17| O düğmeleri iliklemiyor muyduk?

5.2K 446 592
                                    

17| O düğmeleri iliklemiyor muyduk?

"Peşimizdelerdi. Seni, beni, anneni yok etmek için. Seni tehlikeye atamadık. Yaşaman gerekiyordu, daha çok küçüktün. Annenin, benim sevgimize ihtiyacın vardı. Bu yüzden seni eski arkadaşımıza bıraktık güzel oğlum. Eski dediğimize bakma, Kraliçe olunca onunla hiç görüşemez olduk. Ama öyle sağlam bağlarımız vardı ki bizim, güvenebileceğimizden emindik.

Çok yaramız vardı, bir gün sonra işimizin biteceğine emindik. Bu adamlar hınçlarını almak için çok kararlıydı. Kaçmamız gerekiyordu ama sen, bayındın. Minik bünyenin kaldırabileceğinden çok daha fazla hasar almıştın. Seni bizden kaçırmışlardı. Bir gün sonra yaralı bedenini bulmuştuk avlumuzun ortasında. Tek yapabileceğimiz şeyi yaptık. Tek güvenenileceğimiz kişiye gittik. O çay saati için dışarıdayken seni görebileceği bir yere bıraktık. Yanında da bir mektup vardı kraliçeye. Bizim çocuğumuz olduğunu anlatan, seni kurtarmasını istediğimiz bir mektup.

Kan davasının kurbanı olmanı istemediğimiz için Taehyung, seni bıraktık. Onlarla yüzleşmemiz gerekiyordu. Senin canını kurtarabilmek için ikimizden birini feda etmeliydik. İkimizde ölmeye razıydık senin için.

İlk ölen annen oldu. Karşılarına çıktığımızda yeterli olamadık. Çok kan kaybettik ve ben yataklara düşerken annen mezara düştü.

Ben de çok dayanamadım demekki, seni yanıma alamadım. Keşke Taehyung, yaşıyor olup son bir kez alnından öpebilsem güzel yavrum. Seni çok seviyorum, lütfen bizi affet."

Ufak bir tebessüm bıraktım. Gözlerim dolu dolu karşımdaki mezarlara bakıyordum. Onlar hayatta kalayım diye canlarını dahi vermişken, ölmeyi dileyemezdim artık. Mutlu olmak zorundaydım. Onların boşuna ölmediğini kanıtlamam gerekiyordu.

Adımlarımı hızlandırıp iki mezarın tam ortasına uzandım. Ellerim iki kubbe şeklindeki toprağa yaslanmıştı. Ağlarken gülüyordum. Bir yanım keşke benim için ölmeselerdi diyor, bir yanımda beni bu kadar çok sevdikleri için minnettar kalıyordu onlara.

Ailemin beni kötü bir çocuk olduğumu düşündükleri için bırakmadığını bilmek içime su serpmişti. Huzurla gözlerimi yumdum, işte burası ait olduğum yerdi.

"Taehyung, sevgilim. Üşüteceksin." Ayak ucuma gelen Jungkook bana seslendiğinde gözlerimi araladım.

"Ailem yanımdayken bana hiçbir şey olmaz." Hayatta olmaları için canımı bile verirdim. Çok sevgili ailem benim için bu fedakarlığı yaptıkları gibi bende onlar için yapardım.

Bir süre daha uzandım burada. Jungkook da pes edip ayak ucuma oturmuştu.

"Hadi biraz evimi gezelim." Yattığım yerden kalkıp gülümseyerek aileme veda tebessümü yolladım. Sadece birkaç dakikalık bir ayrılıktı bu.

Buradaki görevlinin yönlendirmesiyle ana ev dedikleri yere girdik. Oldukça sade ve güzel bir yerdi burası. Adamın söylediklerine göre annemin eseriydi hepsi. Altında annemin adı yazan onlarca tablo vardı evde. Öyle ferah öyle canayakındı ki burası... Bembeyazdı her yer. Tahtadan güzel mobilyalar çok uyumluydu. En güzeli ise her yerde çiçekler vardı. Bu adam bu evi hala yaşatıyor olmalıydı.

Annemlerin odasını gösterdiğinde tebessümüme tebessüm eklemişti resmen. Ağzım kulaklarımda geziyordum her yeri. Annemin resim ve babamın çalışma odasını da gezdikten sonra benim odama gelmişti sıra. Kapıyı kaydırarak açtığında dünyalar tatlısı bir köpek yatağımda uyuyordu. Altında bir tane kıyafet parçası vardı tahminimce.

"Annenler ölmeden önce bir köpeğiniz vardı. Seni o kadar severdi ki sen gittiğin günden beri gelip odanda ağlardı. Yıllarca devam etti bu. Geçen yıl hamile kalmıştı, bu tatlı yavruyu doğurdu. Senin odanda, senin kokuların arasında. Yavrucuk büyüğünce vefat etti o da. Onu da senin boş mezarının yanına senin kıyafetinle beraber gömdük. Yeontan, annesi gibi senin odandan hiç ayrılmaz oldu. Her gün burada uyudu sadece. Senin kıyafetin üstünde." Tatlı köpeğe yaklaşıp dudaklarımı kemire kemire yanına oturdum.

king of taehyung's || taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin