yedi dakikada tamamlamaya çalışacak."

felix mırıldanarak onayladığında bende hızlıca kafamla onayladım. bu oyun biraz garip olup farklı yerlere kayma potansiyeli olsa da umursamamayı tercih ettim ve önüme dönerek minho hyunga baktım. bana hafifçe gülümsedi ve changbin hyungdan şişeyi alarak ortaya koyarak çevirdi.

şişe ilk benimle changbin hyung arasında durdu. changbin hyung şakaklarını ovarken minho hyungun her çevirdiği şişe başka kişilerin arasında durmuştu. changbin hyung şişeyi eline aldı.
"en iyisi üç değil de iki yapalım, yani üç kez çevirelim ama iki kişinin arasında iki kezde denk gelse kabul edelim. yoksa bu oyun sabaha kadar bitmez."

herkes onu onayladı ve changbin hyung şişeyi döndürüp gergin bir bekleyişle yerine oturdu. şişe changbin hyung ve felix'in arasında durdu. gülümseyerek changbin hyunga bakıp önüme döndüm ve tekrar çevirdiği şişeye baktım. bir kez daha ikisinin arasında durması yeterliydi.

ama şişe benimle minho hyungun arasında durdu. minho hyunga tekrar baktım ve hafifçe gülümsedim, o da karşılık olarak gülümsedi ve şişeyi alıp tekrar changbin hyunga uzattı. pekala, biraz bencillik yapıp şişenin tekrar minho hyungla benim aramda durmasını istemiyor değildim.

dönen şişeyi gerginlikle izledim ve bir totem yapıp durana kadar bakmamaya karar verdim, sıkıca kapattığım gözlerimi minho hyungun gülüşünü duyunca açtım ve şişeye baktım. yine ikimizin arasında durmuştu. changbin hyung elini sinirle masaya vurup ayaklandı ve herkesin ona dönmesini sağlayıp felix'e baktı.
"felix, senden çok hoşlanıyorum."

felix bir süre şaşkın şaşkın changbin'e baksa da gülümsedi ve ayağa kalktı.
"ben de senden çok hoşlanıyorum hyung."
changbin hyung rahatlamış bir ifadeyle derin bir nefes verdi, gülümseyerek onun yanına gitti ve onu belinden kendine çekip sıkıca sarıldı. felix'te gülümseyerek kollarını onun boynuna doladı ve uzun bir süre daha sarıldılar.

onlar sonunda ayrılabildiğinde minho hyung ve ben ayağa kalkıp changbin hyungun karıştırdığı poşetten birer tane kağıt çektik. o kendi kağıdını açtı ve gülüp kağıdı diğerlerine gösterdi. beş dakika aralıksız öpüşmek. kağıtta yazanı görmemle heyecandan titreyen ellerimi sabit tutmak iyice zorlaşmıştı. ciğerlerime titrek bir nefes çektim ve sakinleşmeye çalışarak kağıdı açtım ve okumadan diğerlerine çevirdim. seungmin gülümseyip bana baktı ve ellerini çok ses çıkarmadan çırptı. kağıdı kendime çevirip okuduğumda alt dudağımı ısırıp pembeleştiğine emin olduğum yanaklarımla kafamı öne eğdim ve gülümsedim. yapacağım itiraf ise uzun bir zamandır hazırdı.

sonraki bölüm ehem( ͡° ͜ʖ ͡°)

seven in heaven;minsung✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin