Sarhoş Bir Adrienette Aşk Hikayesi

Sarhoş / Bir Adrienette Hikayesi : 1. Bölüm

~~~~~~~~~~MARİNETTE~~~~~~~~~~~

Loş, dar ve kimseciklerin olmadığı sokakta, fazla bol eşoftmanım, dar tişörtüm ve her zamanki gibi yarım yamalak taranmış saçlarım ile çökük bir insan olarak yoluma devam ediyorken gecenin karanlığında parlayan tabelası ile her zaman gittiğim tekele doğru baktım. Sonra elimi elimi eşoftmanımın cebine atıp tüm bozuk paralarımı avcumun içine aldım. Avcumun içindeki parayı bir süre süzdükten sonra çok az paramın kaldığını fark ettim. Az param vardı çünkü tüm paramı içki ve sigaraya vermiştim. Neredeyse her gece içki içiyordum. Bu gece de içmek istiyordum ama param yetmeyebilirdi. Nasıl olsa dükkanın sahibini tanıyorum bana indirim yapar diye düşünerek karşımdaki tekele girdim. "Hoşgeldin Mari" "Sanada merhaba Henry!" " Yine aynısından veriyorum." "Evet" Elimdeki tüm bozuk paraları tezgahın üstüne bırakıp Henry'nin uzattığı şişeyi aldım. " Mari bu para eksik." "Öyle mi? Bu günlük borç yazsan söz yarın parasını vereceğim." " Tamam öyle olsun sonuçta arkadaşımsın." " Teşekkürler Henry" dükkandan çıkıp şişenin mantar tıpasını dişlerimle çekip attım. Evet tüm param bitmişti hatta borcum bile var. Zaten o para ile ne yapacaktım ki bari son içkimi alayım dedim fena mı? Sokakta ilerlerken karşıma çıkan taşları tekmeliyordum. Muhteşem deniz kokusunu içime çektikten sonra içkimden bir yudum daha aldım. Evet evim sahile yakındı ama pek gitmezdim çünkü kalabalık ortamları çok da sevmem ama her nedense bu gece sahil çok sakin. Belkide bu gece sahile girmek iyi gelir düşüncesi ile adımlarımı sahil yoluna çevirdim. Yavaş yavaş sahile geldiğimde pofuduk terliklerimdeki kumları hissedebiliyordum. Etraf çok sessizdi ve bu sessizlik gerçekten de çok hoşuma gitmişti tâki telefonumdan gelen bildirim sesi tüm sessizliği bozana kadar. Telefonuma baktığımda okunmamış bir mesaj vardı mesaja bakarken kafamı bir şeye tosladım. Hemde tam burnum çarptı. En acıtan yer. Ağız alışkanlığı yanlışlıkla ağzımdan bir küfür çıktı "Bu ne amk!" Kafamı yukarı kaldırıp baktığımda benden çok daha uzun sarı saçlı yeşil gözlü ben hariç tüm kızların düşeceği tipten bir erkek vardı. "Öhm Öhm sizin gibi bir hanım efendiye bu laflar hiç Yakışmıyor." Bana hanımefendi mi dedi o bir an kendimi baştan aşağı süzüp hanımefendiye benzeyip benzemediğime baktım. Hayır hayır hanımefendi lafını hak eden son kişi ben olmalıydım herhalde. "Ben hanımefendiye mi benziyorum ha?! Ayrıca ne söyleyip söylemiyeceğimi sana sormayacağım!" "Aslına bakarsan demek istediğim küfür yerine Özür bekliyordum" "Ne özürü? Sen bana çarptın!" "Emm aslında sen bana çarptın." "Off şuna bak çattık ya!" "Önüne bakmayan sendin." "*sırıtır* çekil önümden gecemi seninle mahvetvetmek istemiyorum." "Nasıl bir geceymiş bu? İçki içerek efkarlandığın bir gece mi?" "Seni hiç ilgilendirmeyen bir gece! Ayrıca içki içmemin bir nedeni var!" "Neymiş o neden?" "Sen herşeyi soracak mısın?" "*sırıtır* Merak" "Çekil dedim sana!" "Çok dolu gözüküyorsun. İstersen bana seni bu duruma düşüren neyse anlatabilirsin." "Ne?! Sen kim oluyorsun da sana sıkıntılarımı anlatıyorum ben?" "Sadece sahilde tanıştığın birisiyim. Muhtemelen birbirimizi bir daha görmeyeceğiz bile." Aslında biraz düşününce söylediği şey mantıklı gelmeye başladı. Çünkü evet sıkıntılarım ve üzüntülerim var ve bu yüzden içiyorum. Artık derdimi birisine anlatmak, içimi dökmek istiyorum. Eğer artık bunu yapmazsam sonum ruh ve sağlık Hastanesi olacak. Belki birilerine içimi dökmem üzüntülerimi yok etmeyecekti ama en azından rahatlatacaktım. "Aslında derdimi anlatmak mantıklı geliyor." "Tamam o zaman ilk önce bir yerlere oturalım ayakta durmaktan yoruldum." Onaylar gibi başımı salladım ve deniz kıyısındaki büyük taşlardan birine oturdum. O da peşimden gelip yanımdaki taşa oturdu. "Ee anlat bakalım seni bu duruma düşüren derdin de neymiş?" Bir süre tam tepemizde parlayan dolunaya bakıp, dalgaların sesini dinledikten sonra uzun bir iç çektim ve anlatmaya başladım.

Devam Edecek...❤️