(BİPOLAR OLDUĞUMU ÖĞRENMEDEN ÖNCEKİ HALLERİM)

156 31 5
                                    



Annem her zaman diğer çocuklar gibi farklı bir çocuk olduğumu söylerdi. Evet bu bence de doğru, anneme katılıyorum ;çünkü her çocuk özel ve farklı bir birey olarak dünyaya gelir !

Neymiş erken yürümüşüm, erken konuşmuşum, erken sorgulamışım ve erken susmuşum. Evet sonu ne yazık ki böyle! Okula başlamadan önceki hallerim daha hareketli ve daha konuşkanmış. Sonrasında başka insanlarla tanışacağımı duyunca daha da mutlu olmuştum, bu fikir yani yeni insanlarla tanışma fikri hatırlarım, beni o zamandan beri havaya uçurmuştur. İlkokul günümde ağlamayan tek çocuk olmamın da bana verdiği yetkiye dayanarak okulun sosyal ortamına çarçabuk alışsam bile sorguladıklarımın cevabını alamamak beni fazlasıyla üzdü, sinirlendirdi, ağlattı ve en sonunda da boş verdim .Beni gerçekten de yakından tanıyan insanlara beni sorun bilirler ki aklıma gelen soruları veya takıldığım yerleri o günden beridir hiç kimseye sormadım. İçim istemese, canım almasa bile halen önüme gelen her bilgiyi zorla sindirmek zorunda kalmak beni benden alır. Evet ,ilk ve orta okulum genel olarak babamın işi sebebiyle sürekli taşınmakla ve yer değiştirme ile geçti. Merak etmeyin ben bu sırada bir sürü arkadaş yaptım ,yani kendimi hiçbir zaman yalnız bırakmadım. Hatta hepsinin doğum günü partilerini de ben düzenledim ve mutlu olmaları için elimden geleni yaptım. Güzel hediyeler de aldım ama gelin görün ki doğum günü unutulan kişi hiç şaşmadan hep ben oldum. Ne yazık ki ?Değil mi ? Geziler planlanmış, alışverişler yapılmış, arkadaş çevresi çoğalmış...Evet ne oldu ? Tabi ki de taşınma faslı. Hemen taşınırdık ve ben tüm bunları unutmak veya iptal etmek zorunda kalırdım. Tabi onlar da beni...İşte genel olarak okul yıllarım bu kısır döngü içinde geçti. Sorsanız şimdi bana bütün bu kısır döngüyü neden başlatıyorsun diye inanın cevap verecek kelime bulamam ve size hayatımda hiç sevmediğim "Iıııııı....." sonsuz cevabını veririm.

Ben genelde arkadaş ortamında fazla güldüren ve gülen tip olmayı veya olanların da yakınında olmayı çok severim; çünkü gülememenin hayattan zevk alamamanın acısını veya sancısını depresyon dönemlerimden dolayı çok iyi bilirim.

Çocukluğumda okul hariç zamanlarım da her zaman hareketli geçerdi. Formayı al, hemen top ,bisiklet veya hayal peşinde koş...Her zaman böyle oldu. Okuldan bana verilen ödevleri her çocuk gibi ben de sevmezdim ama nedenim "Bana kimse ne yapacağımı emredemez!" olurdu. Komik, ne yazık ki aslında trajikomik. Çünkü hayatının bundan sonrasının emirlere uymakla geçeceğini bilmeyen bir çocuğun bu düşünceyi hayat felsefesi yapmaya çalışması çok yazık. Bu yüzden hep okuldan sonraki zamanlarımı çok fazla sevdim, cumartesi-pazarları, isteğime göre şekillenen bulutları kısacası hayallerimi ve umutlarımı...Küçükken hikaye yazmak ona göre kendi kendimin dünyasını şekillendirmeye bayılırdım; gerçi yaş 20 ama hala favorilerim arasındadır bu etkinlik. Sonra ilk defa köyden başka bir şehirde olan evimize taşındık ve benim bazı hikayelerim kayboldu sonra diğer taşınmalarda da diğerleri derken artık ben silip silip yazıyorum. Belki bu hikaye de silinecek, notlarımı kendim yakmaya çalışacağım. Ama emin olun baştan beri sanırım hep adını koyamadığım hikayeleri bu yüzden yaktım; bunları neden yazıyordum ve bunları kim yaşıyordu?

Ergenlik dönemi herkes gibi benim de sıkıntılı, berbat, iğrenç geçti-ki bu artık farz gibi bir şey oldu sanırım herkes için- Ama sanki benimki daha berbattı çünkü ben gece, gündüz, dört mevsim ergendim! Aileme göre şımarık hareketlerim aslında benim de isteğim dışındaydı ama onları üzdüğümü de fark ediyordum. İstemsizce kendime zarar verme alışkanlıklarım başlamıştı, içimde tuttuğum anlamlandıramadığım o asansör çıkışları ve inişleri ,ardından oluşan enkaz ve moloz kokusunu derinden hissedip kendi kollarımı kalemle kazıyordum. Çok fazla kurşun kalem harcadım, sayısını bile bilmem. Yazlarım bile aileme göstermek istemediğim çizik kollarımı uzun kollularla saklamakla geçti, bu gerçekten de berbat bir hissizlik!

Lisedeki bazı anılarımı sizler anlatmak isterim, sanırım az çok ortaokul ve ilk okula benzese de en belirgin farkı az da olsa arkadaşlık kurmamdı ama size söyleyeceğim son sözlerim sizleri gerçekten de çok üzecek. Zamanında çok sevdiğiniz insanları bir anda aslında sevmediğinizin farkına varmanın ve bunu saklamanın sancısını çok fazla çektim. Kendi sıkıntılarımı pek de paylaşan bir insan olmadığımdan zor günlerimde her zaman tek oldum; belki zor günlerimin kolay sonlarına doğru arkadaşlarım kendilerini yanımda sansalar da ben en başında zaten çok yorulmuştum. Biliyor musunuz? En zoru da, bunu sadece sizin bilmeniz! Bu yüzden içim hep buruk oldu, ne tuhaf! Hem yanımda olsunlar istiyorum hem de olmasınlar istiyorum ve bu iki duygu beni yakamdan tutup duvardan duvara savururken gülümsemek zorunda kalıyorum. Bu yüzden sizlere samimi olacağım bu zamana kadar kimse, benim tarafımdan bakarsak benimle gerçekten de samimi bir dost olmadı; evet bana göre benim hiç arkadaşım olmadı!

Zaman geçtikçe bunu daha çok anlamanın da sancısını çekmemle lise sonlarda bazı arkadaşlıklarımı karşı taraf göre sebepsiz bana göre de dünyanın en haklı sebebi olan "Tercih edilmek" bitirdim. Muhtemelen sizler de beni pek fazla anlamayacaksınız ama ben yine de inat olarak yazacağım. Bana göre kimse kimseye tercih edilmemeli! Eğer benim bir yakınımsanız ve beni başka bir kişiye tercih ediyorsanız beni öbür gün görme olasılığınız sıfırdır! Çünkü ben "Ben merkezcil, kendini beğenmişin ,şımarığın teki daha büyümemiş bir kız çocuğuyum" öyle değil mi? Hayır! Kesinlikle buna katılmıyorum; çünkü ben bunlardan ibaret bir insan değilim! Kimse kimseye tercih edilmemeli ve ben bu düşünceye katılan herkesi hayatımdan çıkardım. şunları da bilmelerini istiyorum: "Eğer birini birine tercih ediyorsanız; siz de başkalarına tercih edilirsiniz". Hayat kimsenin yanını boş bırakmaz: bunu geç de olsa yapar.

(+18)Kendi Ağzından "Bi'Bipoların Hikayesi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin